izledim... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
izledim... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ocak 01, 2012

2011'de okuduğum kitaplar & izlediğim filmler...

Senenin kapanışı 27 kitapla yapılmıştır,hedef 60  kitaptı oysa başlangıçta :)

                      Naşide Gökbudak ~ Sıdıka Hanım
Demet Stigner ~ Karnımda Biri Var
Ayşe Aydın ~ Anneee Anne Oluyorum
Soner Özkan ~ Kayıp Gül
Necati Cumalı ~ Makedonya 1900
İnci Aral ~ Şarkını Söylediğin Zaman
İnci Aral ~ Sadakat
Elif Şafak ~ İskender
Ahmet Ümit ~ İstanbul Hatırası
Peter Prange ~ Son Harem
Ahmet Ümit ~ Bir Ses Böler Geceyi
Sinan Akyüz ~ Piruze
Alexandra Cavelius ~ Leyla
Canan Tan ~ İz
Mary Alice Monreo ~ Nehir Günlüğü
Zülfü Livaneli ~ Serenad
Suzanne Collıns ~ Alaycı Kuş
Can Dündar ~ Lüsyen
Ayfer Tunç ~ Yeşil Peri Gecesi
Ayşe Kulin ~ Hüzün
Ayşe Kulin ~ Hayat
Mohbad Seraji ~ Tahran'ın Damları
Sue Miller ~ Senatörün Karısı
Zülfü Livaneli ~ Bir Kedi,Bir Adam,Bir Ölüm
Ferihan Atasoy ~ Yeminli Bakire
Mehmet Culum ~ Alaçatılı
Naşide Gökbudak ~ Hümeyra

İzlediğim filmlerse ya da kaydettiklerim demeliyim sanırım...

                      Dedemin İnsanları
Kaybedenler Kulübü
İncir Reçeli
Çınar Ağacı
Aşk Tesadüfleri Sever
eyvah eyvah II

Ocak 15, 2011

Eyvah Eyvah II

2005 yılıydı gittiğimizde Bozcaada' ya... 
O gün bugündür aklımın bir köşesinde hep merak ettiğimiz yerlerin varlığından sebep gidemedik, gitmedik bir daha :((
Ama şimdi her zamankinden daha çok istedim ne çok özlemişim sokaklarında salına salına dolaşmayı ,buzz gibi sularında yüzmeyi...
Ama bu sefer gittiğimde eski bir Rum evinde kalmayı adalıymış gibi yaşamayı diliyorum...
Acaip Adasever olduğumu söylemiştim değil mi??
Ada 'da görmüştük Ata' yı şimdi yine onu orda görünce bi hoş oldum...
Evet Eyvah Eyvah ı izledim...
Enerjisi bol ,kahkahası bol ,neşeli, eğlenceli, şen bir filmdi...
Çok şey beklemeyin sadece eğlenmek için gidin ve keyfine varın :))
Yoğun bir haftaydı ve sakin geçirmeyi dilediğim bir hafta sonuyken hiç olmadığı kadar yoğun olabilecek bir hafta sonunun başlangıcı için kesinlikle izlenmeye değerdi...
Kafa dağıtmaya birebir...
Mutlu hafta sonları diler ben :))

Ocak 01, 2011

2010 a dair not...

2010 yılı içinde okumuş olduğum toplam kitap sayısı maalesef 14...Bu utanç tablosunu yayınlıyorum ki bir daha yaşanmasın...

Suzanne Collins ~ Ateşi Yakalamak
Hıfzı Topuz ~ Kara Çığlık
David Nicholls ~ Bir Gün
Suzanne Collins ~ Açlık Oyunları
Mükerrem Çetinalp ~ Kırık Hayatlar
Mükerrem Çetinalp ~ Cesur Yürek
Ayşe Kulin ~ Türkan
Turgut Özakman ~ Romantika
Solmaz Kamuran ~ Kiraze
Turgut Özakman ~ Korkma İnsancık Korkma
Daniel Tammet ~ Mavi Bir Günde Doğmuştu
Yaşar Kemal ~ Yılanı Öldürseler
Turgut Özakman ~ Cumhuriyet { Türk Mucizesi }
Oya Baydar ~ Çöplüğün Generali

İzlediğim filmlerde 14 taneymiş tabii not aldıklarım...
 
