Tasarimcilar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tasarimcilar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mayıs 2012 Salı

TASARIMCI | Nevra Karaca No7

Fotoğraf: Özberk Baz
Model: Deniz Eslek
Teşekkürler: Steve Madden  ve  M.A.C

Nevra Karaca ismini bu sene sık sık duyduğunuzu sanıyorum. Nevra Karaca No7 isimli markası ile Paris'te tanıttığı ilk koleksiyonu büyük beğeni topladı, parlak bir tasarımcı olarak pek çok dergide yer aldı ama en önemlilerinden biri hep farklı olanı bulan VOGUE Italia'da  'Yeni Yetenekler' bölümünde son koleksiyonundan bir parça ile yer alması oldu. 

Karaca, İlkbahar/Yaz 2012 koleksiyonunda pop kültürün en ikonik figürlerinden biri olan Sutherland kardeşlerden ilham almış.  Üç boyutlu, heykelsi parçalardan oluşan koleksiyon siyah, beyaz ve mavi tonlardan oluşuyor. Bir yandan fotoğraflara bakıp, bir yandan Nevra Karaca'yı tanıyalım mı:)

14 Nisan 2012 Cumartesi

KOLEKSİYON | Özgür Masur'un "AN"ı

favorim ♥

Bu sene Türk tasarımcılarının Sonbahar/Kış koleksiyonlarının görücüye çıktığı IFW takvimindeki bir son dakika değişikliği hepimizi şaşırtmış, IFW denir denmez pek çok kişinin heyecanla beklediği nadir isimlerden Özgür Sönmez programda görünmez olmuştu. Nedendi diye kendi kendimize konuşurken, tek şeyden emindim, beklediğimize değecekğinden, zamanı geldiğinde gördüğümüzde nefes kesecek bir koleksiyon çıkacağından:) Masur, IFW boyunca diğer tasarımcı arkadaşlarına ön sıradan tam destek verdi, ve şimdi sıra onun Sonbahar/Kış 2013 koleksiyonunu görmekte: AN!

9 Nisan 2012 Pazartesi

FLASHION' NEWS | Raf Simons DIOR'un Kreatif Direktörü Oldu!


JIL SANDER'den ayrıldığı haberi ile karalar bağladığım Raf Simons, DIOR'un yeni kreatif direktörü oldu!! Resmi açıklamadan önce herkes haberi bizzat Raf Simons'dan alan Cathy Horn'dan duydu:) Tasarımcının DIOR için hazırlayacağı ilk koleksiyon Temmuz'daki Couture moda haftasında sunulacak couture koleksiyonu olacak ♥

Galliano'nun boşluğunu evin içinden doldurmaya çalışan, ve her yeni "kreatif direktör şu oldu" dedikodusuna Bill Gaytten'le satışlarımız mükemmel, auramız böyle güzel, sinerjimiz şöyle şukela diye açıklamalara doyamayan DIOR  garantici ve "bir çizgi" getirmekten çok uzak Gaytten'in sadece geçiş dönemini atlatmak için olduğunu ispatlamış oldu:) Demiştim:p Bakalım JIL SANDER'e yepyeni bir kimlik katan yalın ve minimal Raf Simons figürü DIOR'un ultra feminen ve şaşaalı çizgisi ile nasıl buluşacak! Heyecan verici:) Hedi Slimane YSL'de, Raf Dior'da, yeni sezon çook farklı! Şimdi heyecan içinde Simons'un DIOR için hazırlayacağı ilk koleksiyonu bekliyorum! 

[Görsel:forbes]

13 Ocak 2012 Cuma

MODA ve SANAT | Memento Mori

Size bu şahane işi takdim etmeden duramadım sevgili Styleboomerlar! Fiona Krüger isimli tasarımcının beyninden, elinden, gözünden çıkan bu muhteşem saat (ki sanat eseri de diyebiliriz) aslında bu kadının master bitirme tezi! Sırf bu bile sanat eğitiminin sınırı geçince nasıl olduğuna, neler doğruduğuna, bir yetenek varsa onu nasıl geliştirdiğine örnek. Beni o anlamda ekstra etkiledi elbette. Bu bir mezuniyet projesi, bu kadın daha olgunlaşacak, yeni tasarımlar yapacak:)

