Elektronik kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Elektronik kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

E-kitap okuma cihazları hakkında diyeceklerim var...


E-kitap okuyucular hakkındaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Ne zaman bu konuda edilen bi' sohbete dahil olsam, e-kitap okuyucu ile kitap okuma deneyimi yaşamamış okurların e-kitaplara çok ön yargılı yaklaştıklarını ve en sık kullandıkları argümanın "Ben kâğıt kokusunu almalıyım, sayfaları çevirmeliyim, kitaba dokunmalıyım" olduğunu gördüm.

Peki...madem öyle, işte böyle! :)
Ben de size sürekli matbu kitap satın alan fakat e-kitaplarından da asla vazgeçmeyen bi' okur olarak, 3.5-4 yıllık e-kitap okuma deneyimlerimden bazılarını anlatayım.

1- E-kitap okuma cihazları ne telefon ne de tablet gibidir. Cihazı çalıştırdığınızda karşınızda gördüğünüz kâğıt üzerine mürekkep baskı kitaptır. E-ink adını verdikleri teknoloji sayesinde matbu bi' kitap mı okuyorsunuz yoksa elektronik kitap mı, farkına bile varmazsınız.
İsterseniz günlük güneşlik, çok aydınlık/ışıklı (mesela plajda) bi' ortamda olun, ekran parlama-yansıtma yapmaz. Gözünüzü yormaz; göz dostudur, son derece sağlıklıdır.

2- Okuduğunuz kitabın yazı tipini sevdiğiniz bi' yazı tipi ile değiştirme, üstelik seçtiğiniz o fontu büyütme, küçültme, beğendiğiniz bi' kelime/cümle/paragrafı işaretleme, not alma, sayfalar arasında gidip gelme ve aldığının notların tamamını bi' dokunuşla görme hatta okuduğunuz metni hemen o anda sosyal medyada paylaşabilme imkânına sahipsiniz. Sosyal medya uzmanları, bu gülücük size ;)

3- Bu benim en bi' favorim: Gece okuması/Karanlık ortamda okuma ❤
Yatağınıza girdiğinizde ekran ışığını açarak, ve ekranın parlaklık derecesini gönlünüze göre ayarlayarak, lambaya/okuma lambasına gerek duymadan, yanınızda yatan kişiyi hiç rahatsız etmeden dilediğinizce okuma konforuna sahipsiniz.
Sadece yatağınızda da değil, toplu taşıma araçlarında, uzun süren yolculuklarda -hele gece yolculuklarında- yaz akşamları balkonda, kısacası ışığın yetersiz olduğu ve sadece okumak için ışık kullanma zorunluluğu duyduğunuz ama bunu yapmak istemediğiniz veya imkân bulamadığınız her yerde okursunuz. Doğal olarak daha çok kitap okursunuz :)

4- Hafiftir; 100-200 gram arası bi' ağırlığı vardır ve içinde onlarca, yüzlerce -hatta hafıza kartını doldurursanız binlerce- kitap taşır.
Şarj süresi, ortalama okuma süresini günde 3-4 saat baz alırsak yaklaşık 4 haftadır. Sürekli ekran ışığı ile okuma yaptığınızda veya internete bağlandığınızda bu süre bi' hafta kadar kısalabilir. Yılda on, bilemediniz on beş kez şarj etmek zorunda olduğunuzdan, şarj kablosunu unutmayacağınız bi' yere koymanızda fayda var :)
Özellikle tatillerde can kurtarıcıdır; valize sığdırabileceğiniz matbu kitap sayısı oldukça sınırlıyken (özellikle uluslararası yolculuklarda) siz el çantanızda binlerce kitap taşıyor olursunuz. Üstelik, aklınıza o an gelen bi' kitabı anında satın alıp, bi' kaç dakika sonra okumaya başlayabilirsiniz.Basılı kitaplara göre fiyatları daha uygundur. Kitapçıya gitmek, online alışveriş yapıp günlerce kitaplarınızın gelmesini beklemek, hele de satın aldığınız kitap stokta yoksa, tedarikçiden temin edildikten sonra gönderileceğini bilerek beklemek gibi dertleriniz yoktur.
Özellikle de 1000+ sayfa sayısına sahip, okurken bilek ve kol kası yaptıran, tuğla tabir ettiğimiz kitapları okumanız zahmetli olmaz  :)
Parmakları yormaktan, konforlu okuyacağım diye şekilden şekle girmekten söz etmeyeceğim bile.
Hemen başka bi' bakış açısına geçelim: Doğuştan "teknolojiye aşık" yeni neslin okuma alışkanlığı kazanmasında oldukça etkilidir :)

