kutlamalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kutlamalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Ağustos 31, 2015

Güle Güle 7. yaş


29 Ağustos kuzumun doğum günüydü. Dolu dolu 7. yaşını bitirdi. Cumartesi babası çalıştığı için pazar günü Yıldız Parkında yaptık kutlamasını. Açık alan olduğu için çocuklar dileği gibi koşup, eğlenebildi.

Bir gün önceden belim tutulmamış olsaydı çok daha iyi olabilirdim. Ama herhalde vardır bunda da bir hayır.

Sabah 05.30 da kalkıp 06.00 da yola koyulduk. Eray'ı anneanneye bırakıp parka geçtik. Masaları ve süslemeleri ayarladık. Palyaço gelince de eğlenceler başladı.

Halat çekmece
Yumurta taşıma
Çuval oyunu
Basket atmaca

gibi oyunlar oynandı. Biz de kah onları izledik, kah sohbet ettik kah ara bulduk. Sonuçta güzel bir gün geçirdik.

Arkadaşlarını beklerken. Gelmeyecekler galiba diye endişelenirken.







Not: 30 Ağustos 2015 7. yaş doğum günü kutlaması
Yer: Yıldız Parkı

Oğula Not: Kara kuzum tekrar doğum günün kutlu olsun. Allah seni bir ömür boyu vicdan sahibi, merhametli, yüreği güzel insanlarla karşılaştırsın. İyi ki doğdun ve iyi ki babanla bizim oğlumuzsun.




Cuma, Haziran 12, 2015

Mini mini birler bitti sıra çalışkan ikilerde

 
Sabah Facebook'a da yazdım.
 
Sanırsın ki karneyi ben alacağım. Benim heyecanımın onda biri yok evladımda. Neyse ya benim heyecanım ikimize de yeter
 
dedim. Baktım da yetti de arttı bile.Ne yapayım ya ben böyleyim.Bazen kim çocuk kim ebeveyn belli olmuyor aramızda. Anne takma kafaya, hallederiz, altı üstü ödev, önemli olan.... cümleleriyle bir yıl boyunca sakinleştirdi beni evladım. Tamam bu hiçbir şeyi ciddiye almama durumu da bazen beni kaygılandırmadı değil. Ne yapalım benim tontalağın sıklıkça dediği gibi Allah da onu öyle yaratmış.
 
Lisede tarih öğretmenim Şetaret hanımın bana hiç ismimle seslenmediğini yazmış mıydım? Galiba bir kere bahsetmiştim. Bana telaşe memuresi derdi. Söyle telaşe memuresi, yine aklına ne takıldı telaşe memuresi, seni dinliyorum telaşe memuresi. Hep yaşama dair bir telaşım vardı benim..
 
İşte böyle telaşe memuresi annenin böyle 3XL evladı olsun.
 
Her şeyin bir sebebi var olduğuna inananlardanım. Ana-oğul hayatı böyle dengeliyoruz kanımca..
 
Şaka gibi be blog. Mini mini birler bitti gerçekten de.Darısı çalışkan ikilere. İnşallah seneye isminin hakkını verir..
 
 


Not: 1.sınıf karnesini aldı - 12/06/2015
Hissiyat: Bazı şeyler yaşanarak öğrenilir.

Cuma, Nisan 24, 2015

Sanat çocuk içindir :)

23 Nisan'ı Salı gününden kutladılar okulun spor salonunda. Aileler davetli değildi. Onlar eğlendi bize de fotoğraflardan seyretmek kaldı.

Palyaço gelmiş yüzlerini boyanmış önce.Eray korsan olmuş.Fotoğrafı görünce hiç şaşırmadım nedense. Patlamış mısır falan dağıtmışlar. Sandalye kapma yarışı, çuval yarışı şeklinde devam etmiş eğlenceler.

Akşam hemen ödevini yaptık ki 23 Nisan da bol bol gezelim. Sabah ilk program İstanbul Modern Sanattaydı. İstanbul Modern 23 Nisan çocuk bayramı dolayısıyla çocuklara 'Esin kutusu' adlı programı armağan etti. Oradaki eğitmenlere çocukları emanet ettik biz annelerde cafeye geçerek iki çift lafın belini kırdık.

Program sonunda üç arkadaş çok mutluydu, programı çok beğenmişler. Borusan, Sabancı müzesine sık sık giderdik, eğitimlere katılırdık da İstanbul Modern hiç aklıma gelmezdi. Şimdi onu da listeye ekledik.

Çıkışta üç anne üç çocuk İstanbul Trump alışveriş merkezine gittik. Aslında hiç istemiyordum gitmek lakin gruptan da Eray'ı ayırmak istemedim. Avmlere girmek benim de Eray'ında çok dengesini bozuyor.

Ortam inanılmaz kalabalık ve gergindi. Ne vardı derseniz. Ninja kaplumbağalar bir sağa hareket etti bir sola hareket etti. Bir arkaya döndü, bir çevresinde döndü. Ayyy daha fazla yazamayacağım kısacası çok dandik bir gösteriydi. Eray da bende sevmedik. Bir daha öyle bir programa gitmek mi tövbeler tövbesi..

Sonra D&R girip Eray'a söz verdiğim Zeytin ile Limon'un diğer çizgi romanını aldım. Daha öncede yazdığım gibi çizgi roman hastası kendisi. Sinemanın başlamasını beklerken başladı okumaya. Taa ki film başlayana kadar. Bu sefer sinemaya babasıyla girdi.