Av Mevsimi
The Holiday
Sherlock Holmes
eyvah eyvah
kolera günlerinde aşk
sahtekar
masumiyet
utanç
cesur balık :))
milyoner
yumurta
karpuz kabuğundan gemiler yapmak
de ja vu
kirpi

Nisan 02, 2010

Ben bir oyun izledim :))


Vee ben çook beğendim...
İşte dedim tiyatro , işte sanat , işte sanatçı...
Ankara devlet tiyatrosunca sergilenen Behiç Ak 'ın Tek Kişilik Şehir adlı oyunu pek çok ödül almış
2007 - 2008
 Sanat Kurumu En İyi Yönetmen Ödülü (Serhat Nalbantoğlu)
 Sanat Kurumu En İyi Erkek Oyuncu Ödülü (Cüneyt Mete)
 Sanat Kurumu En İyi Kadın Oyuncu Ödülü (Devrim Yakut)
Sanat Kurumu En İyi Çevre Tasarımı Ödülü (Işın Mumcu)
 Lions Tiyatro Ödülleri, En İyi Kadın Oyuncu (Devrim Yakut)

Bu ödüller ne kaliteli oyunculuk sergilendiğinin en açık göstergesi değil mi zaten ?
Oyun, çekirdek ailelerin parçalandığı, ailelerin tek kişilik aile haline dönüştüğü sadece  yalnız kalındığı zaman yaşanabilen bir şehirde geçiyor. Şehrin merkezinde yaşayanlar ancak internet üzerinden hayatla ilişki kuruyorlar. Yalnız kalmak istemeyenler için ise şehir artık yaşanmaz bir halde...  4 yıldır mailleşen iki arkadaş büyük kaygılarla şehir merkezindeki terk edilmiş gökdelenlerin birinde buluşuyorlar.

Gökdelenin lokantası, bu terk edilmiş yerde artık iş yapamamakta ve intihar etmek için gelenlere son yemeklerini sunarak ayakta kalmaya çalışmaktadır. Lokanta, bir yandan müşterilerini kaybetmemek, bir yandan da her geçen gün nüfusun azaldığı şehirde yeni müşteriler kazanmak zorundadır. Bu yüzden bir yandan doğumlara sponsor olurken öte yandan da gençleri intihara teşvik etme programı çerçevesinde “bir intihar üç bebeğe hayat verir” sloganını yaygınlaştıracak etkinlikler düzenlemektedir.Vee muhteşem bir garsona sahiptir. Ki ben garsona bayıldım kaşıyla gözüyle oynuyordu adeta ses tonu diksiyonu hazır cevap hali kısaca oyunculuğu harikaydı ...
Oyunun başlamasından 20 dakika önce oyuncuların sahnede yerlerini alması ve oyuncular sahnedeyken izleyenlerin salona dahil olması hayli hoş...
Ben sevdim mi ? Çooook...
Tavsiye eder miyim ?Kesinlikleee...
Bahar geldi artık di mi ? Bugün ilk Nisan yağmuru yağdı miss gibi toprak kokusu eşliğinde,yakın yerler kıpırdanmaları da başladı yavaştan hani ,hayırlısı :)) 
d.n... Oyunla ilgili detaylı bilgi için tık ve tıkkk...

Mart 11, 2010

Sherlock Holmes...

Uzun zamandır izlediğim en eğlenceli filmdi Robert Downey'e bayıldım....
Aslında Soğuk Dağ'ı izledikten sonra {ki hala aklımda kalan filmler arasındadır } Jude Law sever olmuştum ama artık Rober Downey Jr severim :))
Sherlock Holmes  zekası , muzip bakışları ve gözü karalığıyla etkileyici bir karakterdi, eski Londra manzarası, kalabalık sokaklar , insan karmaşası , eski evlerin büyüleyici iç mekan döşemeleri etkileyiciydi hele Holmes'un kendini astığı sahneye bayıldım ve müziklere değinmeden geçmeyeyim ki harikaydı :))
Ben kesinlikle öneriyorum ve II. ni sabırsızlıkla bekliyorum ...
d.n.... Resimler burdan

