Kaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kaş'la Aşk -2



Nerede kalmıştık…. Kaş diyordum, Kaş’ın rutinleri vardır. Yani bu kişiden kişiye kesinlikle değişir ama bazı şeyler Kaş’a gidenler tarafından bir kez de olsa mutlaka yapılmıştır.

Mesela Noel Baba’da bir çay, Mavi de bir bira, Dejavu’da Mojito illa ki içilmiştir.
Akşam yemekten sonra Mavi’nin karşısındaki duvarda oturulup çekirdek yeme ihtimali de yüksek. Gece Küçük Çakıl’da en azından ayaklar serinletilmiştir.
Tekne turuna çıkılıp istakoz gibi yanılmıştır.
Limanağzında balık yenmiştir.
Bahçe restaurant’da nefis mezeler tadılmıştır.


Cafe Barcelona ‘da bir espresso içilmiş ardından cafe’nin sahibi Haldun’la geyik yapılmıştır.
Yarımadaya yürümeyen yoktur herhalde.
Sonra tam Kaş’ın arkasındaki Dağa baktığınızda göreceğiniz uyuyan dev ile ilgili efsaneler dinlenmiş ya da uydurulmuştur.
Taze buzlu badem, midye dolma, dondurma… Kaş’ta yemedim diyemez kimse…

Her gidişimde farklı bir tatil geçirdim ben Kaş’da . Ama şu anda size Kaş’daki sıradan bir günü anlatmak istiyorum.

Kaş’da gün benim için hep erken başlar, çoğunlukla 7 gibi uyanıyorum nedense orada. Hemen kafamı yastıktan kaldırıp camdan dışarıya bakarım, boylu boyunca çarşaf gibi bir deniz, minik minik takalar, Meis puslu…( Evet Küçük Çakıl Mevkii’ndeki otellerde kalıyorsanız ve odanız ön taraflardaysa kesin pencereden baktığınızda muhteşem deniz manzarası ile burun buruna gelirsiniz.) Sonra mutlu bir tebessümle birazcık daha zorlarım kendimi uyumaya.. Yok 8 dedin mi ayaktayım. Kahvaltı 9 ‘da bitmiştir. 2 sene önce gittiğimdeki tatilim son yıllarda geçirdiğim en huzurlu ve mutlu tatilimdi. Türkiye’nin sıcaktan alev alev yandığı günlerde biz Kaş’da kavrulmuştuk. Ama ben yazı da kışı da sonuna kadar yaşamayı seven biri olduğumdan Kaş dedin mi yaz dedin mi sıcak olacak kardeşim der, hiç şikayet etmem.

O yaz sıcaktan hiçbir yerde dolaşamayıp erkenden sahile iniyorduk. Kaş’ın içinde kaldığınız otellerin kendilerine ait plajları vardır olmayanlar içinde 2 tane herkesin girebildiği işletme; biri Çınarlar diğeri Derya Beach. Önceleri ön yargılıydım buralara çünkü yıllarca aynı otele gidip onun plajından denize girerdik ama son yıllarda farklı otellerde kaldım ve Bu iki plajda da zaman geçirdim ve eğer kuytu, nispeten sakin bir köşe bulursanız inanılmaz keyifli. Bir kere yiyecekler harika, servis süper, porsiyonlar kocaman. Akşam üstü 5’de taze çay ve 3-4 çeşit pasta – kek ikramları var. (Dikkat ediyorum da aklım nedense hep yemekte. All Alla)

Eğer etrafınızda da kafa dengi birileri varsa 1 haftalık tatil boyunca hep aynı köşeleri tutup muhabbete bile geçebiliyorsunuz.

Normalde ben çok hareketliyimdir, çok uzun süre aynı işi yapamam, aynı yerde duramam, illa bi dolanıp geleceğim. Ama Kaş’da sabah 9.30-10.00’dan akşam üstü 18.00’e kadar sahilde durabiliyorum. Tek yaptığım dakka başı denize girmek, uyuklamak, kitap okumak ve yemek… ki hiç bir şey yapmadan sadece denize bakarak bile saatlerce yatabilirim orada… Tatil işte bu.

Özellikle okuduğunuz kitap da şöyle heyecanlı ve sürükleyici ise hiç kalkmak istemezsiniz oradan.
Denizden sonra otele girmeden bir yerlerde akşam üstü kahvesi içmek o kadar keyiflidir ki, bir yandan bir an önce otele gidip, duş alıp, giyip tekrar çıkmak istersiniz, bir yandan amaaaannn kalayım burada böyle tuzlu tuzlu diye iç geçirirsiniz. Yani Kaş’da insanın içi nerede keyif yapacağını şaşırmaktan sıkılır.