Bizde arkadaşla yemek yedik, kahve içtik bir nebze olsun kendime geldim. Arkadaşı da kendisi de filmi çok beğenmiş. Hele bir sahnesi varmış ki çok duygulanmış çok. Eee şimdi nereye gidiyoruz dediğinde eve gidiyoruz dedim. Eve gitmem bugün bizim bayramımız biraz daha gezelim diye tutturdu. Akşam oldu, yarın okul var dediğimde ' bu benim hayatımda geçirdiğim en kötü çocuk bayramıydı' demez mi? Artık hayatında ne kadar bayram geçirdiyse.

İstanbul Modern. Sanat çocuk içindir..



 Çocukların ve çocuk ruhunu muhafaza edenlerin bayramı tekrar kutlu olsun.


Not: Sanat toplum için mi yoksa sanat sanat için mi tartışmasına noktayı koyuyorum. Sanat çocuk içindir :) (o kadar ilgili çocuklar vardı ki)

Esin Kutusu eğitim programı-İstanbul Modern- 23/04/2015
         Kuzular Firarda filmi-  Trump Alışveriş merkezi


Salı, Mart 10, 2015

Samimi bir kutlama


 
10 Mart. Yani babamın doğum günü. Öğle tatilinde kantinde bir kekin üzerine bir mum diktik ohh oldu mu sana mis gibi bir doğum günü pastası. Bence daha sıcak daha samimi. Yok be pasta almayı unuttuğum için söylemiyorum bunları. Bu vesile ile azcık keyfim yerine geldi.

Pasta almayı unutan kız ile babası

Ne diyeyim ki ben şimdi. Allah seni bizim başımızdan eksik etmesin yeter.. Sağlıkla nice senelerin olsun. Bizsiz olmaz tabii..Hep birlikte diyeyim de..


Salı, Mart 03, 2015

Bir okuma bayramı masalı


Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, yanımda beyimle bu masalın geçtiği adı bilinen bir yere yola çıktık. Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik. Bir de dönüp baktık ki, bir arpa boyu yol gittik. Oradan saptık bir yola, yolda girdik bir hamama.Hamamın tası var kurnası yok, suyu akar sabunu yok.Peştamalı var nalın yok, dört duvar sağlam damı yok. Şıngır mıngır yıkanırız hamamda, kirimiz pasımız yalancının boynuna..

Efenim gelelim konumuza, valide sultan ile sultana geçen hafta bir haber uçmuş. Sizin yaramaz şehzadenin okuma bayramı Nisan ayından Martın birinci haftasına alındı denilmiş. Valide sultanı almış bir telaş. Ev-iş yönetilecek, entrika çevrilecek bunları bırakıp da nasıl izin alayım demiş demesine de şehzadesinin bu özel gününü de kaçırmak istememiş. Almış eline okuma çikolatalarını varmış medreseye..

Valide Sultan o gün çok yorulmuş.Şehzadesi bir dakika yerinde durmamış, hep bir koşturma hep bir haylazlık peşindeymiş. Bir de o gün Valide Sultan hadi bugün özel bir gün iskarpin giyeyim demiş mi? Ayaklar tabi alışık alçak ökçeli pabuçlara şehzadenin peşinde koşarken ayakcıkları isyan etmiş.

Mektebe o gün o anı ölümsüzleştirmek için bir de şipşakcı gelmiş. Fotoğraf çekiminde Eray şehzade şipşakçıya flaş gözümü alıyor lütfen flaşı kapatır mısınız diyerek bir an bile yerinde durmamış. Video çekimine ise bayılmış. Çünkü mikrofon vermişler eline. Sonra başlamış konuşmaya..Bu arada bu nasıl bir özgüvendir Yarabbi. Öğretmenlerime, anneme, babama ve müdürümü teşekkür ederim demiş. O hengamede müdürünü bile unutmamış.


Sonra mikrofonu tutuşturmuşlar valide ile sultanın eline.İki kelam da siz döktürün demişler.Normalde bıcır bıcır olan valide kekeleyip durmuş.Bilgi en büyük zenginliktir, okuma öğrenmenle oğlum bilgiye kendin ulaşacaksın artık çok zenginsin gibi bir şeyler gevelemiş. Peder bey ki normalde hitabeti kuvvetliymiş ona bile o an kal gelmiş.

Video çekiminden sonra okuma bayramı çikolatalarını dağıtmak için öğretmenlerini ve üç sınıfı gezmiş. Sınıftaki çocuklar küçük şehzadeyi görünce tamam tamam ya çikolataları görünce bir çığlık atmış ki bütün mektep yankılanmış. Şehzade fazla alırlar diye sepeti çocuklara tutmamış, çikolataları sepetten tek tek alarak elleriyle dağıtmış. Valide sultan sülalemizde de cimri yoktur ama bu çocuk kime çekti ki böyle diye düşünmüş...



Saat 15.00'i vurunca bir masalın daha sonuna gelinmiş. Eray beyler üstünü değiştirerek derse devam etmiş.

Ne diyoruz efendim gökten üç elma düşmüş. Biri okuma-yazma öğrenmek için çalışıp çabalayan yavruma, biri bu çabada azıcık bile katkısı var ise anne ve babasına,üçüncü ise bu blog maceramızda bizleri yalnız bırakmayan tüm canlara...