Şubat 17, 2010

Bir tavsiye ; Puşide-i Siyah

Şiddetle öneririm
Bursa Devlet tiyatrosunun oyununu...
Uzun zamandır izlediğim en güzel ,en etkileyici oyundu...
Çok fazla tiyatro izleme imkanımız olmuyor maalesef ki burda ,gelen oyunları kaçırmamaya çalışıyoruz .Özellikle Devlet tiyatrosuysa eğer gelen biletler bitmeden almaya çalışıyoruz...
Yorgunluktan dolayı gitsem mi gitmesem mi tereddütü yaşadığım için biraz inceledim oyunu ve konuyu okuduğum anda kesinlikle gitmeliyim dedim ve 5dk içinde (abartmıyorum ) hazırlandım ...
Kaçırsaydım eğer çok üzülürdüm, bir yerde karşınıza çıkarsa ya da Bursa'daysanız lütfen izleyin ve herkese izletin...
Oyun daha başlamadan dahil oluyorsunuz ilk sahnede o günlerdeymişim gibi hissettim , Bursa işgal altında Rumlar seviniyor ve ben camdan hüzünle, öfkeyle, gözlerim dolu dolu onları izliyorum...
Oyuncuların hiçbirinin oyununu ayıramadık birbirinden hepsi harikaydı, oyunun sahnelenişi çok güzeldi,  senaryo o dönemde yaşanların hepsini dahil edebilecek o ruhu hissettirecek kadar başarılıydı.
Emeği geçen herkesi kutluyorum...
Keşke tüm gençlerin izlemesini sağlayabilsek,tüm öğrencilerimize izletebilsek ...
d.n... Fotoğraflar ve daha detaylı bilgi için lütfen tık tık...

Aralık 06, 2008

Daima Genç ...

İlk gösterime girdiği zaman izlediğim yılların içinde unuttuğum fakat yakın zamanlarda aklıma takılan bu kez de ismini hatırlamakta zorlandığım filmle bugün gazetenin tv köşesinde karşılaştım çok mutlu oldum... ''Forever Young '' bu akşam tnt de izleyin derim mutlaka ,tekrar tekrar izlenebilecek filmlerden ...

Test pilotu Daniel McCormick'in harika bir işi, sadık bir sevgilisi, güvenilir bir dostu vardır. İsteyebileceği herşeye sahiptir. Birşey hariç: Tehlikeyle yüzleşme yeteneğine rağmen, kız arkadaşının yüzüne bakıp ona evlenme teklif etmeyi beceremez. Konuyu açmak için hep yarını bekler...fakat bir anlık felaket sonucunda yarınlar tükenir. Hayat sevgilisini ondan ayırmıştır.

Hayatla tek başına yüzleşmeye isteksiz olan Daniel, insanların gelecekte tekrar canlandırılmak üzere dondurulduğu, çok gizli bilimsel araştırmalar için gönüllü olur. Tekrar uyandığında, kendini 1992 yılında bulur.

Daniel, babasız bir çocukla ve onun annesiyle kurduğu arkadaşlık sayesinde, zamanın kimseyi beklemediğini öğrenir.

Kasım 17, 2008

Günler Geçerken...

Selamm...
Yeni bir haftanın ilk gününü bitirdik bile,sonbaharın son ayını yarıladıkk artık kış gelsin kar yağsın diye bekler bile olduk...
Günler öyle çabuk geçiyor ki yakalamak yetişmek imkansız hafta sonu da aynen böyle bi çırpıda geçti... Gündüz evde kitap ,kahve ,müzik keyfiyle akşamlarsa dost sohbetleri ve sinema keyfiyle mi desem komedisiyle mi bilemedim :))

Eveeet gitsek mi gitmesek mi şeklinde karar verme sıkıntısı yaşasakta yok gidelim görelim de yorumlayalım diyerek sonunda izledik Mustafa'yı...

Üzerine çok şey yazıldı söylendi fazla bişey söylemek istemiyorum yalnız eleştirilerin de pek çoğuna da katılıyorum , kesinlikle Atatürk 'ü tabu olarak görmek gibi bi niyetim de yok ama filmde tabuların yıkılması gibi bişey de zaten söz konusu değil... Yine de bi kaç kelam etmesem rahat edemicem gibi geliyor...

~~ Detaylara fazla takılmayan benim için fazla detay noktalara değinilmiş, daha önce söylenmemiş şeyleri söylemek amacıyla fazla melankoliye girilmiş kıyıda köşede kalmış ufak anektotlardan bahsedilmiş ...
~~ Can Dündar için fazla acemice bi belgesel olmuş ...
~~ İngilizlerin bi deyimiyle '' Eksik bilgi vererek yalan söylenmiş ''...