8 Ocak 2012 Pazar

KAPALIÇARŞI'NIN SIRLARI -I- | Özlem Tuna

Fotoğraflar: Özberk Baz

Kubbe

İstanbul her bir köşesinde bir sürü güzellikle bekliyor, ama hepsinin içinde tarihi yarımada bence hala en güzeli, en büyüleyici ve sır dolu olanı. Sultanahmet, Eminönü, Çemberlitaş, Kapalıçarşı. Takmaya doyamadığımız, bizi daha da güzel yapan takıların ve mücevherlerin çoğu da burada doğuyor. Kağıt üzerinde başlayan yolculukları, eski hanlarda, soğuk atölyelerde usta ellerde şekil alıyor, pırıl pırıl olup birer arzu nesnesine dönüşüyor. Kapalıçarşının sırlarını anlatmaya bugün ÖZLEM TUNA'nın İstanbul'dan beslenen şahane tasarımları ile başlayacağım ve önümüzdeki haftalar boyunca daha pek çoğuna konuk olacağız:)

28 Kasım 2011 Pazartesi

İNCELEME | Yves ve Pierre: Moda Geçer Aşk Kalır


Yves kağıt bebekleriyle

Nostaljik kareler eşliğinde bir dehadan ve onu en karanlık hallerinde bile seven birinden konuşalım mı? Bazen siyah beyazken hayat daha mı güzelmiş acaba diye düşünüyorum, çünkü eski fotoğraflar sanki bana hep öyle fısıldıyor. Yves hakkında konuşurken onun siyah-beyaz kareleri bize eşlik etsin istedim.

Son yıllarda moda endüstrisi kırk yılda bir dünyaya gelebilecek pek çok "dahi çocuğu" çok pis harcadı. Bizden McQueen'i, Galliano'dan hayatını aldı, Decarnin'i bir akıl hastanesine kapadı. Zaten yaratım sürecinin sancıları, bize bu güzellikleri bahşedebilmek için hepimizden farklı çalışan kafaları, farklı gören gözleri için bu dünya fazlasıyla anlaşılmaz, fazlasıyla acımasızken bir de o bünyeye yılda bilmemkaç sezon sığdırma, hep bir öncekinden daha iyi olma, var olabilmek için anlaşmalara sadık kalma, gereken finansmanı sürüdürülebilir kılmak için yatırımcılara ve büyük firmalara köle olma gibi nice "düzen böyle" yaptırımı dayatıldı da dayatıldı.

4 Ekim 2011 Salı

İNCELEME | Moda Dünyasında Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var

Atalarımız boşuna bir elin nesi var, iki elin sesi var buyurmamışlar hanımlar beyler. Alın işte Bonnie ve Clyde, Ediyle Büdü, Tom ve Jerry, Laurel ve Hardy... Bir başlarına kalsalardı eminim bir şeye benzemezlerdi (sözüm Bonnie'den dışarı!).

Moda dünyası da, hem de büyük egoların dan dun çarpıştığı, bencilliğin ayyuka çıktığı karakterine rağmen, bazen tek değil çift olmayı başarabilmiş. Bu yazıda moda dünyasının tasarımcı ikililerine bir bakalım mı?

Önceliği pek çoğunuzun bayıldığı ikiliye vereyim istedim: Domenico DOLCE ve Stefano GABBANA! Sicilya doğumlu Domenico ve Venedik doğumlu Stefano asistan olarak çalışmaya başladıkları stüdyoda tanışır ve bir aşka yelken açarlar, bir yandan da bir marka yaratma işine. 1985de ilk Dolce&Gabbana hazır giyim koleksiyonunu sunduktan hemen sonra hızla büyürler. Aşk bitince iş de biter derler ama 2005de romantik ilişkilerine noktayı koysalar yüzmilyonlarca dolarlık işlerine aynen devam eder hatta sanki daha bile şahane hale gelirler.

Gelelim favorilerimden RODARTE'a. Berkeley mezunu iki kızkardeşin , Kate ve Laura Mulleavy'nin, yarattığı marka moda endüstrisinin de pek çok ünlünün de son dönemdeki gözdesi. Kısa ama parlak geçmişlerine şimdien kült olacağı garanti Black Swan filminin kostümlerini de ekleyerek oldukça konuşuldular. İşbirliğine en açık ikili diyebiliriz, Opening Ceremoy, Gap, Target hepsine de koleksiyon çalıştılar.