Esme deli Rüzgar

Okuma Bayramı : 02/03/2015


Pazartesi, Şubat 16, 2015

Sevgi günü


Buraya onlarca kez yazdığım gibi benim için iki özel gün vardır. Doğum günleri ve evlilik yıldönümleri. Kişilere özel olduğu için seviyorum kim bilir. Onun dışında diğer günleri biraz zorlama bulsam da tümden karşı değilim. Yani anneler gününü mutlaka annelerimle kutlarım. Biliyorum ki beklerler. Kayınvalideme komşusu 'komşiii gelinin ne aldı sana 'dediğinde onun boynunu bükmem:)

Erol bak farklıdır ama. Sürpriz yapmayı da sürpriz yapılmayı da çok sever. Bu özel günleri atlamaz çünkü adamın içinden gelir. On gün önce başladı bu sene sürpriz ben istiyorum demelere. Sonra sürprizi boş verdi başladı bana hediye listesi çıkarmaya. Eğer yükte hafif pahada ağır bir şey ise seçtiği tamam sevgililer günü+ babalar günü hediyem olsun der. Gelecek sene hatta ondan sonraki senelerden borçlanır mümkünse.

Benim bu günlerde maddi değeri olan hediyeler almaktan hoşlanmadığımı bildiği için o da farklı şeyler yapar. Bu arada sürpriz yapmak konusunda da başarılıdır.

Cumartesi sabahı kalktığımda bir baktım ki baba-oğul kahvaltıyı hazırlamış.Mutfağa girdiğimde Eray hemen annecim sana sürprizimiz var dedi. Babası da kızdı. Eray sana bir daha sır verirsem oğlum hemen yumurtladın dedi. Babacım ne olduğunu söyledim mi ? he söyledim mi? diye karşılık verdi. Baktım ki kavga büyüyecek sürprizin ne olduğunu hiç sormadım.

Facebook'u açınca gördüm sürprizi. Erol'un 2004 yılında bana yazdığı(bazı yerleri değiştirmiş) şiiri arkadaşının seslendirmesi ile Facebook'a koymuş. Eray hemen açıklama yaptı bugün sevgi günü ya annecim ondan dedi. He ya sevgi günü bence çok daha isabetli bir isim..

Eray 'annecim babam bence büyüyünce yazar olmalı baksana ne güzel şeyler yazmış'diyerek kahkaha atmama sebep oldu. Artık babası daha ne kadar büyüyecekse..

Sevgiyle kalın..


Fotoğraf : Ağva'dan bir kare..

Çarşamba, Aralık 31, 2014

Dıgılık

Arkadaşımın evi- Bebekli ev hayatı

-Çok yorgun ve keyifsiz hissediyorum.Hayırlısı ile şu iş günü bir bitse de toparlayacağım kendimi.

-Annemin stoklarında zeytinyağlı yaprak sarması kalmamış. Akşam ablam mesaj attı sen de durumlar nasıl. Saydım üç poşet yaprak sarması var. Birini çıkardım bu akşam için anneme getirdim kaldı iki. Acilen annemle bir gün ayarlayıp stokları çoğaltmamız lazım.

-Patlıcanları yazdan közleyip buzluğa atmıştı onunla da salata yapacakmış. Buzluğa giren patlıcan güzel olmaz demiştim ya hiç alakası yok, tadı hiç bozulmamış. Keşke bende daha fazla közleyip atsaymışım. Gece mide ağrısı çekeceğim şimdiden belli oldu. Hey irade denen şey bana yemek konusunda neden uğramazsın.

-Annem önemsiyor böyle günleri o yüzden sabahtan beri harıl harıl çalışıyor. Biraz önce annemi aradım ne yapıyorsun ne kaldı diye. Köfteyi yoğurdum da dıgılık yapıyordum dedi.Yani Türkçe meali köfteyi yoğurdum, yuvarlıyorum :) Ahh bu annemin lafları da olmasa ben neye güleceğim bugün..

-Yeni yıldan beklentim sadece sağlık ve huzur. İnşallah sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve huzurlu bir yıl geçirirsiniz.

Salı, Ekim 14, 2014

Unutkan Asistan


Ekim ayına girdiğimizden beri bu ayda bir şey var ama ne diyorum kendi kendime.. Bir şey var, bir şey var, bir tarihi unutuyorum sanki..

Daha önce zilyon kere yazmış olduğum gibi benim fil hafızası oldu balık hafızası yine. Artık cep telefonumu kullanıyorum ajanda yerine.Her şeyi takvime ekliyorum bir de 1 gün önce uyar,15 dakika önce uyar,5 dakika önce uyar gibi hatırlatmalar koyuyorum ki vah ki vah halime. Hatırlatmaları eklerken söyleniyorum bir de 'hey gidi Ayla sen böyle olacak insan mıydın' diye.

Geçen hafta istinasız her gün baktım cep telefonumdaki takvime.

09 Ekim Fındıkkıran çocuk balesi için 10.00 da bilet al.
11 Ekim Borusan'daki Çocuk Atölyesine gidilecek.
19 Ekim Borusan- Çizginin gücü Çocuk Atölyesine gidilecek.
26 Ekim Kitap Aşkı Çocuk Müzikali- Kadıköy Devlet Opera ve Balesi.