Dünyaya Atatürk'ü tanıtmak maksadıyla yola çıkan bi belgesel çok daha başarılı olmalıydı,olmamışşş NOKTA NOKTA NOKTA

Uçurtma Avcısını okudum; Afgan halkının neler çektiğini oralarda kadın olmanın ,çocuk olmanın insan olmanın, ne zor olduğunu görerek hüzünlendim , şükrettim ama o duruma gelebilmekten ürktüm hem de çoook...

Nihayet Eylül' ü bitirdim ama itiraf ediyorum son 40 sayfasını atlaya atlaya okudum ne zorladı beni o kısacık kitap,Boleyn Kızı'na başladım 300 sayfasını devirdim bile... Kitap fuarına gidemedim bu yıl biraz sönükmüş üzüldüm yarın diye söz kestim...

Görüşmek üzre dolu dolu günlerde,okunan ,gezilen ,yenilen , içilen , izlenen kısaca yaşanan...

Kasım 11, 2008

2 Kitap , 1 Film ve Yedi Göller...

Hafta sonu okunmayan 2 kitap ,görülmeyen bir film ve gezilmeyen Yedigöller gezildi ve hepsinden de inanılmaz keyif alındı.Fotoğrafların hepsi Yedigöller' den bunlar benim makinemden çıkan sadece bir kaç tanesi ama kesinlikle görülmeli ,adım adım gezilmeli derim ben...
Cumartesi sabah 8 buçuk gibi kalkılıp kahvaltı yapılıp her ihtimale karşı denilerek mangal yanımıza alınıp yollar düşüldü.2 saat 20 dakika sonra harika manzaralar eşliğinde Yedigöller'e ulaşıldı.Kayadan oyulma bir tünel vardı görüntüsü çok enteresandı durup fotoğraflayamadım aklım onda kaldı onun için bi daha gidicem desem :))
Yedigöller'in girişinde pırıl pırıl bi hava ve Seringöl karşıladı bizi üzeri yapraklarla kaplı yaprakların renklerini söylememe gerek yok sanırım sarının kahvenin turuncunun her tonu mevcut.Sonra Büyükgöl yanıbaşında Deringöl derken her birinde manzara bambaşka büyüledi bizi.Sabırsız bizz eee dedik diğer göller nerde baktık Yedigöller krokisine hımmm yukardaymış sabırsazlanarak arabayla çıktık yukarıya ama yürüyerekte çıkılabilir hatta çıkarken şelale ve gülen kayalar da görülebilir.
Önce Kurugöl 'le karşılaştık kupkuru yeşermiş adeta sonra süzülerek Nazlıgöl karşıladı bizi nasıl güzel büyüleyici serildik hemen piknik masalarından birine iii ki dedik hazırlıklı gelmişiz temiz hava nasıl acıktırdı bizi önden sıcak çikolatalarımızı içtik sonrasında mangal keyfi yaptık,çok hoş yerler hazırlanmış mangal yapabilmek için sadece ızgara götürmek yeterli....
Sonra düştük yine gölleri dolaşmak için yollara Nazlıgölün etrafından dolaşarak ykarı çıkınca İncegöl'le karşılaştık o nasıl bi muhteşem görüntü adeta kartpostal, her tarafta fotoğraf çekenler bol miktarda... tabii ne yanı çekeceğini şaşırıyor insan, en çok İncegöl ü sevdik dolaştık yaprakların üzerine uzandık,bi sonraki sefere mutlaka kalmaya gelicez dedik,ardında Sazlıgöl gizlenmişti onu keşfettik...
''Uzuuuun Uzuuun yıllar önce ormanın deinliklerinde mavi küçük yaratıkların yaşadığı gizli bir köy vardı.Onlar kendilerine şirinler derlerdi ve çok iyiydiler.Sonra korkunç büyücü gargamel vardı,o kötüydü.Eğerr bir gün ormana yolunuz düşerse etrafı dikkatlice dinleyin.Belki Gargamelin çığlıklarını duyarsınız ve iyi bir çocuk olursanız belki de şirinleri bile görebilirsiniz'' sesleri yankılandı kulaklarımızda şirinler varsa eğer kesin burda yaşıyolardır diye her köşede onları aradık ama ya biz büyümüştük ya da yeterince iyi diildik rastlayamadık :(((