Diğer favorim, ki kendileri telaffuz edilemesin diye kasmış olacaklar, PROENZA SCHOULER de müthiş bir ikili! 2002 yılında Jack McCollough ave Lazaro Hernandez tarafından kuruldu. Bu beyler Parsons'da tezleri için işbirliği yapmaya karar veriyorlar, kısacası tezleri bir nevi onların ilk koleksiyonu oluyor, yetmiyor yetmiyor tamamı Barney's tarafından alınıyor:) Burada ben gözyaşlarına boğulayım müsaadenizle, ne tezler var dünyada böhüüü! İsimlerinin hikayesine gelince, Proenza Lazaro'nun annesinin, Schouler ise Jack'in annesinin kızlık soyadları. Ehhe şimdi bankalarını arasak bütün dünya "annenizin kızlık soyadı" güvenlik sorusunun cevabını biliyor. Büyük düşüncesizlik:p

BADGLEY MISCHKA'nın da bizde yeri ayrı, çünkü annemin düğünümde giydiği elbisesi Badgley'di. Bir zamanlar kırmızı halının vazgeçilmezlerindendi bu ikili de ama son 2-3 yıldır daha "olgun" müşteriler tarafından tercih edilmeye başlandılar. Bu ikili de Parsons'da tanışıyor, Parsons çok zor okul olduğundan olacak:) 1988'de markalarını kuruyor, 1993de de o zamanlar herkesin rüyalarını süsleyen gelinlik koleksiyonlarına başlıyorlar. Kendileri SATC'de Charlotte'un favori tasarımcılarıydı!

VALENTINO gibi bir devi Bay Valentino gibi bir dehadan devralmak, devralırken de devirmemek büyük başarı! Başlarda çok büyük şüpheyle yaklaştığım Maria Grazia Chiuri ve Pier Paolo Piccioli şu anda Valentino evinin baş tasarımcıları ve müthiş başarılı bir ikili. VALENTINO eskisi gibi mi? Hayır. Eskisini aratıyor mu? Hayır! Bu ikili markanın köklerine sadık kalırken inanılmaz bir de gençlik aşısı yaptılar, tasarım yaparak bir isyan gerçekleştirdiler ve çok da başarılı oldular. Fendi'de çalıştıkları 10 yılın sonunda bizzat Bay Valentino tarafından kendilerine VALENTINO mirasına uygun bir aksesuar koleksiyonu çıkarmaları için teklif götürülen bu ikili bir gün evi devralacaklarını acaba hiç düşünmüşler miydi?

PETER PILOTTO belki sadece birinin ismine sahip ama tasarımları iki kişinin elinden çıkıyor: Peter Pilotto ve Christopher de Vos. Onlar da okulda Antwerp'de tanışıp birlikte yola çıkıyorlar. Buradan okul arkadaşlarıma sesleniyorum, biz de varsa yoksa kahve dedikodu ha bir de ya Dungeons&Dragons ya King yaptık cık cık cık:) 2009da en iyi çıkış yapan tasarımcı ödülünü alan ve Kate Bosworth'un gözdesi olan ikilinin baskı ve dene birliktelikleri muhteşem!

Ayılıp bayıldığım PREEN'deki harmoni ise meğer aşkmış! Karı koca Thea Bregazzi ve Justin Thornton etraflarında minik yavruları bu muhteşem tasarımlara imza atıyorlar! Tıpkı uyumlu ve mutlu bir evlilik gibi ikisi de tasarımlara başka başka şeyleri uyumla harmanlayarak katıyorlar. Grafik ve geometrik görünümlere romantik ve feminen bir dokunuşlarıyla iki ayrı kişi bir bütün nasıl olur en güzel şekilde gösteriyor.

Mary-Kate ve Ashley Olsen ROW markalarıyla anne karnından moda dünyasına kadar pek çok alanda ne kadar müthiş bir ikili olduklarını çok genç yaşta kanıtladılar. ROW koleksiyonlarına bakınca onlar için aman ya ünlüler işte tabi yaparlar demek olmaz, gerçekten çok başarılı, farklı ve arzu edilesi! Birbirinin aynası iki kardeşin hem stil hem tasarım anlamında yeni yüzyılın en iyilerinden olduğu kuşkusuz.

Kıskanmayalımm:) Bizim de tasarım ikilimiz var RANA-BERNA CANOK ve tabii ki DICE KAYEK.