Baktım, baktım, baktım. Her gün istinasız baktım. Bunlar dışında hiç bir şey yok diyerek pazar günü havlu attım. Yanılmışım demek..

Bu sabah sümüklü böcek şeklinde işime geldim.(nezle ile grip arasında bir çizgideyim). Mesainin başlamasına 20 dakika var kahve eşlinde kitabımı okudum. Taht oyunları bitti. Şimdi Kralların çarpışması kısım 1 deyim bu arada. Facebook'u açayım dedim. Bildirimlerde bugün Erol'un doğum günü yazısını gördüm. Güçlü hafızama(!) güvenerekten güldüm. Bugün benim Erol'un doğum günü değil ki, değil ki, değil ki...Bir tek nanik yapmadığım kaldı nasıl bir kendine güvense..

Sonra gözlerim bilgisayardaki tarihe katıldı. 13 Ekim. Elimin tersini alnıma koydum ve en acıklı sesimle Oh my god dedim Türkçe'nin köküne kıran girmişçesine.

İlk defa Erol'un doğum gününü unuttum iyi mi? Suçlu hissediyorum ya kendimi, ben unutup Facebook hatırladığı içinde bir süre Facebook'a trip attım (girmeyerek protesto ettim) Sonra silkelendim.Facebook olmasaydı ve ben hepten unutsaydım. Sen bizim sosyal medya platformlarımıza zeval verme Yarabbim...

Sonra hiç unutmamış gibi sabahın köründe doğum günüsünü kutladım. Kesinlikle anlamıştır ya neyse. Tontalak anneannesine gidince babası için bir resim çizdiririm bende akşam pasta alırım oldu da bitti işte.Diye yazsam da unutmamalıydım ya..

Bu arada Ekim ayı programına bakarken aklıma ne geldi. Ben tontalağın annesi değil asistanıyım bence. Şöyle bir görüntü.. Gözlüğüm burnumun üstünde..

 Tontalak bey 26 Ekim de Kitap Aşkı adlı Çocuk Müzikaline katılacaksınız :)

 Ya işte bugün de bizde durumlar böyle...

Yazıyı dün yazdım ama internetim gitti yayınlamadım :(

Çarşamba, Eylül 17, 2014

Birlikte nice güzel hayallere

17 Eylül 2005

Tamam itiraf ediyorum unutkanlıklarınla bazen beni deli ediyorsun. Bu cepte.
Tamam itiraf ediyorum rahatlığınla, hallederiz laflarınla bazen beni öfkelendiriyorsun. Bu da cepte.
Tamam itiraf ediyorum bazen kırılacağım şeyler yaptın hatta ağlayacağım. Bu da cepte.
Tamam itiraf ediyorum inatçılığın bazen çok yordu beni. Bu da cepte..
Ve itiraf ediyorum bazen sana aksini düşündürecek gibi davransam da seni hep olduğun gibi sevdim, iyi ki de sevdim. Bak bu da yüreğinde olsun...

Nice güzel senelere...
Nice güzel hayallere..

Seni bilmem ama zaman bana çok çabuk geçti. Dile kolay bugün evliliğimizin dolu dolu 9 yılı bitti. İşimden her memnun olmadığımda 2002 ocak ayında neden o kapıdan girdim ki, geri dönmeliydim dediğim an hemen susuyorum.

O kapıdan girmeliydim ben çünkü o kapı sana açıldı.

Pazartesi, Eylül 01, 2014

Posuruklu hava eşliğinde bir kutlama


Aile arasında terasta küçük bir kutlama yaptık. Aslında arkadaşlarını çağıracağım büyük bir kutlama yapmaktı niyetim lakin tadilat bizi çok yordu cesaret edemedim. Annem zeytinyağlı yaprak sarması, börek, poğaça yaptı.Ablamın arkadaşı da kısır. Eray'ım çikolatalı pasta sever diye babası da çikolatalı pasta sipariş etmiş ve hiç bakmadan eve getirmiş. Tatataaammm bembeyaz, çikolatalı pasta ile alakasız bir pasta çıktı karşımıza. Eray hiç önemsemedi bu duruma. Üflesin de ne renk olursa olsun. Sadece yiyemedi ona üzüldüm.

Cuma akşamı hazırlanmaya bile vakit bulamadım. Hatta masayı bile doğru dürüst kuramadım. Olsun muhabbet de, ortam da güzeldi. Teras çok esiyordu o akşam hatta üşüdüm. Yine kansız dediler bana. Yok be o anlamda değil, bildiğin hastalık kansızlığı işte.

Teyzoş ve arkadaşı

Herkes pek bir şıkıdım şıkıdım idi. Ben ise kül kedisinden hallice.Fotoğraflara bakıyorum da saçlarımın acilen kesilmeye ihtiyacı var.Önce kendimi hazırlamam lazım Minicik bir saç parçamla bile vedalaşmam neden bu kadar sancılı olur sebebini bilmem.

 
O gün hava çok posurukluydu.Posuruklu; annemin terminolojisinden.Yani hava çok bulutlu demek istiyor. Bu aralar annemin terminolojisi başlığı altında çok fena bir yazı yazasım var lakin kadının karizmasını toplayamam diye her seferinde vazgeçiyorum bu fikirden. Mesela haşıl haşıl ne bilin bakalım. Ahretliğim sen sus bakayım.

babam
 
En sonunda kuzum hot wheels oyuncağına kavuştu o akşam.Ondan mutlusu yoktu. Hep derim bir çocuğu mutlu etmek ne kadar kolay.