Şirinlerden umudumuzu kesince ormanın derinliklerinden gelen ''Baltalar elimizde uzun ip belimizde biz gideriz ormana hey ormana... '' seslerini takip ederek (ki gerçekten duyduk bu sesleri ) Yedi Cüceler' i Pamuk Prensesi aradık ama onları da Prens almış götürmüş çok mutlu yaşıyolarmış diye duyduk,göremedik :))
Her köşeyi dolaştık Pisagor ağacını gördük Gülen Kayaları aradık şelaleye tırmandık son derece keyifli bir gün geçirdik yine ama yine hem de daha uzun süreli tekrar gelmek üzere sözleşerek keyif içinde yola koyulduk :))

Cumartesi gece Destinayı bitirdim 2024 yılı İstanbul depremi olmuş ve Türkiye parçalanmış ve tüm Türkler dünyanın farklı ülkelerine dağılarak asimile olmuşlar,düşüncesi bile çok korkunç geldi... Pazar Son Ada okundu bir anda insanların olayların nasıl değişebildiği düşüncesi korkunç ... 40 ailenin herşeyden uzak huzur içinde yaşadığı bir ada kendine emekli diyen eski bir başkanın Ada ya yerleşmesi ile başta martılar olmak üzere tüm ada canlılarının hayatlarının bir anda değişmesi düşündürücü ...
Pazartesi akşam Isız Adam ı izledik uzun zamandır izlediğim en hüzünlü aşk ...
Üfürürkten Prenses çok güzel yazmış : Eğer canınızı yakmak istiyorsanız,kaybettiklerine yanmak veya kaybetmedikleriniz kıymetini anlamak istiyorsanız,hayat filmlerdeki gibi herzaman "mutlu son" ile bitmediğini idrak etmek istiyorsanız.. bu filme gidin..bizden birşey olmaz diye düşündüğünüz türk sinemasına saygı duyun.. bizim seslerimizle,bizim renklerimizle "aşkı" yaşayın.. Çağan Irmak'ın filmin sonunda " bize armağan ettiğini" söylediği bu filmi izleyin..Ve mutlaka ''Bana Yalan Söylediler ''i dinleyin...

Mart 16, 2008

Derya Gülüüü...

Yazar : Necati Cumalı
Dekor-Kostüm: Çağda Çitkaya
Yöneten : Savaş Özdemir
Işık: Özer Kuşkaya-Kadir Karagöl
Yönetmen Yrd .: Devrim Evin
Oynayanlar: Raif Hikmet ÇAM, Demet İYİGÜN, Devrim EVİN
Kadın olmanın sorunları, kırsal bölgedeki kadının yalnızlıkları ve sorunları, bu sorunların temelinde yatan problemler.Egede bir sahil kasabasında geçer oyun. Kaderin bir araya getirdiği insanlardır. Haşim kaptan 55 yaşlarında hayatını balıkçılıkla kazanır. Sürekli içen biridir. Kendinden 30 yaş küçük karısı onunla zorla evlendirilmiştir. Genç ve güzel bir kadındır. Meryem kocasının sarhoşluklarından ve kıskançlıklarından bıkmıştır. Kocasının yanında çalışan adamları ayartarak kocasını öldürmeye kışkırtmış ama başarılı olamamıştır. Haşim kaptanın yanında çalışan Sinan’ la Meryem arasında yakınlaşma olur. Meryem Sinan’dan kocasını öldürmesini ister. Sinan vicdanı ve sevdiği kadın arasında kalmıştır. Sarhoşluklar, kıskançlıklar, kadın olmanın sorunları, yalnızlıklar, bu sorunların temelinde yatan problemler ve bunlarda boğulan insanlar…
Bartın'a gelen hiçbir oyunu kaçırmamaya özen gösteriyoruz.Özellikle de Devlet tiyatrolarını...Onca oyun izlemişimdir,hala unutamam Erzurum Devlet Tiyatrosunun Memurin Faslı adlı oyununu...
Bu oyunda Adana Devlet Tiyatrosu tarafından sergileniyor. Cuma akşamı izledik ve yazmak istedim fazla yorum yapmak istemiyorum belli ki çok emek verilmiş dekor müzikler oyunculuk gerçekten görülmeye değerdi...Fakat keşke bu kadar emek daha bilindik olmayan Türk sinemasında defalarca işlenmiş bi konu için olmasaydı...