DICE KAYEK tasarımcıları Ayşe ve Ece Ege gururlarımızdan olduğu gibi, burya pek uğramasalarda Machka sayesinde bizi de keyiflendirmiyor değiller:) Ece Ege ve Dilara Akay tarafından kurulan ama tasarımın başında Ayşe ve Ece kardeşlerin olduğu DICE KAYEK selektif müşteri kitlesi ve bağımlılık yaratan tasarımlarıyla oldukça başarılı.

RANA-BERNA CANOK kardeşleri ise pek çoğunuz IFW'deki defileleri ile tanıdınız. İki Mimar Sinanlı kızkardeş uzun yıllar ayrı ayrı yerlerde ve zamanlarda çalışşsalar da sonunda 2009da kendi markalarını yarattılar, heykel ve tesktili harmanlayarak Galata showroomlarıyla bizlerle buluşturdular.

Evet hanımlar beyler görüyorsunuz ki öyle kardeşinizle çöpü kim çıkarsın, ekmek almaya kim gitsin, yok efendim izinsiz kıyafetimi niye giydin diye kedileşene kadar tutun işbirliği yapın diye ibret olsun diye yazdım bunları. Ya da üniversite arkadaşınıza bir bakın sadece size atmasyon kahve falı mı bakabiliyor yoksa hummm bir moda markanız olabilir mi ? ;)

Şaka bir yana unuttuklarım varsa had yorumlarınızla siz de ekleyin. Ya da bir düşünün bakalım bir moda markası kuracak olanız kimi seçerdiniz yanınıza:)?

[Kaynak:net-a-porter, wikipedia ve resmi web siteleri]

4 Eylül 2011 Pazar

KOLEKSİYON | "Sade-ce" Özgür Masur ve Zuhal Olcay

Hep hüzünlü yüzü ve sesi ile bildiğimiz Zuhal Olcay'ı bile ışıl ışıl parlatan, gülümseten şey ne olabilir ki? Yoksaa henüz bir eşi dahi olmayan ÖZGÜR MASUR İlkbaha2012 koleksiyonundan bir parçanın içinde olmak mı:)?



Kesinlikle! Özgür Masur "Sade-ce"yi beklerken bize bir de sürpriz yaptı ve koleksiyondan 2 görünümü Mehmet Turgut'un objektifinden sundu:) Henüz çok azını görebildiğimiz şahanelerin sadece ceket ve yelekteki detayları bile bana yetti. Yakından görebilecek olanlar çook şanslı!



Çok yetenekli, çok candan, çok eşsizsin sevgili Özgür Masur. Ama şu aşağıdaki kadar yakışıklı da olunmaz, iyi ki biz kadınlar için hikayeler anlatıyorsun! İyi kii:)


22 Haziran 2011 Çarşamba

KOLEKSIYON | Kadir Kılıç "Eşaşk"



Uzun süredir yeni bir tasarımcıyı konuk edememiştim burada. Bu arayı da farklı çizgisi ve ilginç algısıyla yepyeni bir isimle KADİR KILIÇ'la kapatalım dedim...



KADİR KILIÇ henüz çok genç ama oldukça başarılı. Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü mezunu. Okulu tam burslu okuyup ereceyle bitirmesinin yan ında 2009 ve 2010'da yani ardarda iki sene Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması final defilesinde koleksiyonlarını sunmuş, bir çok karma sergi ve fuarlara katılmış.



KADİR KILIÇ'ın "Eşaşk" ismini verdiği koleksiyonu cinsiyeti arka plana atıp cinssizliği öne çıkarıyor. Alternatif avangard bir erkek hazır giyim koleksiyonu olan eşaşk "giyilebilirlik" sorusunu da bir kez daha sorduruyor. Formlar, özellikle kollarda yaratılan kesik ve pencereler, sürekliliğin anlık bitişleri ve bambaşka bir renge geçişi en çok hoşuma giden detaylar. Koleksiyon kesinlikle androjen. Minimali futurustikle harmanlamış, parlak renklerle gülen bir yüzün yanında alternatif izler de cabası. Çizgisini oldukça farklı, materyalleri ve renkleri harmanlamasını da oldukça cesur bulduğum KADİR KILIÇ'ın ismini ilerleyen yıllarda eminim daha sık duyacağız.

24 Mayıs 2011 Salı

HEDIYE | Vivienne Westwood Ayakkabı Sergisi Açılış Partisinde Buluşalımmm!!