Kendini zorladın kalktın oteline gittin, duşunu aldın, çıkarsın balkona ayaklarını koyarsın demirlere hayatında gördüğün en güzel gün batımı izlersin, arada gözlerini kapatıp hala yüzünü yakan güneşi hissederek…

Akşam yoğun sezonlarda rezervasyon yaptırmak gerekebilir restaurantlarda, ama bu o kadar da büyütülecek bir şey değil. Çünkü belli başlı yerler vardır. Hemen hemen her gün nereye gidileceği bellidir, sabah sahildeyken arayıverirsin akşama geliyoruz diye. Kolay yani.

Seçenekler belli; Bahçe Restaurant gidileceklerin en başında gelir , ne yerseniz yerin lezzetinden parmaklarınızı da yersiniz. Bu sefer gittiğimizde açık değildi, tadilat vardı. Eski halinde bahçe içinde kıyılarda köşelerde masalar, çiçeklerin içinde yerdiniz yemeğinizi. Sonra tam karşısında Bahçe Balık, en ferah yerlerden biridir, sakin ve huzurlu, aynı zamanda ne zaman giderseniz gidin full çeker.. Kalamar tavayı burada yedikten sonra başka nerede yerseniz yiyin tad alamazsınız, hele ahtapot ve mezeler.. Fava, deniz börülcesi, salatalar… Off olsa da yesek…

Hemen yanında Üzüm Kızı. Çok şirin bir havası var, samimi ve neşeli.. Lezzetlerine diyecek yok buranında tabiki.

Sonra Sempati var mesela, ev yemekleri, mantı falan yiyebilirsiniz sahibi bir bayan, Sevim hanım, çok candan ve samimi. Tam karşısında da ev yemekleri yapan bir yer var, adı dilimin uzunda ama deminden beri düşünüyorum yok aklıma gelmiyor…

Bu gidişimizde yeni bir yer daha açılmış Sempati’nin yanına Köşk Restaurant, Bahçe Restaurant’da çalışanların açtığı bir yer, kebapları harika, özel misafir olarak gönderilirseniz hele ikramdan ölebilirsinizJ 

Yemeğinizi yediniz ya Barcelona’da ya da Kaş’ın en güzel müziklerini dinleyebileceğiniz bir cennet köşesi Hideway’e gidersiniz kahve için. Eğer sohbet hoşsa uzun uzun oturulabilinecek bir yer, keyif dolu. Tuvaletini özellikle çok seviyorumJ
Cafe Barcelona her daim uğrak yeri, gelip geçerken mutlaka oturulur. Muhabbet çok keyiflidir orada. Gelene geçene bak, çoğu turist olan ve cafe’nin sahibi Haldun ve ailesi ile yıllardır samimiyeti ilerletmiş tatilcileri izle, tam karşıdaki Galeri Mozaik’in sahibi 3 kardeşin nasılda çalışkan olduklarına şaş. Gül eğlen...

Kısacası gecenin ilerleyen saatlerine kadar orada keyifle oturabilirsin. Eğer enerjin varsa Otel’e gitmeden önce birazcıkda Mavi’de ya da Red Point’de takılabilirsin, ama biz yıllardır erkenden odamıza gidiyoruz. Hatta bazen saat daha 24:00 olmadan odadayız. Kitabını alıp uyumadan birkaç sayfa okumak ya da balkonda meyva yiyerek keyif yapmak gibisi yok çünkü. Gençler eğlensin diyoruzJ

Oyy Oyy yine kendimi kaptırıp yazmışım da yazmışım…

Yok tamam burada bitiriyorum Kaş Mevzunu… Eğer giderseniz haber verin….



I wrote again about Kaş today. This post is about a day in KAŞ. What can you do in Kaş during the your vacation.

It is difficult to translate in English all of the above but If you need more information about KAş please tell me and I can write all details for you as an e-mail.

I hope a day you can visit KAŞ, I am sure that you'll love there.

Not ; Yukarıdaki de ben, nadiren fotoraf makinasını elimden bıraktığım anlardan biri. Mutluyum ben Kaş'ta
P.S.; This is me, a moment.. I left my camera... I am always happy in Kaş...





Kaş'la Aşk - 1





Kaş’a ilk gittiğinizde ya oraya aşık olur; yaz, deniz, tatil, huzur diyince aklınıza başka bir yer gelmez ya da bir daha ayak basmazsınız.

Kaş’a bir kere vuruldun mu artık geri dönüşü yok, en küçük fırsatta oraya tekrar gitmek için planlar yaparsın, en sıkıldığın anlarda orada olduğunu hayal edip rahatlarsın, ne kadar sıkılsan, ne kadar kötü bir tatil geçirsen de yine bir sonraki gidişini planlarsın Kaş’a..