Mart 01, 2008

Şu Çılgın Türklerrrr....

Şu Çılgın Türkler Tiyatroda ; Büyük bir hayranlıkla kimi yerde gülerek kimi yerde hüzünlenerek gözlerim dolarak okuduğum kitap olan Şu Çılgın Türkler 'in tiyatroya uyarlandığını duyduğumda çok heyecanlanmış ve de meraklanmıştım...Pek çok kişiden ve gazeteden de övgü dolu sözleri duymuş ve okumuştum,Bartın'a turneye geldiğini duyduğumuzda da bi an önce izlemek için sabırsızlandık pek tabii...

Turgut Özakman’ın ”50 yıllık emeğimin ürünü” olarak nitelendirdiği ”Şu Çılgın Türkler” romanı, ”Dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlardan birinin, emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşının, bir millileşme ihtilalinin romanı, şaşırtıcı bir yakın zaman destanı”.

Samsun Sanat Tiyatrosu’nun sergilediği oyun, 3 aylık bir çalışma sonucu ortaya çıkmış.. Samsun Sanat Tiyatrosunun kurucusu olan ve oyunda da başrolü, yani Atatürk’ü oynayan Yaşar Gündem aynı zaman da oyunun yönetmeni . Oyuncuların performansının ayakta alkışlandığı, oyunun tüm anlamıyla kitabı, yani geçmişimizi iyi bir şekilde gözler önüne serdiğine şahit oluyoruz.
Oyun, yaklaşık 2 saat sürüyor ve 2 perde de sergileniyor.Kitabın bazı önemli pasajlarından yola çıkarak hazırlanan oyunun kısa serüvenini, Yaşar Gündem şöyle ifade ediyor :
“Biz bu fikri gerçekleştirmek istediğimiz de, Turgut Bey’le irtibata geçtik. Kendisi olur; ama “bu kadar uzun bir kitabı, nasıl yapacaksınız” diye haklı bir tepki verdi. Biz de birlik ve beraberliği de gözönünde bulundurarak bu projeye giriştik. Ve Ahu Bezirciliğioğlu’nun da metni hazırlamasıyla buralara kadar getirdik.”

İyikide getirmişsiniz diyoruz biz izlerken keyif aldık özellikle 2.perde etkileyiciydi...İnsanın okuduğu bi kitabı beyazperde de izlerken bile hayal kırıklığı yaşadığı çoğunlukladır.Oyuna da bu önyargıyla ve de o kadar uzun bi kitap nasıl oyunlaştırılabilir kaygısı ve merakıyla gitmiştim fakat bildik pasajlar olmasına rağmen sıkılmadan beğeniyle izledim biraz da hoşgörüyle...Oyuncuların performansları etkileyiciydi,Özellikle İsmet İnönü karakterini canlandıran oyuncu etkileyici geldi bana.Nazım Hikmet şiirleri ve Kuvayi Milliye Destanı daha bi anlam renk ve etkileyicilik katmıştı...
Son olarak ;Cumhuriyet'imizin ne büyük zorluklarla ne kahramanlıklarla kurulduğunu bi kere daha görmek ve hatırlamak için ( çünki bu günlerde buna çok ihtiyacımız var ) izlemediyseniz mutlaka izleyin ,hele hele okumadıysanız kesinlikle okuyun diyorum...

Şubat 18, 2008

Hatırla Sevgili...

2 sezondur sürekli takip ettiğim ve sabırsızlıkla bir sonraki bölümünü beklediğim tek dizi Hatırla Sevgili.Dönem kitaplarını sevdiğim gibi dönem dizilerini de seviyorum ve hatırla sevgili de gerek senaryo olarak gerekse kostümler ve çekim kalitesi olarak beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı bi kaç eksiklikler olmadı diil tabii ama onları da bu kadar başarının üzerine hoş gördüm artık :))Fotoğraflarla anlatmak istedim diziyi...