Havalar güzelleşti ve pek tabii kii etkinlik takvimleri de doldu taştı. Styleboomerlar da bu etkinliklerde olabildiğince yer alsın istiyoruum! O zaman ilk olarak süslenelim, püslenelim, enn güzel pabuçlarımızı giyelim ve bir kraliçe şerefine verilen bir partiye gidelim mi? Üstelik sadece parti de değil, bir ayakkabı cennetine düşelim mi?

Daha çok ‘gece işi’ olarak tabir edilen başarılı etkinliklerin arkasındaki isim MASSIVE ISTANBUL, aktivite alanını genişleterek, kültür ve sanat projelerine de girişmiş. İlk olarak da yıllar yılı tüm dünya şehirlerini dolaşan, benim de buradan böhü böhü ağlamaklı gözlerle seyrettiğim muhteşem bir retrospektif ayakkabı sergisiyle işe başlamış!



Evvet punkın biricik ve eşsiz kraliçesi VIVIEENE WESTWOOD'un özel koleksiyonuyla:))) A Personal Collection: of Vivienne Westwood Shoes isimli sergi 26 Mayıs Perşembe akşamı HARVEY NICHOLS'da süper bir partiyle açılacak vee 2 Haziran'a kadar da ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek. Özel bir koleksiyoner tarafından 15 yıl boyunca toparlanan bu çok özel seçki 70’li yıllardan itibaren ünlü modacının kariyerindeki en radikal ve ikonik ayakkabı tasarımlarını biraraya getiriyor, kısacası sanat eserlerini! ...Bunların arasında ‘Super Elevated Gillie’ ve 'Pirate Boots' da var! Pıt... Bayılmışım.

Şimdii siz 5 şanslı Styleboomer 26 Mayıs Perşembe akşamı 20:00da Harvey Nichols'da hem bu sergiyi ilk görenlerden olmak hem dee pek güzel ve seçkin bir açılış partisine çift kişilik davetiyenizle konuk olmak isterseniiz, yapmanız gereken basit:

Bu akşam saat tammmmmmmmmmmmm 21:00 itibariyle (evet Öyle Bir Geçer Zaman ki arasında:p) Twitter'dan bana

@styleboom #iyigecelerpabucu yazarak güzeel bir ayakkabı fotoğrafı yollamak:)

İlk 5 fotoğrafın sahibinee çift kişilik açılış partisi ve sergi davetiyesi hediyeee:))

7 Mayıs 2011 Cumartesi

KOLEKSİYON | Süleyman Demirel "Ten ve Kan"

Maalesef bazı yörelerimizde hala yaşanan ve bu gerçekle hayatımıza devam ettiğimiz "Recm" pek çok kez filmlere, kitaplara, belgesellere konu oldu. Bu defa ise bir koleksiyon "Recm" üzerine kurulmuştu.

SÜLEYMAN DEMİREL, ilk kişisel defilesine çok etkileyici hatta gerçekçiliğiyle sinir bozucu bir kısa filmle başladı. Sonrasında kanlı ayakları anımsatan kırmızı lekeli çoraplar ve yüksek ökçeler içinde modeller podyuma bir bir çıkmaya başladı. "Ten ve Kan" kıpkırmızı ve ten rengi şatafatlı dantellerde hayat bulmuştu ve recm morları... Koleksiyondan en beğendiğim parçalar aşağıda.



Süleyman Demirel, üzerinde sanıyorum fazlasıyla hayran olduğu John Galliano'nun bir fotoğrafı olan tshirtü ile seyirciyi selamlarken, yine tıpkı onun gibi "bu podyum benim" dercesine kendine güvenli bir yürüyüş yaptı ve alkış aldı. Koleksiyon renkleri, dantellerin güzelliği ve temasıyla gayet güzeldi, artık alışık olduğumuz ve ticari kısmı da göz ardı edemediğimiz üzere kimi zaman fazlasıyla kitschleşse de çoğunluğu zarif ve hareketli parçalardan oluşuyordu.



Defileden hemen önce backstage oldukça hareketliydi. Demirel, en ufak ayrıntıya kadar her şeyle tek tek ilgilendi. Gerçek hayatta olamayacağını bilmek ne acı ama podyumda kadınların üzerine güller atılarak defile sonlandı.


29 Nisan 2011 Cuma

GELİN | Gökten Üç Elma Düştü...