5- "Çevreci" bakış açısından bakalım: Okuma keyfi yaşamamız için ağaç kesilmiyor ayol!
Kâğıt iyi, mis, güzel kokuyor da, biz o kokuyu duyalım diye yemyeşil ağaçlar katlediliyor, bunu hepimiz biliyoruz değil mi? Eee, o zaman daha ne olsun? :)
"Ama elektronik ürünlerin geri dönüşümü daha zor" diyenler de olur aranızda elbet. E-kitap okuyucu cihazlar, telefonlar gibi altı ayda bozabileceğiniz, bataryasını öldürebileceğiniz, modası geçen, haftada bi' üst modeli çıkarılan cihazlar değil. Mesela ben Nook -Glow Light cihazımı üç buçuk-dört yıl önce satın aldım ve herhalde bi' bu kadar daha sorunsuz kullanırım, belki daha da uzun süre...
Şimdiki okurlar çok daha şanslı. Bu cihazı aldığımda Türkiye'de satılan, Türkçe kitap okutacak e-kitap okuyucu yoktu. Amerika'dan satın alıp bi' de günlerce gelmesini beklemiştim. Aldıktan bir-bir buçuk yıl sonra yeni modeli çıkmıştı. Türkiye'de ise Libronet, online satış sitesi olan babil.com ve birçok ildeki satış noktalarında "Calibro"yu okurlara sundu.. Gönlümden bi' Calibro sahibi olmak sık sık geçiyor ama günün birinde Calibro alırsam, bunu kullandığım cihazı değiştirmek zorunda olduğum için değil, tamamen kişisel zevkim-Calibro ile okumayı deneyimlemek istediğim için olur.
Hemen bi' parantez açayım, açtım. (Şu konuya açıklık getirelim: Alacağınız e-kitap okuyucunun kullandığı standart format önemlidir, hem de çok önemlidir. Bi' çok e-kitap okuma cihazı, kullandığı standard formatın yanında diğer formatları da "destekler" fakat bu demek değildir ki desteklediği tüm formatları sorunsuz okursunuz. Özellikle Türkçe karakterlerde büyük sıkıntı yaşarsınız, satın aldığınız formattaki kitabı okumak için ek programlar/izinler kullanmak zorunda kalırsınız veya pdf gibi bi' formattan okumaya kalkarsanız yazı tipini büyütme/küçüktme imkânına sahip olmaz, zoomlayamaz, okumada sıkıntı çekersiniz. "epub" dediğimiz format, en yaygın kullanılan, en kolay bulunan açık kaynak kodlu formattır. Türkiye'deki hemen tüm yayınevlerinin kitaplarını elektronik kitap olarak okuyucuya sunmakta kullandığı formattır. Google amca bile, telif hakları kamuya ait olan milyonlarca kitabı "epub" formatına çevirip ücretsiz olarak okumaya sunmuştur. Yer gök epub formata sahip kitap iken Kindle satın alırsanız, standart formatı "mobi" olduğu için derdiniz çok büyük olur. Kindle, Amazon ürünü ve haliyle Amazon'da satılan tüm elektronik kitaplar -dolayısıyla hemen hepsi İngilizce olan kitaplar- mobi formattadır. Amaç, Amazon ürünü alıp, e-kitap alışverişlerinizi de Amazon'dan yapmanızı sağlamaktır. "Ben hep İngilizce kitap okurum zaten, tüm e-kitaplarımı da Amazon'dan alacağım" derseniz o ayrı. Nook ise, Türkiye'de satışı olmayan Barnes & Noble ürünü. Yurtdışından alınması şart ve bildiğim kadarıyla -yamuluyorsam düzeltin lütfen- yurtdışından satın alınan, belli bi' fiyatın üzerindeki elektronik ürünlerde gümrük sorunu yaşanıyor. Bi' de bunun üstüne, cihaz garanti kapsamında olmuyor. "Ben Amerikan vatandaşıyım, gider kendim değiştiririm" diyorsanız; peki :)
Şahsen, Calibro satın alıp epub formattaki Türkçe kitapları okumayı tercih ederim. Üstelik iki yıl da garantili ve modelleri çok şık.) kapadım parantezi :)
Demem o ki, satın alacağınız cihazın uzun yıllar boyunca size eşlik edeceğinden emin olacaksınız ve geri dönüşüm konusunda sıkıntınız olmayacak. Çevrecilikse; alın size çevrecilik! :)