Dizi Adnan Menderes'in Londra'ya giderken geçirdiği uçak kazası ile başlıyor,hem dönemim politik olaylarını hem de olayların yaşandığı aileleri ve gençlerin arasındaki aşktan bahsediyor.Aşk etkileyici olduğu gibi politik sahneler de ustalıkla işlenmiş...
Dizide esas kızımız Yasemin,esas oğlan Ahmet...Büyükada'da, çocukluk arkadaşı olan fakat zaman içinde farklı politik görüşlerle karşı karşıya gelmiş Şevket ve Rıza'nın çocuklarıdır, Yasemin ve Ahmet...
Yasemin ,Ahmet,Necdet,Ayla çocukluklarından beri arkadaştırlar.Necdet Yasemin'e,Ayla ve Yasemin'de Ahmet'e platonik aşıktırlar.Yasemin öyle aşıktır ki Ahmet'in yurtdışında öğrenim gördüğü dönemlerde bile onu düşünüp hislerini günlüğüne dökmüştür.Ahmet'in yurt dışında dönmesi ve bi şekilde eline günlüğün geçmesiyle Yasemin'in aşkının farkına varır ve oda aşık olur. Herşey yolunda giderken ülke karışmaya başlamıştır.Ahmet'in babası Şevket Gürsoy CHP'li bir savcıyken; Yasemin'in babası Rıza Ünsal, Demokrat Partili, Adnan Menderes'e yakın bir milletvekilidir. 1950'lerin ve dönemin siyasî yapısı ve gelişmeleri de ana hikâyeye dahil olmaktadır.

27 Mayıs İhtilali'nin yapılmasıyla beraber, Demokrat Parti milletvekili olan Rıza’nın Yassıada’daki zor günleri başlamış olur. Şevket’in Yassıada Mahkemesine savcı olarak atanması iki ailenin arasını iyice açar. Ahmet ve Yasemin yine de aşklarını yaşatmayı başarırlar. Ta ki idamların kesinleştiği o meşum geceye kadar. Bunca kötü anının üzerine mutlu bir gelecek kurulamayacağını düşünüp ayrılmaya karar verirler. Yasemin hamile olduğunu, o sırada talihsiz bir nedenle Amerika'da olan Ahmet’e söyleyemez ve intihar etmeye kalkar. Onu intihar teşebbüsünden kurtaran Necdet, çözümü de beraberinde getirir: Resmiyette kalacak geçici bir evlilikle Yasemin'in bebeğini nüfusuna alacaktır. Yasemin, bu teklifi kabul eder. Rüya adını verdikleri bir kızları dünyaya gelir. Rüya'nın küçüklük halleri çok tatlıydı :))Rıza'nın idam kararı deiştirilir ve bir süre sonrada afla salınır.Fakat eşini aldatmaya yine devam eder ve bu sefer affedilmeyerek boşanırlar.

Ahmet, sevdiği kadın bir başkasıyla evlenip çocuk sahibi olduğu için aşkını unutmaya çalışır ve Anadolu'ya tayin ister, Kıbrısçık kaymakamı olur. Yasemin ona tüm gerçekleri açıklamasa da hâlâ onu sevdiğini söyler. Sahte evliliği de Güzide ve Necdet'in ilişkisi nedeniyle çatırdamaktadır. Sonunda bir gün Necdet, Ahmet'e her şeyi açıklar. Önce Ahmet, sonra Rüya birer travma atlattıktan sonra her şey tatlıya bağlanır. Yasemin ve Ahmet, Güzide ile Necdet evlenir.

Ahmet,Yasemin,Necdet ve Güzide cephesinde herşey yoluna girerken Mehmet ve Sevim evlenmiş ,çocukluklarından beri çok yakın arkadaş olan Ahmet'in kardeşi Defne ve Yasemin'in kuzeni Deniz'de birbirlerine aşık olduklarını fark ederler.Artık onlarda büyümüş ve birer üniversiteli olmuşladır ve ülkede olduğu gibi üniversitelerde de olaylar patlak vermiş durumdadır ve Defne ve Deniz'de olayların içinde yer alır Deniz Gezmiş'le aynı saflardadırlar.

Artık Türkiye’de farklı görüşten gençlerin arasında gittikçe yükselen şiddet herkesi dört bir yana savurmaya başlar. Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ın da aralarında olduğu solcu gençler farklı fraksiyonlara bölünücekler. Bu süreç Türkiye’yi 12 Mart 1971 darbesine taşıyacaktır. Diğer yandan sağcı gençlerin örgütlendiği ülkü ocaklarında yetişmiş Yaşar ile Yasemin'in kardeşi Işık'ın ilişkisi evlilikle noktalanmıştır.


