Bulgaristan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bulgaristan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2024 Pazar

SOFYA'DA BİZ

                 Bir Şehir Nasıl Gezilir?

                 İlber Hoca şöyle maddelemiş;

- Bir şehri ilk defa görüyorsanız bir dakika bile dinlenmeyeceksiniz.
- Yürüyeceksiniz. Gençsiniz ve bir şehirde gönlünüzce yürümüyorsanız orayı gezdiğini söyleyemezsiniz.
- Bir şehre ilk defa gidiyorsanız çok yoğun bir program yapacaksınız, illa ki yorulacaksınız.
- O şehir hakkında her fırsatta okuyacaksınız, hatta o şehri gezerken bile okuyacaksınız, 20 saat geziyorsanız mesela, iki saat da okuyacaksınız. Gezi sırasında okuyacaksınız.
- Harita bakacaksınız, fotoğraf çekeceksiniz, not tutacaksınız.
- Müzeleri gezeceksiniz ama mutlaka çarşıya pazara da karışacaksınız. Bunları görmeden o çevreyi tanıyamazsınız.
- Güvenliği hesaba katarak şehri gece de gezin. Gece bir şehrin güzelliğidir.

             Bizde neredeyse tüm dediklerini yaptık sadece o şehir hakkında okumadım. Bilmiyorum ama artık ülkelerde gezerken hangi bina neydi kim yapmıştı diye öğrenmek istemiyorum. Çünkü şimdiye kadar okuyup gördüklerimden birşey aklımda kalmadı, her şey karıştı birbirine.

            Bu sömestr tatilinde trenle gezmek istedik. Geçen yıllarda Kurtalan Ekspresiyle Malatya, Kayseri, Sivas şehirlerine gidip neredeyse on gün doyasıya gezmiştik. Bu sefer  yurt dışı olsun deyip Sofya'ya gitmeye karar verdik.


İstanbul Halkalı'dan akşam kalkan Sofya trenine binerek seyahatimiz başlamış oldu. Biliyorsunuz  Sofya treninde ki yolculuğumun videosunu Youtube'a yüklemiştim. Merak edenler bakabilirler.


                    Sofya'ya sabah 11'de vardık. Booking üzerinden iki ayrı otel ayarladık. Bir şehre gidince farklı otellerde kalmayı seviyoruz.  İlk otelimiz gara da yürüme mesafesinde olan Hotel Lion Sofia'da  iki kişi gecesi 80 euro ödeyerek kaldık. Otelimiz bu fotoğrafta görüldüğü gibi köşe başında merkeze yakın büyük bir otel. Kahvaltıda içindeydi ama kahvaltı menüsü vardı. Odamız büyük ama mobilyalar eskiydi. Gittiğimiz gün çok soğuk olmasına rağmen ısıtması güzeldi. İlginç olan banyoda havlular olmasına rağmen ayak havlusunu vermediler. Onun dışında bir problem yaşamadık. Özellikle kahvaltıyı yaptığımız yer gün içi dolup taşan bir kafenin olmasıydı. Cafe 1920 bu otele ait bir yer, biz de burada çok keyifli kahvaltı yaptık 2 gün boyunca.


Kahvaltımızı yaptığımız gibi sokaklara çıkıp gezdik. Gece döndüğümüzde telefona baktığımızda 25-30 bin adım attığımızı görüyorduk. Sofya çok büyük bir şehir değil. Ama tarihi yerleriyle, kafeleri, lokantalarıyla güzel bir şehir. Gittiğimiz gün şansımıza kar yağmış, gece ısı -11'e kadar düşmüştü.


                     Kış olup kar yağmış olması seyahatimize çok büyük mutluluk kattı. Yağmur olsa gezmek daha zorlaşıyor ama bir taraftan kar bir taraftan soğuk eller ceplerde yavaş yavaş şehirde yürümek, dolaşmak, keşfetmek gibisi yok. Üşümediniz mi diye çok soran oldu ama inanın hiç üşümüyorsunuz. Eğer ayaklarınız ıslanmıyor, iyice yüzünüzü gözünüzü sarmışsanız hiç korkmayın. Şehre çıkın akşama kadar gezin..







Bir şehirde merak ettiğim yerlerin başında orada ki tarihi camiler ve kütüphaneler geliyor. Sofya'nın merkezinde etkin bir şekilde kullanılan Mimar Sinan tarafından yapılmış bir cami var. Banyabaşı Cami. Evliya Çelebi'nin bu cami için '' Sofya'da en güzel minaresi olan camidir '' dediği söylenirmiş. Bu camide de namaz kılıp dua ettik ya çok mutlu olduk..


Caminin yakınında açıkta kazı alanı gibi kalmış antik kalıntılarda görülüyor.


Tüm gün gezerken ısınmak için girip içtiğimiz yorgunluk kahvelerinin tadı bir şey de yok..



Şehirde birbirinden güzel kafeler var, şuraya gidip bunu için demeyeceğim. Neyi beğenirseniz gidin deneyin. İçtiğimiz her kahve çok güzeldi.