1981'de herkesin prensesi Diana ile Galler prensi Charles evlendiğinden beri Birleşik Krallık öyle büyülü, peri masalı tadında ikinci bir düğünü bekliyordu. Anlaşılan ben de bekliyormuşum, dakika dakika izledim:)) Ama ben zaten düğün çok severim! Diana'cığım o muşmula Charles yüzünden ilk göz ağrısının mürüvetini göremedi yazık.



Bu düğün iki kadını birden "taç"landırdı:
Birincisi pek tabii ki önceleri pek kimsenin ısınamadığı, William'a layık bulmadığı, Diana kadar tapmadığı, pek giyinmeyi de bilmeyen, Wills'in yanında daha yaşlı gibi görünen ama zaman içinde İngilizlerin kalbini kazanıp, salon kadını çizgisini bozmadan, ben size layığımı kabul ettiren, halkın sevgilisi oluveren Kate yani artık Cambridge Düşesi ve büyük ihtimalle gelecekteki Kraliçe Catherine.

İkincisi ise ALEXANDER McQUEEN'in ani ölümüyle herkes kederlere boğulmuş ve bu marka bitti, asla eskisi gibi olamayacak ve yok olup gidecek diye düşünenleri büyük şaşkınlığa uğratmış olan Sarah Burton. Burton, işi devraldığında bir iki sezon içinde çıkardığı her koleksiyonla ALEXANDER McQUEEN'in anısını onurlandırırıp, markayı ruhundan koparmadan ama yeni kimliğiyle sürdürdü. Ve son olarak Prenses'in olağanüstü zanaatı, işçilik, kalite ve terziliği nedeniyle "seçtiği" tasarımcı oldu. Böylece Burton da tacını hak ettiğini moda tebaasına ilan etmiş oldu.



Doğrusu törenin başından sonuna çift çooooooook heyecanlıydı:) Kate kilisey gelene kadar arabanın içinde deli gibi el sallıyordu ama bence o el sallama frekansı kalp atışına eşlik ediyordu:) William kilisede sürekli ellerini ovuşturuyor, Harry onu biraz güldürüyordu:)



Diana'nınkinden farklı olarak bu defa daha küçük bir kilisede gerçekleşti tören. Küçük derken:)?



Gelin saçlarını topuz yapmayı düşünürken son anda açık bırakmaya karar vermiş.



Ünlü modacıların hemen hepsi gelinlik için harika sözler söylediler. Gelinlik kadar duvak da çok beğenildi. Bir duvak delisi olarak ben uzuuuuuuuuuuuuun duvakları seviyorum, nitekim kendiminkini de dolma gibi sarsam da tüm gece çıkarmamıştım inatla:)

Son geceye kadar sır gibi saklanan ama son gece Sarah Burton'ın otele girdiğinin görülmesiyle "neredeyse" anlaşılan gelinliğin tasarımcısı ölümünün yıldönümünde, pek yakında Metropolitan Müzesi'nde de sergisi başlayacak olan ALEXANDER McQUEEN'den başkası olmamalıydı da:) Yine de McQUEEN'den bir gelinlik giyebilecek kadar şanslı olsaydım beni kuş tüylerine boğmasını dilerdim:)



Prenses'in gelinliği tarihin unutulmaz prenseslerinden ve dünyanın en güzel kadınlarından Prenses Grace Kelly'nin eşsiz gelinliğinin modern bir versiyonu gibiydi. Muazzam bir gelinlikti bence: asil, zarif, dengeli.
  • Gövdede derin V yakalı ve uzun kollu dantel üst, belin ön kısmında kat büzgüler ve arkada daha bir McQueensel iri kat, volan oyunuyla, ortalama uzunlukta bir kuyrukla devam ediyordu. Etek uçları üstteki dantellerden aplik edilmiş önde daha seyrek arkada daha yoğundu. Gelinlikte hiç taş işi yoktu.
  • Her ne kadar gelin asil kandan gelmediği için düğünde taç takması beklenmiyorsa da bizzat Kraliçe tarafından kendisine verilen tacı ile yüzünü örten orta uzunlukta uçları hafif dantel işli zarif ve sade bir duvak tercih etmişti.
  • Bereketi simgelediği için özellikle "meşe palamudu" biçimi istediğinden özle olarak yaptırılan pırlanta küpelerini ben pek beğenmedim.
  • Ayakkabılar da ALEXANDER McQUEEN ekibi tarafından tamamen elde yapılarak hazırlanmıştı. Gelin buketi pek çoklarının beklediğinin aksine kırlardan toplanmışçasına minik, dağınık ve sempatikti. İnsanlar çok eleştirdi ama ben çok sevdim:) Üstelik buketin manevi bir buket olduğunu söyleyelim: Diana'nın gelin çiçeğinden bir kaç dal varmış içinde, sonra Kraliçe'nin serasında özel olarak yetiştirdiği çiçeklerden varmış.
  • Prenses'in maniküründe Essie marka oje kullanılmıştı veeee inanmayacaksınız ama makyajını kendisi yapmıştı! Zaten fotoğrafları büyütürseniz profesyonel bir makyaj olmadığını farkedeceksiniz. Doğrusu prenses olsam hayatta kendi makyajımı-hele düğünde- yapmazdım:o Böyle biraz da "normal"im ne var durumları tamam sempatik ama o zaman çok yanlış bir şeye "Evet" dedin sevgili Kate, zira sen artık "normal" değilsin:)