Kaş’ı düşündüğüm ilk anda gözümün önüne tek bir mazara gelir benim.
Yıllar yıllar önceydi. Sabaha karşı saat 5 falan.. otel odasının camından Meis’e doğru bakıyorum, gözümden uyku akıyor ama karşımdaki güzelliği bırakıp gidemiyorum yatağa. Her yer o kadar sessiz ki çıt çıkmıyor, denizde en ufak bir kıpırtı yok, tam karşımda dolunay… Hava ılık vanilyalı puding kıvamında, yumuşacık, mis gibi...
Kalbim nasıl hop etti anlatamam. Yok dedim şu anda dünyada bu güzelliği yaşayan benden başka kimse yok buna eminim. Nasıl sahiplendim Kaş’ı, nasıl içime çektim o anı, nasıl bir huzurdu…  Hala gözümü kapatıp da Kaş’ı düşününce yaşadığım bu inanılmaz duygu.


Kaş’a ilk gidişim; yıl 1997… 
Şu anda Londra’da yaşayan arkadaşım sayesinde keşfettik biz orayı. Hayatımın en güzel tatillerinden birini ve elle tutulur bir çok anımı yaşadım sayesinde. 3 kişiydik, kağıt üzerinde küçük bir haritası vardı elimizde arkadaşımın çizdiği. O kadar güzel anlatmıştı ki, öyle güzel çizmişti ki, oraya ilk indiğimiz anda sanki yıllardır geliyormuşuz hissine kapılmıştık.

O yıldan sonra da hemen hemen her yıl gittim Kaş’a, gidemediğim yıllar oldu ama yılda 2-3 kez gittiğim de oldu.


Elle tutulur pek bir yanı yok gibi gelebilir bazılarına;
Eğer kumsal seviyorsan yandın, Kaş’da kumsal yok, kayalıkların üstünde güneşleniyor, merdivenle denize iniyorsun ve deniz buz.
Kum da yok haliyle.
5 hatta 4 yıldızlı otel bile bulamazsın. Lüks istiyorum dersen hiç Kaş’a gideceğim deme.


Tatil köyü mantığı asla işlemez orada. Sadece sabah kahvaltısı edersin otelde (tabiki akşam da otelde  yeme şansın var ama biz pek tasvip etmiyoruz). Kalvaltıda tatsız tuzsuz bir peynir, en ucuzundan kırık zeytin, pakette reçel, tereyağ, bal sonra yumurta (soğuk) domates ve salatalık… Tabiki istisna oteller de var ama geneli budur.


Akşam yemek yenilecek yerler sınırlıdır. 1 haftalık tatil boyunca aynı yere 2 ya da 3 kez gitmek durumunda kalabilirsiniz.

Şöyle biraz dolaşalım, merkeze inelim dersiniz ama uzun çarşı adına yakışmayacak bir hızda bitiverir.
Kaş’a gidiş cefalıdır. Uçakla gideyim derseniz Dalaman’dan araba kiralanırsa 2-3 saate Kaş’dasınız ama servis ile ; ilk önce Dalaman’dan Fethiye’ye 1 saat, sonra da Fethiye’den Kaş’a 2.5 saatlik bir yolculuk yaparsınız, aralardaki beklemeleri de düşünürseniz bu süre 4-4.5 saati bulur. Antalya’dan uçakla geleyim derseniz onunda Dalaman’dan kalır yanı yok, 4-5 saati gözden çıkarmanız gerek. Virajlı yollarından bahsetmiyorum bile. Neyse artık beni tutmuyor.

Ama işte aşkın gözü kör derler, şu yukarıda saydıklarımın hiç birini düşünmez Kaş tutkunları, tek düşünce vardır akıllarda en kısa zamanda tekrar gitmeliyim…

Yukarıda yazdığım bazılarına olumsuzluk gibi gelen şeyler aslında istenirse pekala keyfe dönebilir;

Mesela Kumsal olayı; Belki Kaş’ın içinde kumsal yok, kıyıdan denize giremiyorsun ama atla küçük takalara Limanağzı’na git.. Kıyıdan yavaş yavaş gir denizine,  saatlerce kal suda, çünkü  daha ılık, sonra çık güzel bir balık ye öğle yemeğinde taze taze, uyukla kitabın elinde, terle- bunal- koş denize tekrar..
Ya da Patara’ya git kuma bulan, sahilde koş, film çevir (sonra heryerden kum ayıklayacaksın ama unutma).


Gelelim lüks olayına. Lüksten kasıt ne ki; Kahvaltı her ne kadar keyifsiz bile gözükse benim gözümde tatil köylerindeki binbir çeşit kişiliksiz kahvaltıdan çok daha güzeldir o kahvaltı. Bir insan kahvaltıda ne yiyebilir ki hem; domates, peynir, zeytin, ekmek.. ee bir de çay varsa.. Hele ki manzaranız sabah erkenden okula giden çocuklar gibi (başka bir Kaş aşığının tabiriyle) sefere başlamış olan irili ufalı teknelerse, o kahvaltıdan aldığınız tat paha biçilemez.