6- Say say bitmiyor ayol! :)
Bu deneyimlerimden çok kişisel görüşümdür ve 5 numaralı avantaj ile direkt bağlantılıdır.
Biraz ileri görüşlü olmakta yarar görüyorum: Gelecek e-kitapların!
Bundan yirmi-otuz yıl sonra, "dünyanın akciğeri" dediğimiz yağmur ormanlarını da -maalesef- tükettiğimizde, kâğıdın "lüks" sayılacağını, matbu kitabın yine lüks sınıfına girip, sadece satın almaya gücü yetenler ve koleksiyon yapanlarca alınacağını düşünüyorum.
Umarım yıllar benim görüşümü yanlış çıkarır, umarım yanılıyorumdur...
Umarım, uzun yıllar sonra bile, bi' yandan kâğıt üretimi devam ederken diğer yandan ormanlar çoğalmaya devam eder. E-kitaplar her zaman alternatif okuma imkânı sağlar ama bu konuda hiç iyimser olamıyorum.

7- Denemeden, deneyimlemeden "Ay kâğıt kokusu, burnunu dayayıp koklamak, dokunmak, hissetmek, ellemek, parmak tükürükleyip sayfa çevirmek" vs. demeyin, n'olur demeyin.
Tamam, bunları yapmak çok güzel, okuyucuya tatmin duygusu veriyor, ben de bi' okurum sonuçta, kendimden biliyorum :)
Fakat doğru tek değil, güzel tek değil... Bi' şeyi  güzel ve doğru sayıyor olmamız, onun dışında kalan diğer her şeyin yanlış ve tü-kaka! olacağı anlamına gelmiyor. "Kitap" okuyoruz sonuçta. Deneme gereği bile duymadan "Tabletten/telefondan e-kitap okudum, hiç sevemedim, gözümü mahvetti, kitap gibisi yok!" demek, e-kitap okuyucu cihaz kullananların yüzünde bi' gülümseme oluşturur sadece. Ay ne fena bi' şeydir o gülüş, düşmanım karşılaşmasın böyle bi' gülüşle :)
Demek istediğim şu ki: Sadece matbu kitap okuyor olmanız sizi daha entelektüel yap-maz! :)
bkz: entelektüel-wikipedia
"Entelektüel, zekâsını ve analitik düşünme yetisini mesleği gereği ya da şahsî amaçlarına erişmekte kullanan kişi. Entelektüel kelimesinin kökeni Latince intellectus (anlamak) sözcüğüne dayanır ve günümüzde genellikle şu anlamlardan birinde kullanılır:
- Kapsamlı bilgi ve birikim gerektiren soyut konularla derinlemesine ilgilenen kişi.
- Mesleği, mal ve hizmet üreten diğer meslek gruplarından farklı olarak, fikir ve bilgi üretmek ve/veya yaymak olan kişi (akademisyenler, bilim insanları vb).
- Kültür ve sanat konularında uzman kabul edilen, bu konulardaki bilgisi birikimi kültürel bir otorite olmasına olanak sağlayan ve toplum karşısında çeşitli konularda değerlendirmeler yapan kişi.
Geçmişte tahsilli, bilgili kişiye münevver denilirdi. Daha sonraları aydın sözcüğü "kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse)" anlamında kullanılmaya başlandı. Entelektüelin ise, düşünüre yakın bir anlamı vardır."
"Entelektüel birikim"in daha çok okumaktan, dolayısıyla daha çok düşünüp anlamaktan, edinilen bilgileri analiz etmekten, bilgiyi biriktirmekten vs. geçtiğini varsayalım; bu durumda e-kitap okuyucuları bi' adım önde olmuyorlar mı? :) Her ortamda, daha çok kitap okuma imkânına sahipler.

Bu gönderiden çıkarılacak ders: Ön yargılı olmak kötüdür. Onca kitap okuyoruz ama daha ön yargılı olmamayı bile beceremiyoruz. Babannemin deyişiyle "Havaaaaye!" okuyoruz demek ki :)))
der, bu gönderiyi de burada bitiririm.

E-kitap virüsünüz Sittirella, Polonya'dan bildirdi.

Görsel: Sahibinin sesi - Sittirella marka

Ne yardan geçerim, ne serden...