             Şehir kütüphanesini de bulup içini gezdik. Hatta çalışanlar ingilizce bilmiyorlardı ki bizde fazla bilmeyiz gerçi- merakla bize soru sormaları, etrafı gezdirmeleri çok tatlıydı. Oda oda çalışma yerleri olan bir kütüphaneydi, dediğim gibi her ülkede bulunan kütüphaneleri, kırtasiyeleri gezmeyi çok seviyorum..


Gelelim meşhur katedraline. Gerçekten çok etkileyici bir yapı olan Aleksander Nevski Katedrali Bulgaristan'ın sembolü olarak kabul ediliyormuş. Bu katedral Bulgaristan'ın bağımsızlığı için savaşıp ölen 200 Rus Askeri için inşa edilmiş.


Sveta Nedelya meydanı şehrin tam kalbi ve burada bulunan Aziz Nedelja Kilisesi antik şehrin ortasında bulunan eski bir kilise.





                                                    Şehir gece de çok güzel...


                 Biz ikinci otel olarak yine şehrin tam ortasında bulunan tarihi Sofia Balkan Palace otelde gecesi 130 euroya kaldık. Fotoğrafta görülen bu otel gerçekten tarihi bir saraydı.


Otel odamızın penceresinden..


Bulgaristan'ın meşhur salatası Şopskaydı galiba adı. Domates, salatalık, köz biber ve üzerinde rendelenmiş peynirle harika bir tat. Börekleri de çok güzel özellikle Banitsa denen böreğinden her gün yedim öyle güzel bir börek ki.



             Merkezde sokağın ortasında böyle sıcak su çeşmeleri vardı. Bunlar termal sularmış, insanlar damacana getirip dolduruyorlardı.



                          Şehri dört gün boyunca sabahtan akşama kadar gezdik dolaştık. Uzun zamandır evde oturduğumuz ve en son farklı bir ülkeye 2020 yılında gittiğimiz için öyle özlemişiz ki yürümeyi, bilmedik sokaklarda kaybolmayı bu seyahat çok iyi geldi bize. Fırsat buldukça video da çekip youtube kanalına koydum. Bunu da aşağı da izleyebilirsiniz..


Sofya'dan Plovdiv'e yaptığımız yolculuk yakında yine burada.. 
Hoşçakalın!









27 Ocak 2024 Cumartesi

Sofya Treni İle Gezimize Başlayalım

                 İlk önce geçen yazıma yorum yazarak iyi yolculuk dileyen tüm blog arkadaşlarıma teşekkür ederim. Geçen hafta gezdiğimiz 20. ülkeye yani Bulgaristan'a bir seyahat yaptık. Buraya trenle gidip gelmeye karar verip Sofya İstanbul trenine bilet aldık. Tren biletlerini İstanbul Söğütlüçeşme gişelerinden yolculuğumuza üç hafta kala aldık. İki kişilik yataklı kompartmanlarda adam başı 41 euro vererek aldığımız biletleri Sirkeci istasyonundan da alabiliyorsunuz. Biz Sofya'ya gidiş Plovdiv'den dönüş bileti kestirdik. 

               Marmaray Gebze durağına binerek son durak Halkalı'da indik çünkü tren akşam 9 gibi oradan kalkıyor. Yolculuk gece başladığından yol boyu uyuyorsunuz sadece sabah Bulgaristan içinde giderken etrafı görebiliyorsunuz. Vagonların hepsi yataklı. İçinde iki kat ranza yatak, küçük bir çekmece masa, lavabo, mini buzdolabı var. Her oda içerden kilitlenebiliyor. Buzdolabına iki meyve suyu, çubuk kraker ve çikolata ve iki bardak su koyuyorlar. Bunun dışında istediğiniz yiyecek ve içeceği siz getiriyorsunuz. Size çarşaf ve battaniye de veriliyor. Ama yatak ve yastıklar çok da temiz değildi, çok lekeliydi. 

             Odaya girdiğimizde yatakları yapıp hemen yattık, etrafı seyrede seyrede sabaha kadar uyumuşuz. Ama şöyle de bir şey var; yan odalarda küçük bir konuşmada olsa çok duyuluyor. Gelenlerde bir de çok coşku var; bağıra bağıra konuşmalar, gülmeler, çocukların koridorda koşturması ve ebeveynlerin ses çıkartmaması gidiş-dönüşde de eksik olmadı. 

Gece yarısı saat 1.30 gibi Kapıkule'ye geldik. Yataklardan kalkıp inip pasaport göstermek zorundasınız ki bunlar biraz zahmetli. Bu sırada en az 1 saat beklemeler oluyor. Bulgar sınırında inmedik ama pasaportlar toplandı o sırada yine bekledik. Dönüşte Bulgaristan'dan çıkarken de indik gece yarısı, Türkiye'ye girerken bagajları da indirdik, x-ray'den geçti çantalar. 

             Ertesi gün saat 11 de Bulgaristan'daydık. 

             Sofya Tren maceramızı hemen yükledim, hadi gelin seyredelim :)



Son Kasım Cuması

                    Mustafa Kutlu'dan, Ezanı Beklerken kitabında şöyle der; "Zaman, nehir gibi akıp gidiyor. Ne geri geliyor, ne ...