annelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
annelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2011 Pazar

ben 10

şahane anneyim ya, çocuğumla harika vakit, kaliteli zaman ve bi sürü süper şey geçiriyorum ya...

anladık da kolumda o "ben 10" saatinin ne işi var. "anneliğe kaptırmak sendromu" diye bişiy varsa o benim...

4 Mayıs 2011 Çarşamba

anneler günü için...

 Malum anneler gününe az bir zaman kaldı. Bu günü hediyesiz geçirmek istemeyenler için hediye olacak. İlk olarak hem benim hem de annemim favori mağazalarından Tchibo ile başlayalım. Bu şık takı kutusu bence çok kullanışlı.  









Yves Saint Laurent'dan bu kırmızı ruj, bir anne olarak benim de bekleyebilceğim hediyelerden biri...













İşte bir "anne markası". Marks & Spencer elbise, Türk anneler için en ideal modelde. :)



Benim annemin favori hediyelerinden parfümler... Bu seferki seçimim Yves Rosher'dan Secret's d'Essences (Jasmin).
Son olarak, her anne hoş bir yüzük sever di mi? Bu şık yüzük Accessorize...

1 Ekim 2010 Cuma

Ege, gitmeeee...

Egem kreşe başlayalı bir ay bile olmadı. Benim iş yaşamına geri dönmemle aynı güne rastlayan kreş hayatı tabii ki farklı bir düzeni de beraberinde getirdi;

Özellikle ilk başlarda Ege'yi kreşe bırakıyor olmak hem eşim hem de benim için tam bir duygusal çöküştü. Hele ben... Zaten işe başlamış olmamla onun düzenini değiştirmek zorunda kaldığım için kendimi birinci derecede sorumlu görürken (tipik çalışan anne ruh hali) bir de onu bırakıyor olduğumuz için önce gözlerinin dolmasını, sonra dudaklarının büzülmesini ve ardından gelen feryadı dinlemek, öğretmenlerinin onu uzaklaştırması vs. vs. bunları yaşamak çok içime dokunurkeeeeen...

Bugün Ege'yi kreşe bıraktığımda öğretmeniyle bişiyler konuşmak için bir iki dakika oyalandım. Konuşma bittiğinde Ege, elinde kendi kadar oyuncağını sürüye sürüye okula giriyordu. Ağlama yok, sarılma yok, birine ihtiyaç yok... Şimdi aslında buna sevinmem gerekli di mi?? Yani okuluna alışmış olması, onun oraya rahatlıkla giriyor olması, kendi başını beceriyor olması...

Ama beni bırakıp gitti işte... Bu kadar...

26 Mayıs 2010 Çarşamba

denge



Çabalarım meyvelerini verdi. Sonunda bu fotoğrafı yükleyebildim :)


Sütü, ksilifonu ve kumandasıyla Ege... Aslında ben hamileyken "televizyon izlettirmem, ne zaman gider kendi açar, o zamana kadar olmaz" diyordum ki, o vakitler çoktan geldi. Artık bizim evde; reklamlar, çizgi filmler (aslında ben de severim) ve çocuk dizileri var.




Ama bunun yanında müzik ve sağlıklı beslenme de var. Yaşasın DENGE :))))

15 Şubat 2010 Pazartesi

evde küçük bir adam var...





Evet kesinlikle evde her yere burnunu sokan, ortalığı karıştıran küçük bir adam var. Kendisine genellikle "Ege" diyoruz ama benden şunları da duyuyor zaman zaman; küçük adam, canavar, ortalık karıştırıcı, yavru, AŞKIIIIIM, bir de sıpa.


Aaaa insan hiç oğluna sıpa der mi? Valla der, hem de öyle keyifle der kiii...

Ama en çok küçük adamı kullanıyorum. Çoğu insan "büyümüş de küçülmüş" der ya akıllı minikler için. Benim için de Ege elbette bir Einstein, o küçük orgunu çalarken bir Beethoven ve minnacık elleriyle duvarlara bişiyler karalayıp sonra da "ha ha gene yaptıııım..." der gibi bakınca da bir Osman Hamdi olabiliyor. Abartmıyorum. Gerçekten düzgün algılamakta zorluk çekiyorum çünkü. Yaptığı herşey harika, söylediği anlaşılmaz kelimeler nutuk gibi geliyor. Annelik böyleymiş işte.


Bir de yemek yemesi var ki onu kime benzeteceğimi şaşırıyorum. Nevi şahsına münhasır bir karakter. Malum kış mevsiminde en yararlı meyvelerden biri de nar. İşte evdeki küçük adamın nar yedikten sonraki halleri. Bana çok tatlı geldi :)