Cuma, Ağustos 29, 2014

29.08 yani bugün

29.08 yani bugün nefes alışıma kat be kat anlam katan tontalağımın doğum günü.
29.08 yani bugün geleceğe ait umutlarımın, hayallerimin doğum günü
29.08 yani bugün varoluş sebebimin en özelinin doğum günü
29.08 yani bugün mutluluğumun, sevincimin, kaygılarımın, endişemin vücut bulmuş halinin doğum günü
29.08 yani bugün kalbimi ve gözlerimi güzelleştiren can oğlumun doğum günü...
29.08 yani bugün hiçbir zaman emeklilik hakkına sahip olamayacağım anneliğe nice too meet you dememin yıl dönümü
 

29.08 yani bugün minicik bir ailenin kocaman bir hikayeye başlamasının yıl dönümü

İyi doğdun kara kuzum, iyi ki bizi seçtin. Doğum günün kutlu olsun. İnşallah hep mutlu olur ve hep mutlu edersin

29.08.2008- 09.45

Akşam minik bir kutlama yapacağız aile arasında. Gönlüm bu sene büyük bir kutlama yapmaktan yana idi lakin bu tadilat çok yordu bizi. Allah sağlık versin de inşallah seneye yaparız.

Dün akşam istedim ki yavrumu mutlu edecek bir şey alalım. O nedenle de sordum

-Doğum günü için ne hediye isterdin
-Hotfils ve erkek kardeş
-Garfield istiyorsun öyle mi ?(erkek kardeş isteği es geçilir)
-Hotfils
-Garfield mi anlamıyorum ki
-Hotfils anne hotfils
-Garfield'a benzer bir şey mi bu (anne anasının kızlık zamanından kalan çizgi karakter Garfield'a fena takmış durumda)
-Of anne ya offff
-İstersen internetten araştırma yapalım
-Anne hani reklamlarda çıkıyor ya yarış arabaları var hotfils işte hotfils

İnternete söylediği gibi yazdım ben sürekli yanlış telaffuz ediyor diye düşünürken yooo çocuğum gayet de güzel söylüyormuş sadece annesi gündemi takip etme özürlüsüymüş :)

Babasıyla akşam alışveriş merkezine çıktık Hot wheels yarış setini aldık. Şu an sürekli telefonda taciz ediyor beni ne zaman benim doğum günüm, ne zaman vereceksin hediyemi diye...İnşallah ömür boyu bu mutluluğu ve heyecanı daim olur

 

Cuma, Haziran 13, 2014

Üç koca yıl ve mezuniyet

 
Bugün bir kez daha zaman ne hızlı akıyor dedim. Dün gibiydi sanki kreş aradığım zamanlar. Halbuki üzerinden neredeyse üç koca yıl geçmiş. Bugün karne almasıyla birlikte resmen anaokulundan mezun oldu oğlum. Eray her zaman ki gibi rahat, ben her zaman ki gibi heyecanlıydım. 
 
Dün anaokulu öğrencilerini birinci sınıflara çıkarmışlar. Seneye burada okuyacaksınız demişler. Eray annecim barnak (parmak) kaldırarak konuştuk, sıralara oturduk dedi. Sonra da ekledi
 
Biliyor musun annecim kendimi aynı bir belediye başkanı gibi hissettim
 
dedi. Güldüm. Hala gülüyorum. Biliyorum bu söz gelecekte aklıma geldikçe de güleceğim.
 
Kötü bir hafta geçirdim bu hafta. Kötü olmama sebep olan şeylere bakıyorum da dönem dönem değişkenlikler arz ediyor. Dün (üç beş ay önce) yazmışım bir yere 'beni bu hayatta en çok belirsizlikler yordu' demişim. Bugün ise demişim ki  'kendi morallerine göre şekillendiriyorlar ortamı benciller. Gıcık bir durum değil mi ama. Birilerinin moral durumuna göre ortamın şekillenmesi. Hem gıcık bir durum hem de haksızlık. Hatta resmen kul hakkı.
 
Yarın kötü olmama sebep şeye ne yazarım bilmem. Lakin fotoğrafa bakıp şunu söylüyorum. Sağlık-sıhhat olsun da her şey gelir ve geçer.
 
Bugün çok iyi hissediyorum kendimi. Tontalağımı bana veren Yaradan'a şükürler.
 
 
Karne : 13/06/2014

Salı, Mayıs 20, 2014

Mezuniyet kutlaması ve sır bir fotoğraf karesi

Sen dönersen dünya döner, sen durursan kalbim durur.

Yok aslında çok iyi sır saklayan biriyimdir de konu Eray olunca içimde tutamıyorum.Cuma günü gösterileri var ,onun için provadan bir kare.

Yardımcı öğretmeni sağolsun bugün okula gittiğimde fotoğrafı gösterdi gizli kapaklı.Hemen fotoğrafa el koydum. Kimseye söylemeyin ama sürprizi bozmayalım diye de tembih etti. Hı hı dedim. Çok da kimseye söylemedim aslında.Sadece babası, teyzesi, fulya teyzesi, dedeleri, facebooktan arkadaşlar, instagramdan yoldaşlar he bir de blogdan sırdaşlar.