Bekar prens Harry abisinden farklı olarak genelde daha bir "yaramaz", "ele avuca sığmaz", "annesine çekmiş", kendisi pek tabii ki yüzüklerin taşıyıcısı yani William'ın sağdıcıydı. Tören boyunca pek sempatikti.

Yine ablasının huyu suyu tam zıttı "çılgın" baldız Philippa da baş nedime olarak muhteşemdi, onun elbisesi de ALEXANDER McQUEEN tasarımı.



Davetlilerin hangi birini anlatsam bilemediğimden ve zaten David Beckham'a geldiğimde bu postun seyrinin tamamen değişeceğinden korkumdan o kısma hiç girmiyorum:)) Ama genel olarak manzare yukarıdaki gibiydi! Monokrom renkler ve birbirinden müthiş şapkalar, erkeklerde kravat ve mendillerde enfes detaylar ve parlak renkler:)



Ve işte beni en çok etkileyen sahne... Milyonlarca insan akın akın Buckhingam Sarayı'na girmek üzere yürüyor! Bu nasıl bir şey? Bizler bilemiyoruz, tepemizdekiler "kim olursa olsun" hep 3-5 kişi toplansa korktular, dağıttılar, yasakladılar, onların geçtiği yollardan geçerken bizi beklettiler, yaklaştırmadılar. Bugün 10 kişi birlikte Başbakanlık'ın önünde yürümemiz imkansızken içlerinde kimlerin "olabileceği" belirsiz devasa bir kalabalık bilmem kaç ülkenin imparatoriçesinin bahçesine böyle giriyor. Başbakan desen zaten normal bir sokakta tüm dünyanın bildiği o "10 numaralı" evde oturuyor:)



Veee törenin sonuu! Tören boyunca Bentley'den Range Rover'lara, Rolls Royce'dan at arabasına çeşit çeşit araba kraliyeti bir oraya bir buraya taşıdı ama işte benim favorim! Agggh Kate ne gelinliğini, ne o safir yüzüğünü kıskandım ama bu ASTON MARTIN'le beni bitirdin:)



Bu da Prenses Catherine'in resepsiyon için hazırlanan kıyafeti, yine ALEXANDER McQUEEN. Yine zarif, sade ve bu defa pırıltılı. Ama o üstteki hiç ama hiç ama hiç olmamış! Onu ya giymeyecektin ya giymeyecektin Kate:/



Ne diyelim onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Artık Harry'nin düğünde görüşürüz, pek sevgili bekar Styleboomerlar belki içinizdne biri bir sonraki prenses olur:)) Gökten 3 elma düştü, biri Boom'un, biri okuyanın, biri yorum yazanın başına:p

Görseller: Time, Telegraph
Not: Daha fazla fotoğraf, iyi giyinenler, kötü giyinenler, pastalar börekler için TIK TIK:)

27 Nisan 2011 Çarşamba

FLASHION' NEWS | Oliver Rousteing BALMAIN'in Baş Tasarımcısı Oldu!

Solda gördüğünüz genç beyefendi hakkında fazla şey bilinmiyor ama emin olun bundan böyle çok daha fazlası duyulacak! OLIVER ROUSTEING, depresyona girip durumu bir psikiyatrik kliniğe yatacak kadar ciddileşen Christophe Decarnin yerine BALMAIN'in baş tasarımcısı olarak görevlendirildi.

O Decarnin ki BALMAIN'i küllerinden yeniden yaratmış, tümmmmm lüksler içinde en çok arzu dilenlerden biri haline getirmişti şahsen her sezon aynı model ve kesimlerle bunu nasıl sürdürmüştü ben orasını anlamamıştım ama olan buydu!