Ayrıca günün birinde otellerde yaşadığınız aksilikler, başınıza gelenler tatlı birer anı olarak kalabilir aşağıdakiler gibi;

İlk tatilimizin ikinci gecesinde odanın anahtarını resepsiyona bırakmayı unutunca ve otele birazcık geç dönünce kapıda kalmıştık. Evet otellerin kapısı çoğunlukla kapanıyor ev gibi orada, yani nöbetçi olarak kalan arkadaşın uykusuda eğer biraz derinse gecenin bir yarısı parasını ödediğin otel odana çıkamayıp, sivri sineklerin saldırısına uğrayabilirsin. (O akşam yeni tanıştığımız kalabalık bir gurupla sabahlamıştık sonra bahçeli bir evde king oynayarak...)


Otelde sıcak su akmayabilir, klima çalışmayabilir hatta akşam yatmadan önce balkonda keyif yapalım derken balkon kapısının kolu elinde kalınca sen de yalın ayak balkonda mahsur kalabilirsin. Ama neyseki Kaş’da otellerin balkonları dip dibe olduğundan rahatça yan odaya geçip oradan otelin içinde yalın ayak yedek anahtar peşinde koşabilirsin.


Sıcaktan şemsiyenin altından çıkıp denize bile giremediğin bir anda ferahlamak için kafana boşalttığın şişenin içinden bulaşık deterjanı çıkabilir ve sen denize koşup köpürdükçe köpürebilirsin turistlerin şaşkın bakışları altında.


Bir tatilin boyunca etrafta hayali bir kahraman "Ajan Megi" olarak dolanabilirsin mesela. Her basit olay esrarengiz bir havaya bürünebilir ve yıllarca Kaş’da gördüğün binbir çeşit  kedinin aslında devamlı kılık değiştiren  Ajan Cat adında tek bir kedi olduğunu ve  onun tarafından takip edildiğini düşünebilirsin yıllar sonra bile.


Gelelim akşam yemekleri olayına; belki bir tatil süresince  2-3 kez aynı yere gitmek zorunda kalırsınız diyorum ya aslında o zorunluluk da değil, her gece de gitseniz sıkılmayacağınız, lezzetlerine doyamayacağınız yerler oraları. 


Kaş’ın içi o kadar küçük o kadar küçük ki, gezeyim dolaşayım denecek gibi değil ama atla arabaya ya da dolmuşa Kalkan hemen orada. Bir akşam git Kalkan’da ye yemeğini gez dolaş gel. Hem zaten ben Kaş’ın en çok durağanlığını seviyorum. Gezmeden sıkılmadan aynı yerde saatlerce oturulabilmesini sevyorum ki bu benim gibi durduğu yerde duramayan biri için inanılmaz bir şey.



Ulaşım konusunda pek içinizi rahatlatamayacağım ama yaz sezonunda Ulusoy’un otobüsleri 13-14 saatte Kaş’da oluyor İstanbul’dan. Hiç indi bindi yapmadan varıyorsunuz cennete. Yıllardır çok seyehat ettiğimden bana hiiç zor gelmez mesela bu 13-14 saatler.. Hele ki gidiş yolculuğunda hiç. Dönüşlerde de eğer işe başlamadan bir gün evde dinlenmeyi ayarlayabilirsen otobüs yine en iyi tercih.


Yazdıkça darlanıyorum, daha anlatmam gereken, anlatmak istediğim, aa şunu da yazmalıyım, yazmazsam olmaz dediğim o kadar çok şey var ki. En çok da Kaş aşıklarının hislerine yeteri kadar tercüman olmamaktan korkuyorum.

Kaş ile ilgili hissettiklerim, yaşadıklarım, planlarım, hayallerim, anılarım… bunların hepsini satırlara dökmek çok çok zor.
Bence bir post daha hazırlasam iyi olacak....


I would like to write everything about KAS as English which written in Turkish above. but unfortunately my English is not enough for all the details translate .
Kas is a small town on south of Turkey.
Seeing Kaş first time you will never forget this view. During driving down the mountain to the beautiful locality, the incomparable view of the little seaport, the rocky coast, the bays, the island Meis and the fabulous blue sea will fill you with enthusiasm.Kaş is easy to survey and you can reach everything on foot.



I have been there first time in 1997 and since that time I spend my summer holiday in there almost every year. Some summers I could not go but some summers I have been there 2 or 3 times. 

I have so many memories relevant to Kaş, some of them are not so good, some of them are like a dream but I want to go there again after every return.

It is really small town but I'm sure that, if you spend a your holiday in there, you'll come again.

I hope, you like there with my photos.















Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...