Öğretmenimiz diğer annelere söylemeyin demeye çalışmıştı bence. O yüzden hiç de kendimi suçlu hissetmiyorum, tamam belki biraz, tamam ya çok suçlu hissediyorum.

Bu öğlen Eray'ın mezuniyet kutlaması vardı. Sınıf annesi sağolsun harıl harıl çalıştı bizde destek olmaya çalıştık. Zeytin yağlı yaprak sarmasını ben aldım. En temiz iş. Biliyorum içecekler en kolay görünse de aslında en zoru. Nasıl mı?

Kimi anneler hazır meyve suyu içirmez çocuklara.Hatta bir anne whatsapptan ay çocuklara meyve suyu mu vereceksiniz diye aşırı tepki verdi. Aslında anlıyorum onu.Ben de vermem evde bulundurmam.Kolanın ya da asitli içeceklerin tadını dahi bilmez (hala da içmez).Ama parti, kutlama gibi şeylerde kısıtlamada getirmem.

Arkadaşa da dedim ara sıra nefsi köreltmek de gerek. O yüzden o gibi ortamlarda meyve suyu içebilir. Eskiden halimi hatırlıyorum da hazır meyve suyu içti diye baygınlık bile geçirebilirdim. Düşün ki ben katı meyve sıkacağı bile kullanmazdım. Cam rende de rendeler bir tülbent yardımı ile suyunu çıkarırdım. Hey gidi Ayla nereden nereye. Ben de öğreniyorum hatta değişiyorum. Çok şükür ki baştan alışkanlıklarını güzel oturttuk şimdi de abartmıyor oğlum.

Bu nedenledir ki sarmayı ben seçtim. Yok onun şekeri bunu tuzu derken ben zamane annelerle uğraşamazdım :)Sarmayı da bulgurla yapamayacağıma göre el yoran ama baş ağrıtmayan bir ikram oldu. Hoş Allah razı olsun annem sardı beni beklememiş bu sefer.

Mezuniyet pastası 20/05/2014 tarihinde kesildi.

Mumlar üflendi, pastalar kesildi, hediyeler verildi. Keyfim hiç yoktu bugün keyfim yerine geldi. Hatta şaşırdım halime. İnsanoğlu işte.Ya acı denen şey hiç hafiflemeseydi, ya hiç unutamasaydık. Neyse..

Keyifli keyifli annelerle sohbet ederken Dila'yı gördüm. Eray Dila'yı çok sever hatta fazlasıyla sever. Dila Eray seni çok seviyor biliyor musun? dedim Evet biliyorum dedi. Nasıl anlaşabiliyor musunuz dedim. Tabi ki dedi. Aramızda kalsın bu soru Eray yaramazlık yapıyor mu dedim? Birazcık dedi. Olsun o kadar dedim. Sonra bana dedi ki neyse görüşürüz Eray'ı bulmam lazım.

Sonra arkadan bir ses duyuldu. Affedersiniz size bir şey söyleyebilir miyim? Aaa Beyza (geçen seneden sınıf arkadaşı bu sene ayrıldılar) sen miydin  tabi canım söyle dedim. Kız yanıma geldi bana şok yaşattı. Kulağıma eğildi Eray aslında bana aşık dedi. Kısa ve net. Dila ile konuşmamı duydu bana ayar verdi :) Vallahi dondum hiçbir şey söyleyemedim.Sizler aşkınıza sahip çıkacak kadar ne zaman büyüdünüz?

Ha birde nerde eski zaman gelinleri öyle...

Mezuniyet kutlaması 20/05/2014

Not: Kep-cübbe ile 15/05/2014 tarihinde fotoğraf çekildi.


Perşembe, Mayıs 15, 2014

İptal

Cuma günü ana sınıfı 6-A nın yani Eray'ın sınıfının toplu doğum günü ve mezuniyet kutlaması olacaktı. Oyuncaklar alındı, anneler ikramları paylaştı. Ben zeytinyağlı yaprak sarması yaparım demiştim. Hatta salamura olan yaprak suya bile konulmuştu. Bu akşam saracaktım.

Lakin anneler olarak içimize sinmedi. Soma yangın yeriyken, ocaklara ateş düşmüşken, çocuklar babaları için ağlarken, çocuklarımız pastanın mumlarını söndürürken alkış tutamazdık. İçimize sinmezdi, sinmedi. İleri bir tarih de yapılmak üzere iptal ettik.

Bugün kocaman camları olan, gün gören, güneşin daima içeride olduğu odamda nefes alamıyorum. Onlar yıllarca kara kuyularda nasıl çalışmışlar. Orada sıkışıp kaldıklarında çaresizliklerini düşündükçe aklıma mukayyet olamıyorum.

Not: Tontalağım, oğlum bir gün bu blogu okuyacak kadar büyüdüğünde bil ki 13/05/2014 tarihinde ülkemizde bir katliam yaşandı. Giden umutların, planların, nefeslerin sayısı şimdilik 282. Tabi bu sayıyı çarp dörde, beşe. Çocuk, eş, ana, baba...Sayı maalesef ki artacak. Katliamın adını dün iş kazası koydular biliyor musun? Ha bunlar olağan şeylermiş bir de....


Cuma, Mayıs 09, 2014

Erken Verilen Hediye


Dün işten çıkıp anneme gidince ne göreyim masanın üstünde bir hediye. Anneler günü için okulda yapmışlar. Başka bir şey istemem bu yeterde artar bana.