1968-1969 yıllarında, birçok ülkede kendini gösteren öğrenci hareketlerinin bir kısmı, siyasi nitelik kazanmıştı. Mevcut yönetim biçimine karşı gruplar oluşmuştu. Eylemler yapılıyordu. Fakat bunlarda kasıtlı öldürme veya cana kastetme olayları yoktu. 12 Mart'tan önceki en çarpıcı eylem : Ankara'da dört Amerikalı askeri kaçırıp bir apartman katında tutarak, tutuklu arkadaşlarının serbest bırakılmasını isteyen bir grup, istedikleri yerine getirilmezse, 'rehineler'ini öldüreceklerini açıklamışlardı. Hükümet buna 'Bu istekler kabul edilemez' diye kesin bir cevap vermişti. Ama Amerikalıları kaçıranlar, rehinelerden birinin eşinin hamile olduğunu öğrendiklerini belirten bir açıklamayla 'Biz bu durumdaki insanları öldürmeyiz' deyip eylemlerinden vazgeçmişlerdi. Amerikalılarla birlikte daireyi terk edip gitmişler, Amerikalıların kurtarılmasını sağlamışlardı. Deniz'de Amerikalıların kaçıılmasından şüpheliler arasındaydı ve kaçak olarak dağlardaydı.Ayrıca Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla diğer bazı grupların mensupları yakalanıp tutuklanmış, eylemler daha da azalmıştı.Deniz Gezmiş'lere karşılık İsrail başkonsolosu Elrom kaçırılmıştı.

22 Mayıs 1971 tarihli bir bildiriyle gece yarısından itibaren İstanbul il sınırları içinde 15 saat süreyle sokağa çıkma yasağı koydu. Sunulan gerekçe, İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom'u öldürdükleri iddia edilen THKPC'li gençleri ele geçirmekti. Balyoz harekatının başladığı an tüm otobüs, tren ve gemi seferleri iptal edildi. Yeşilköy trafiğe kapatıldı. İstanbul 30 bin subay, er ve polis tarafından karış karış arandı. Muhbir vatandaşlar da 'solcu avı'na destek attı. Apartman yöneticileri ve kapıcılar da tatbikatta görev aldı. Halka dışarı çıktıkları takdirde ateş edileceği söylendi... . Yasak sona erdiğinde yüzlerce kişi yakalanmış, sakıncalı kitaplar imha edilmişti...


Defne örgüt üyesi olmaktan,Annesi yataklıktan,Sevim yasaklı kitap bulundurmaktan yakalanmış Mehmet vurulmuş Deniz'de yakalanmıştı.Hiç suçu olmayan insanlar insanlığa yakışmayacak şekilde işkencelerden geçiriliyorlardı...İnsanın aklına hayaline gelmeyecek izlerken bile o acıyı hissettiği işkenceler ve tüm bunların gerçeğin ta kendisi olduğunu bilmek insanı en çok üzen yanı zaten,insanların içi nasıl bu kadar kin ve nefret dolar tek bir kişiyi bile öldürmemiş insanlar nasıl idam edilebilir anlayamıyorum..
Sırf düşündüğü için ürettiği için nasıl sanatçılar tutuklanır ve türlü işkencelere maruz kalır.En çok 25 yaşında olan gençler sokaklarda insan avına çıkmış kişilerce nasıl o kadar kolay öldürülebilir...

İşte dizi tüm bunları ve daha fazlasını içeriyor ve bildiğim kadarıyla Taylan Özgür'ün öldürülüşü dışında geçeğe uygun olarak anlatılmayan pek bir olayda yok tüm dekor kostümler gayet güzel ve zamanına uygun kullanılmış,konu zaten yakın geçmişimizi öğrenmek açısından merak uyandıracak türden...
Zaten yakın geçmişle ilgili pek çok kitap okuduğum halde diziden sonra daha bi merakla okuyorum,umarım pek çok gençte bu vesileyle geçmişimize öğrenmek için merak duyar...
Artık devamını Cuma akşamı izlersiniz bu kadar anlattık di mi :))

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails