26 Kasım 2007 Pazartesi
KEVGİR ESRA İÇİN ÇIKIYOR
21 Kasım 2007 Çarşamba
KAYNANA ÇATLATAN TARİFLER
Fasülyeden bir yemek blogcusu olarak bugüne kadar hiçbir etkinliğe katılmasam da, abimin nişanı için yaptığım kurabiyeler hem lezzet hem de görüntü olarak misafirlerden tam not ve bol bol iltifat aldığından ben de şımardım biraz ve bir cesaret bu sefer Laleciğimin Kaynana Çatlatan Tarifler Etkinliğine katılmaya karar verdim. Tüm yemek blogu sahibi mutfak ustalarının affına sığınarak tarifimi veriyorum
Tereyağlı Kurabiye
Şeker hamuru ile kapladığım kurabiyelerin çok lezzetli olmamasından hep şikayetçiydim, onu ekleyip bunu çıkararak en sonunda bu kurabiyelerde istediğimi buldum.
Malzemeler:
- 300-350 gr un
- 200 gr tereyağı
- 100 gr pudra şekeri
- 1 yumurta sarısı
- 40 gr rendelenmiş beyaz çikolata
- 50 gr rendelenmiş fındık
Hazırlanması:
- Yağ ve pudra şekerini krema haline gelene kadar mikserle çırptım. Rendelenmiş çikolata, rendelenmiş fındık ve yumurta sarısını ekleyip karıştırdım. En son kulak memesi kıvamını tutturana kadar un ilave edip yoğurdum.
- Hamuru bir buzdolabı poşetine koyup, 30 dak buzdolabında dinlendirdim.
- Dinlenen hamuru merdane ile 1 cm kalınlığında açıp, kalp kalıpla kesip fırın tepsisine yerleştirdim ve önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında pembeleşene kadar (yaklaşık 20-25 dak) pişirdim.
Şeker Hamuru
Ben şeker hamurumu kendim yaptım ama hazırı da kullanılabilir tabii.
Malzemeler:
- 60 ml (1/4 cup) (büyük bir su bardağının 1/4'ü) oda ısısında su
- 8 gr (1 tablespoon) (tepeleme 1 veya silme 2 yemek kaşığı) toz jelatin
- 120 ml (1/2 cup) (büyük bir su bardağının yarısı) glikoz şurubu
- 1 tatlı kaşığı gliserin
- 900-1000 gr pudra şekeri (Ben Celal Ustanın pudra şekeri ile çok iyi sonuç alıyorum ama başka markalarla hiç denemedim. Ancak diğer markaları deneyen arkadaşlar pek memnun kalmadıklarını paylaşıyorlar)
Hazırlanması:
- İlk olarak küçük bir tencereye oda ısısındaki suyu koyup, toz jelatini bir elek yardımı ile suyun üzerine -her yerine eşit dağılmasına çalışarak- eledim (bu aşamada elek kullanmak jelatinin suyun üzerinde topak şeklinde kalmasını engellemek için faydalı oluyor) ve kesinlikle karıştırmadım. Suyun içine elenmiş jelatini 15 dakika kadar beklettim.
- 15 dakika sonra, ocağın üzerine koyduğum su dolu tencerenin içine, içinde su ve jelatin olan tenceremi oturtup, pelte kıvamındaki jelatin eriyip sıvı hale gelene kadar ısıttım. Daha sonra glikozu ve gliserini jelatine ilave edip karıştırdım. (Bu aşamada alttaki tenceredeki su kaynayabilir ama üstteki jelatin+glikoz+gliserin karışımının kesinlikle kaynamaması gerekiyor. Aksi taktirde jelatin etkisini yitiriyor)
- Diğer yandan bir yoğurma kabına pudra şekerinin 750 gr.ını koyup, ortasını havuz gibi açtım. Benmari usulü ısınan jelatin+glikoz+gliserin karışımı iyice ısındıktan (elin zor dayanacağı ısıya gelmesi lazım) sonra, bu karışımı yoğurma kabındaki pudra şekerinin ortasına döküp, pudra şekerini önce kaşıkla, sonra parmaklarımla yavaş yavaş bu karışıma yedirip yoğurdum. Daha sonra yoğurma kabından tezgaha alıp, oyun hamuru kıvamına gelene kadar pudra şekeri ilave ederek yoğurmaya devam ettim.
- Yoğurduğum şeker hamurunu 2 kat streç folyoya sarıp, buzdolabı poşetine koyarak en az 12 saat oda ısısında -tercihen oda ısısından biraz daha düşük bir ısıda (ben kapalı balkonu kullanıyorum)- dinlendirdim.
Not: Dinlenen hamurun kıvamı biraz sert oluyor, kullanılacağı zaman biraz yoğurup yumuşatmak gerekiyor.
Kurabiyelerin Süslenmesi
- İlk olarak smokin ve papyon için, şeker hamurunun 1/3'üne siyah jel gıda boyası katıp, boya hamurun her yerine eşit bir şekilde dağılana kadar yoğurdum.
- Gelin için: Pudra şekeri serptiğim tezgahta beyaz şeker hamurumu açıp, kurabiyeleri kestiğim kalıp yardımı ile kalpler kestim ve bu kalpleri, üzerine ince bir tabaka bal sürdüğüm kurabiyelerin (kurabiyeler soğumuş olmalı) üzerine yapıştırdım. Yine beyaz şeker hamurundan kalıp yardımı ile çıkardığım çiçekleri de su ile yapıştırarak süsledim.
- Damat için: İlk olarak yine beyaz şeker hamurundan kalıp yardımı ile kalpler çıkartıp bunları, üzerine ince bir tabaka bal sürdüğüm kurabiyelerin üzerine yapıştırdım. Daha sonra siyah şeker hamurunu açıp yine kalıp yardımı ile kalpler çıkarttım. Bu siyah kalplerin ortasından üçgen şeklinde birer parça keserek, kenarların ceket gibi görünmesini sağladım ve bunu da daha önce beyaz şeker hamuru ile kapladığım kurabiyenin üzerine su ile yapıştırdım. En son kağıttan hazırladığım bir şablon yardımı ile siyah şeker hamurundan papyonlar kesip bunları da su yardımı ile yapıştırdım.
Bunlar da benzer şekilde yaptığım diğer şeker hamurlu kurabiyelerim:
Olmayan Kayınvalideme Özel Not
Anneciğim, lütfen yanlış anlamayın; etkinliğin ismi böyle... Siz isteyin, ben size daha güzellerini yaparım :))))))))))))
19 Kasım 2007 Pazartesi
Hindistancevizli Bombalar
Raffaello tadındaki bu mini minilerin isimlerini bilemediğim için, onlara isim annesi oldum ve "hindistancevizli bombalar" dedim. Nereden mi aklıma geldi bomba ismi? Hem kalori, hem de lezzet açısından bomba gibi olmalarından olabilir mi... Geçen hafta İzmir'den misafirlerimiz vardı; hafta sonu çalıştığım için onlarla pek ilgilenemedim ama neyse ki cuma günü çalışmıyordum. Misafirlerimiz, kahveyi ve kahvenin yanında çikolatayı çok sevdiklerinden onlara kahve yamağı olarak bu bombalardan ve trufflardan yapmıştım. Öyle lezzetli olmuşlardı ki, her yiyene tarif yazarken buldum kendimi. Hazır elim alışmışken, tarifi bir de buraya yazayım dedim :)
Malzemeler
- 1 paket (200 ml) sıvı krema
- 1 su bardağı süt tozu (ben Tansaş'tan aldığım Pınar marka süttozunu kullandım)
- 3/4 su bardağı şeker
- 3-4 su bardağı hindistan cevizi
- topları bulamak için hindistan cevizi
- top sayısı kadar bütün fındık (opsiyonel)
Yapılışı
- Krema, süt tozu ve şeker karıştırılıp, yuvarlanacak kıvama gelene kadar hindistan cevizi katılır (yaklaşık 4 bardak hindistan cevizi gidiyor) ve hazırlanan karışım -kolay yuvarlanması için- yarım saat kadar buzdolabında bekletilir.
- Buzdolabından çıkarıldıktan sonra bu karışımdan küçük küçük toplar yapılır, istenirse ortalarına birer fındık konulup hindistan cevizine bulanır.
13 Kasım 2007 Salı
Yeni Bir Sürprizz
Pazar günü sevgili abişkomun doğum günüydü. Biz de nişanlısı olan biricik arkadaşımla ona bir sürpriz yapmayı düşündük. Yelken sevdası paydasında bulustuğumuzdan olsa gerek, yelken temalı kurbişlerden oluşturduğum sepeti taktım koluma, pazar sabahı gittim İzmir'e, sürprizimizi yaptık ve pazar akşamı da geri döndüm. Yorgunluk mu? Evet yoruldum yine, hem de çok ama canım abimin suratındaki o şaşkınlıkla mutluluk karışık ifadeye değerdi kesinlikle. Sabah sabah nişanlısı ve ailesi ile yapacağını düşünerek oturduğu kahvaltı masasına, içeriden bir tip geliyor; elinde bir tabak, bir çatal-bıçak, bir peçete ve "ben de oturabilir miyim lütfen?" diyor; o anda abimizin ağzından dökülen sözcükler: "delisin sen, kesinlikle delisin".Haklı mı? Galiba, evet; deliyim ben...
Sabah kahvaltıdan sonra yine döküldük yollara. Bu sefer de Şirince'de aldık soluğu; bunlar da güzel Şirincemin güzel fotoğrafları. Tamam biliyorum, bu aralar her hafta sonu İzmir'deyim ama benim suçum yok, şartlar böyle gelişiyor :)))
10 Kasım 2007 Cumartesi
İzmir Notları II
5 Kasım 2007 Pazartesi
Bir Kurabiye Operasyonunun Perde Arkası
Öncelikle şunu belirteyim ki, "İzmir Notları 2" gelecek ama şimdi şu kurabiye operasyonunu anlatmam lazım uzun uzun. Herşey bir eylül günü tükkana gitmemle başladı. Ayşem yoktu ama Tütüm oradaydı, çay yaptı hemen bana, ben yine tükkanın su stoklarını tüketene kadar su içtim (hikayemiz eylül başında geçiyor, malum daha havalar sıcak), sonra sohbet ettik uzun uzun, karşımdaki kadın gece denize girmekten bahsediyor, nasıl yani?????? Bunu yapacak tek çılgın hatunun ben olduğumu sanırdım, nasıl da yanılmışım... Sohbet şahane de, benim kalıp almam lazım; daha Can bebek doğmadı, doğduğunda ona kurabiye yapmayı koymuşum bir kere kafama... Atıverdim kendimi kalıpların yanına, ne güzel bazılarının altında süslenmiş örnekleri var, tutuverdi yine işletmeciliğim, Tütüme dedim ki "bunların hepsinin altına örneklerini yapıp koymak lazım", Tütüm demez mi Ayşemim de istermiş, hatta bir kurabiye ağacı projesi bile varmış, istermiş istermiş de vakitsizlikten yapamazmış. Eeee dedik, biz yapalım o zaman. Sonra bir beyin fırtınası attırıverdik Tütücüğümle, neler yapılabileceğini düşündük, Tütüm dedi ki "bu işi birisi organize etmeli", "ben yaparım" dedim zıplaya zıplaya. Ortada bir sürpriz var, ben olmaz mıyım?
Severim sürprizleri, hem de çok... Çok sürpriz vardır hayatımda, fakülte hayatım boyunca canım arkadaşlarım, bütün doğum günlerimi sürprizler eşliğinde kutladılar, her seferinde birşeyler bulup beni hep şaşırtmayı becerdiler. Ama sürpriz denilince aklıma gelen bir tanesi vardır ki, son nefese kadar hatırlanacak, hiç unutulmayacak: Fakültede asistanım o zamanlar, şimdi çok uzaklarda olan küçük zuzum da bizde öğrenci. Doğum günüm, sabah okula gidiyorum, bir yandan da geçen günleri düşünüyorum, ne kadar şen şakrak doğum günleri kutladığımı, hüzün sarıyor içimi, biraz burkuluyorum, derken okuldayım. Çayımı alıp odama gidiyorum, içeri giriyorum, kapıyı kapatıp anahtarımı üzerine takarken, kapının arkasında bir post-it ilişiyor gözüme "canım bıldırcanım, iyi ki doğdun" diyor not; "kim bana bıldırcanım der ki?, ah zuzum, ah bıcırığım" diyorum içimden, yüzümü bir gülümseme kaplıyor; o da ne kağıdın altında bir ok var, o ok beni başka bir kağıda götürüyor, bir güzel mesaj da onda yazılı; başka bir ok, başka bir kağıt; sonra yeni bir ok, yeni bir kağıt, derken masama kadar gelmişim; masamın üzerinde şirin mi şirin bir sincap, bir elinde pasta var, bir elinde bir demet çiçek, ayağının üzerinde "try me" yazıyor, bastırıyorum ayağına, amanın o da ne, şarkı söylüyor bu bağıra bağıra: happy birthday to you, happy bithday to you, happy birthday, happy birthady, happy birthday to you... Ağlıyor muyum? Galiba; ah be zuzum, ne yaptın bana; aaa bitmemiş bir ok daha var burada, dolabın içini gösteriyor, hediyem çıkıyor dolaptan, o kelebekler gibi pır pır ediyor içim... Bugün özlemiyle burnumun direğini sızlatan zuzuma sarılıyorum uzun uzun, sanki bir gün çok uzaklara gideceğini bilir gibi... Neyse, dönelim biz kurabiye operasyonuna; Ayşem'in de o sabah elinde çöp torbasıyla bakakalışı unutulmaz bir andı benim için, hiç unutulmayacak bir sürpriz anı. Bu kadın da zuzum gibi girdi benim hayatıma, ansızın giriverdi ve sıcaklığıyla, sevecenliğiyle, içtenliğiyle, hayatımdaki yerini aldı; vazgeçilemez, doldurulamaz yerini...
Dönelim Eylül ayına, 14 eylül günü gruba bir mail attım, sonra yaşanan yazışmalar. Şimdi baktım da 135 mail var, bu operasyonla ilgili olarak... Ve yaklaşık 2 aylık sürecin satır başları:
- 18 Eylül: "Kalıp envanteri"miz (!!!!) hazır, çok bilimsel çalışıyoruz (iç sesim: umarım altından kalkabiliriz bu işin)
- 19 Eylül: Buluşma tarihimiz belli oldu, 20 Ekim cumartesi (iç sesim: keşke o gün eğitimim olmasaydı, olsun ben de kalbimi gönderirim onların yanına)
- 20 Eylül: Ajan varrrrrrrrrrr; Ayşemle Tütü birbirlerinin maillerine giriyorlarmış, direkten dönmüşüz, Tütüyü mail listesinden çıkardık (iç sesim: umarım Ayşem birşey anlamamıştır)
- 24 Eylül: Buluşma tarihimiz değişti, 19 Ekim cuma 18:00 (iç sesim: çok duygulandım, ağlıyorum galiba, arkadaşlarım benim de olabilmem için buluşmayı cuma akşamına almak istediler)
- 18 Ekim: Program değişti, buluşma 3 Kasım sabahına alındı (iç sesim: ben bu organizasyon işini beceremedim galiba, umarım kimsenin programı alt üst olmamıştır. herkese telefonla haber vermeliyim) (iç sesim yeniden: madem cuma özel bir gün, Ayşemim cuma programlarına başlamış, o zaman biz kurabiyesiz de olsa gidelim) (sonuç: bir pasta ve bir adet yeşil elma ile tükkandayız. ne güzel, deniz serisi kurabiye kalıplarımı da aldım)
- 2 Kasım: Toplantıdayım (iç sesim: kardeşim amma uzattınız, yeter artık, saat kaç oldu, daha eve gidip kurabiye pişireceğim, süsleyeceğim...)
- 3 Kasım: Operasyon başladı (iç sesim: iyi ki buradayım, ben bu kadını çok seviyorum)