Hadi oku ne yazıyor dedi. 'Canım annecim seni bu kadar çok seviyorum yazıyor' dedim. Hayır yanlış okudun 'canım annecim seni bu kadar çoooooooooooooooooook seviyorum yazıyor' dedi. Sarıldık, öpüştük, koklaştık. Çok teşekkür ettim. Önemli değil dedi büyümüş bir edayla.

Babasının eğitimi vardı her zaman ki saatinden geç geleceği için bizi almasını beklemedik çıktık yola. Önce 15 dakika yürüdük otobüs durağına, akbili pek kullanmadığım için boştu onu doldururken çilekli sakız da aldık yanına.

Otobüs boştu Allahtan pek bir sevindim. Eray'ın çantası, kendi çantam, giysi çantası ve Eray ile nasıl dururdum ayakta yoksa. İkimizde birer koltuğa oturduk. Adamın biri oturmadı ayaktaydı ve bir yere tutunmuyordu. Otobüs fren yapınca düşüyordu az daha. Tontalak bu durur mu?

-Abicim şuraya tutunabilirsin
-He öyle mi oraya mı tutunayım (bebekle konuşur gibi)
-Evet tabi belediye orayı tutunmak için yapmış.

Herkes gülüştü bu cevap karşısında. Tontalak camdan dışarıyı seyrederken Akmerkezdeki metro inşaatını gördü ve başka abiye

-abicim buraya ne yapılıyor
-Buraya metro yapılıyor
-He metro demek(kafasını sallıyor) Metronun adı ne peki
-Metronun adı Metro. Metronun hem başka adı mı olurmuş
-Annecim burası neresi
-Akmerkez oğlum
-Abicim Akmerkez-Levent metrosu gibi bir ismi olabilir onu sordum :)

Levent durağında indik. Off bir rüzgar vardı orada hiç sormayın. İçeriye yürüdük, Metrocity  durağındaki metroya binecekken baktım yol bomboş. Ani bir kararla otobüse bindik. Telefona baktım iki cevapsız arama. Erol'un eğitimi bitmiş bana ulaşamayınca merak etmiş. 4.Leventte inip babanın arabasına bindik. Tontalak arabada uyudu , babası eve kucağında taşıdı. Pijamalarını giydirirken hiç uyanmadı.

Gece ben de çok huzursuz uyudum. Öyle kötü bir rüya gördüm ki hiç anlatmayayım. Gece gözlerimi açtım yatakta hiç kımıldayamadım. Gözlerimi kapadım tekrar uyumuşum aynı rüyayı tekrar gördüm. Gözlerimi açtım yatakta doğruldum,bir dua okudum.Yattım tekrar uyumuşum aynı rüyanın devamını gördüm. Öyle ağladım ki rüyamda  uyandığımda yanaklarımı yokladım. Rüya mı gerçek mi anlayamadım.Kalkıp Eray'a baktım (oğlumu gördüm rüyamda) nefesine kulağımı dayadım, bir süre dinledim bir nebze rahatladım. Yerime yatıp yorganı başımı çekip ağladım.

Allah'ım sen bizi evlatlarımızla sınama AMİN.



Çarşamba, Eylül 19, 2012

34 yaş


33 yaşım hem zihnen hem ruhen yorucu bir yıldı..Şükür sağlıklar yerindeydi..Bu koca yılda hergün yavaş yavaş  eksildiğimi hissettim belki de hiç böyle olmadığı için bu kadar sancılıydı..Evet geçmiş senelerde de bir yanımın eksildiği olmuştu lakin diğer yanıma koymuştum.Yuvarlanıp gitmiştim.

Bugün bir başlangıç olsun benim için yani 34 yaşıma adım attığım şu gün. Bir yanım eksilirken diğer yanıma koyabildiğim bir yıl olsun yuvarlanıp gideyim bir şekilde..


Pazartesi, Eylül 17, 2012

17 Eylül


Bugün 17 eylül evet dememizin üzerinden tam dolu dolu 7 yıl geçti.Fotoğraf bu geceden..Bol sohbetli güzel bir akşamdı.Özlemişim acele etmeden,yorulmadan,saati düşünmeden koşturmadan bir akşam geçirmeyi... Teşekkür ederim aşkım bu geceki sürpriz için,daha nice güzel senelerimiz olur inşallah sağlıkla,mutlulukla, huzurla...

Yer: Suada Club 


Çarşamba, Ağustos 29, 2012

29 Ağustos 2008


29 Ağustos 2008... Yani 4 yıl önce bugün... Saat 09.45.. Bir melek doğdu dünyaya..Hani derler ya beraberinde bir anne doğdu. O an o dakika öyle ulvi duygular hissetmedi..Şaşkındı,yorgundu,ağrısı vardı, korkuyordu.....

Bir bebek belli bir aya  kadar farkına varamaz ya yaşanılanların hahhh annenin durumu da tam öyleydi.Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri, saatler günleri kovaladıkça farkındalığı arttı, hissettikleri kökleşti, duyguları demlendi.....

Hem bilmezdi başına gelecekleri..Bebeği gazını çıkardığında oh be diyeceğini...Kakasının rengi konusunda telefona sarılıp eşine bilgi vereceğini...Ateşler içinde yandıkça 'Allahım ona değil bana ver diyeceğini...Nefes aldığı süre boyunca hayatına sonsuz bir endişe duygusunun yer edeceğini lakin zamanla bu duyguyu kontrol edebileceğini...Çocuğunun hayatını,hayallerini yaşarken de mutlu olabileceğini...

En önemlisi bu anne neyi öğrendi biliyor musunuz? Çocuğunun,umudun vücut bulmuş hali olduğunu.....

Ve o anne hep evladına geleceğe dair umudum diye sarıldı...

4 yıl önce bugün  saat 09.45 de bir çocuk ve bir anne doğdu..


Perşembe, Ekim 13, 2011

Belki de çok sevdiğin için çok sevdim seni


Belki de çok sevdiğin için çok sevdim seni...
Bazı şeyleri senden öğrendim bir öğrenci gibi.
Kimi zaman kırdık birbirimizi ,üzüldük,gözyaşı döktük,yıprattık,öfkelendik,incindik,küstük.
 Gözlerimiz tekrar görmeye başlayıp,kulaklarımız dinleyince yani birbirimizin yüreğine tekrar dokunmaya başlayınca, silkelendik
Kırgınlıklarımıza merhem olduk,gözyaşlarımızı kahkahaya çevirdik, onardık,yatıştık,affedip barıştık,birlikte dolu dolu nefes aldık,aldırdık..
Belki de çok sevdiğin için çok sevdim seni.

İyi doğdun aşkım
İyi varsın

Salı, Eylül 20, 2011

İstanbul'u hiç 236 metre yükseklikten seyrettiniz mi?


Erol sevdiklerini mutlu etmeyi ve süprizleri sever.Aslında pazar ve pazartesi Ağvada olmamız gerekiyordu malum Eray'ımın okulda tüm gün olarak ilk günü olduğu için rahat edemezdim kendimi biliyorum, ekime ertele dedim saolsun erteledi.Herşeyde bir hayır olduğuna inanırım ben zaten pazar günü de yola çıkamayacakmışız çünkü Erol hastalandı, kalkamadı yataktan tüm gün dinlendi.İçine sinmemiş gezdiremedi ya karısını dur ben bir program daha yapayım demiş benden habersiz. Akşam sana bir süprizim daha var dedi sadece ben kıpır kıpır.

İstanbul'u hiç 236 metre yükseklikten seyrettiniz mi?Ben dün akşam seyrettim hem de hiç uzaklara gitmeden.Sonra bir helikoptere bindirdi beni kemerlerimizi taktık.Pıırıl pırıl görünen boğaz da yol aldık önce deniz de o kadar güzeldi ki. Sonra Kız Kulesinin üstünden geçtik.Ayasofya'ya uğradı ben dışarıdan seyredeceğiz derken içine girdik tekrar o güzellikleri yaşadık, Topkapı da harem bölüme bile girdik.İhtişamlı Sultanahmet Camisine gittik içine girince tüh ya yine artizz gibiyim bir örtü yok yanımda dedim. Yerebatan Sarnıcın da ayaklarımızı ıslattık, ateş dansını seyrettik.Semazenleri seyretmek için yol alırken çığlık çığlığa kaldık yarasalar üzerimize geldi korktum ne yalan diyeyim hemen Erol'un ellerine sarıldım.Taksim'de turladık helikopterle yine herzaman ki gibi çok kalabalıktı.Galata'yı görmeden de geçmedik.10 dakika süren kısa bir yolculuktu sonra helikopter bizi aldığı yere yani Sapphire'nin terasına bıraktı. Tabi bunların hepsini 4D simulasyonu ile yaşadık:)


Kalplerimiz birmiş o gün Erolla.13 Ekim de doğum günü olduğu için ben de süpriz yapmak istemiştim dün bir şirketi aradım helikopter ile(bu sefer sahici)İstanbul'u gezmek için fiyat aldım çüşş demek istemiyorum bu blogda ama yok dayanamayacağım çüşünüz yani o fiyat da neydi öyle.Teşekkür edip kapadım.Akşam da simülasyonla bile olsa helikopterle gezdim ya İstanbul'u Erol'a yine benden önce davrandım dedim.Süpriz bırakmıyor bu adam bana:)


Terasa çıktık hasta olacağımızı bile bile.Çünkü acayip rüzgar yedik,üzerimde sadece ince bir elbise.Aman dedim öyle de öleceğiz böyle de..Anneme sorarsak çocuklu kadın kendine dikkat etmek zorunda, onun rüzgar yemeye bile hakkı yok ya neyse.İstanbul'u epey seyrettik o vaziyette.

Artık gittiğimiz yerlerden dikkat edilecek hususlar diye notlarım vardır benim yine öyle yapayım; Fotoğraf makinesi alıyorsunuz, hırka yok yok hırka yetmez  bir mont alıyorsunuz, saçlarınız uzunsa saçlarınızı topluyorsunuz o rüzgarda yüzünüze çarpıp can yakıyor çünkü,her türlü sorunu terasın kapısının önünde bırakıp o güzelliklerin tadına varıyorsunuz.Unutmadan en sonrada kocanıza teşekkür ediyorsunuz.

Teşekkür ederim aşkım iyi ki varsın.


 Not:) Bana bir süpriz lazım öyle pılı pırtı, takı makı, tek taş ,beş taş değil onlar karı koca olarak bizi mutlu etmez.Bir erkeğe doğum gününde yapılacak bir süpriz:) Yardım lütfen...