Şimdi işin başında 2003'de ESMOD Paris'ten mezun olan ve son 3 senedir BALMAIN 'de tasarım ekibinde çalışan hatta Decarnin'e de vekillik edenlerden biri olan OLIVER ROUSTEING var. Kendisi 2009'da BALMAIN'e girmeden önce 5 yıl ROBERTO CAVALLI'de çalışmış. Genç ve gelecek vaad eden Fransız asıllı tasarımcı hem kadın hem erkek hazır giyim koleksiyonlarından sorumlu olacak. Vee kendisine ilk koleksiyonu olacak olan İlkbahar 2012 defilesine kadar da basına konuşma/röpörtaj verme yasağı konmuş:)

Bakalım yasağa uyacak mıı yoksa bizim futbolcuların kamptan kaçıp, gece klubünde yakalanıp demeç verme yasağını delenleri gibi şakıyacak mı:p İlk koleksiyonunu merak ve "umut"la bekliyorum, gerçek BALMAIN farklı ve her sezon merakla beklenecek, heyecan uyandıracak koleksiyonlar çıkarmalı!

13 Nisan 2011 Çarşamba

HEDİYE | Süleyman Demirel'den Soraya'ya Gül Yaprakları

Tuğçe Kazaz Türkiye'nin şüphesiz bir elin parmaklarını gemeyecek sayıdaki "gerçek" modellerinden biri, Süleyman Demirel ise son dönemde özellikle couture anlamda çıkış yakalayan genç bir tasarımcı.



Bu tasarımcı önümüzdeki ay 2 Mayıs'ta ikinci kişisel defilesini gerçekleştirecek ve şu an bir kaç parçasını gördüğünüz yeni koleksiyonunu tanıtacak. İçimizden 3 şanslı Styleboomer daa Four Season's Bosphorus otelinde 2 Mayıs Pazartesi 19.30'da gerçekleşecek bu defileye davetiye kazanabilecek:)

Koleksiyon ilhamını 2009 ABD yapımı ''Soraya'yı Taşlamak'' [Styleboom takipçilerinden Coşkun Hürsel'in belirttiği gibi esasında "Süreyya'yı Taşlamak"mış, kendisine teşekkür ederim:)] filminden almış ve "recm"i işlemiş. Haliyle dominant renkler kan kırmızısı, ten rengi ve mor. Birbirinden güzel fotoğraflar ise Lara Sayılgan'ın objektifinden.



Gelelim davetiyenin sizin olması için yapmanız gerekenlere:
  • "Süleyman Demirel'in moda markasının ismi nedir?" sorusunun cevabını 16 Nisan Cumartesi geceyarısına kadar buraya yorum olarak bırakmak
  • Tasarımcının Facebook Grup Sayfası ya da Twitter hesaplarından en az birini takibe almak
  • Yorumunuzun sonuna size kısa sürede ulaşabileceğim mail adresinizi eklemek
Daha sonraa 18 Nisan Pazartesi sabahı olsun, yorumlar topluca onaylansın ve Random.org tarafından yapılacak çekilişle davetiyeler sahibini bulsun diye beklemek:) Çok kolay hihhoo!

10 Nisan 2011 Pazar

EDİTÖRYAL | Günseli Türkay Yazı

Fotoğraf: Emircan Soksan
Model: Deniz Eslek


Yeni sezon tüm neon renkleriyle geldi, yanında iri desenleri şart koştu! Sezonun kodlarını en güzel şekilde çözen koleksiyonlardan biri GÜNSELİ TÜRKAY'ın şahane koleksiyonu, öncesinde videomuzu burada paylaşmıştım:)

Ben de şimdi sizi çizgi kahramanların, piksellerin, yenilmez ve kırılmaz bebeklerin dünyasına GÜNSELİ TÜRKAY tasarımları içinde bir yolculuğa çıkarayım istedim:)


Bodysuit tamamen grafik baskı


Futurustik formu ve panel parçalarıyla geometrik üst

Özgür olmak için kanatlanmış

Bir yaz gecesini renklendirmenin en güzel yolu

Kafesler bizi hapsetmesin, bizi giydirsin

Neon pantolon havuç kesimiyle ve rengiyle bir hit


Daha fazla fotoğraf için Styleboom Facebook Sayfası'na tık tık:)