Dün evden çalıştım.
Haftalar öncesinden ayarlanmış bir eğitim ve konferans görüşme son anda iptal edilince gün bana kaldı... bomboş... kahve içerken penceremden dışardaki hayatı seyrettim, battaniye altı keyif yaparken kitap okudum.
Ve, elbette bol bol tespit yaptım :)

Buyrun, burdan yakalım;

* Kitap okumaya bayılıyorum ama zaman bulamamaktan yakınıyorum.
Oysa, her gün internet üzerinden gazeteleri son satırına dek okuyacak zamanı buluyorum.
Sanki, hepsi doğru/dürüst haber veriyormuş gibi :/

* Kitapların sayfalarını çevirmeye, kokusunu içime çekmeye, mini kitaplığımın rafına sıralamaya bayılıyorum.
Hatta ve hatta, bu mini kitaplığı kocaman bir kitaplık haline nasıl getirebileceğimi düşünüyorum.
Ama... yeri geldimi ''Doğayı koruyalım, ağaçlar kesilmesin, dünyayı ağaçlandıralım'' diye atıp tutmayı da pek güzel biliyorum :/
Bu, 'yağmurda yürüyeyim ama ıslanmayayım' ile aynı hesap :/
İki yüzlüyüm sanırım... evet :( ya da, yeteri kadar bilinçli değilim :(
Bu kitapları bastıkları kağıtlar,  fabrika atıklarından dönüştürmedikleri sürece ağaç kesmeye, orman yok etmeye devam sonuçta :(

Oysa, tabletler öyle mi?
Binlerce kitap saklarsın içinde, ne çevreyi kirletir, ne sana on yüz bin milyon ağaç kestirir...
Çantanda kütüphane resmen, kitap büyüklüğünde hatta cep boy.
Aç, oku hangi kitabı istiyorsan, koy çantana geri.
Deftere de ihtiyacın yok, dilediğin kadar yaz, sil, not al, sakla.
Ne büyük nimet aslında okumayı-yazmayı-doğayı sevenlere, doğayı korumayı isteyenlere...

* Yazarlar içinse durum iki ucu kakalı değnek.
Eyvah eyvah! insanın yazar arkadaşı olması pek fenaymış be. Söyleyeceklerime az dikkat etsem mi acaba? :)
Hem, ''doğayı koruyalım, sevelim, ağaç dikelim'' derler... hem de ''aman kitabım e-kitap olmasın!''
Aslında haklılar... neden?
E-kitap olursa üç kuruş para kazanmak bile neredeyse hayal şu anki şartlar altında.
İnternete düştü mü kitabın, bitti...
Yasalar, emeği/eseri/eser sahibini korumadığından, beş kişi parayla satın alıyorsa -ki kağıda baskının yarı fiyatı etmiyor e-kitap fiyatları- beşbin kişi bedava indirecek.

* Aynı olay plastik-kağıt için de geçerli mesela;
Alışveriş torbaları... naylon poşet kullanılmasın!
Tamam, katılıyorum, kullanmayalım elbette... ama battal boy kağıt torba da kullanmayalım bence.
Kağıt o... adı üstünde :/
Çevreyi kirletmeyelim derken, çevreyi yok etmeyelim.
Bez torba alalım... kağıt değil.

Sonracığıma...
* Ben, plastik kullanımına tamamı ile karşı değilim mesela.
Plastiğe karşı olma sebebim; alışveriş poşeti gibi, tek kullanımlık plastiklerin gezegenin canına okuması.
Yoksa, işin ''plastik kullanırsam kanser olurum, çocuğumun 3. gözü çıkar'' gibi korkularında değilim.
Uzun süreli kullanabileceğim eşyaların dönüştürülebilir plastik olmasında sakınca görmüyorum.
Mesela... ekmek/meyve/sebze doğramak için tahta yerine plastik kullanmamda sakınca yok.
Tahtayı mükemmel temizleyip, dezenfekte edemeyeceğim için mideme yerleşecek bakteri-mikrop sayısının beni hasta etme ihtimalinin yanında, benim o plastik doğrama aparatından kanser olma ihtimalim peeeeh! kalıyor açıkçası gözümde.
Annemin leğeni sanırım yirmi yıllık, hala kullanıyor(uz) ve sanırım bir yirmi yıl daha yeni leğene ihtiyaç yok.

* Hazır çorbaların, bu uzun süreli kullanılabilecek plastik eşyalardan daha fazla kanser etme ihtimali olduğunu düşünüyorum.
Katkı malzemelerinin... genetiği değiştirilmiş sebze ve meyvelerin... boyalı meyve suyu taklidi yapan ne idüğü belirsiz içeceklerin, buzdolabına koyduğunda bir yıl bozulmadan bekleyen bol kimyasallı yiyeceklerin...

Stresin, psikolojik baskıların, insanın içine dert olan, söyleyemediği-haykıramadıklarının, plastik bir bıçak sapından daha zararlı olduğuna eminim.
Evdeki plastik leğenimin, hunimin, ayakkabı çekeceğimin beni Cumartesi sabahı 06:00 sularında bağırıp çağırmaya başlayan ve bunu Pazar gecesi 02:00 sularına dek sürdüren üst komşum olacak, 70+'lık ömür bitirip adam olmayı beceremeyen dallamadan daha fazla hasta etme ihtimali olduğuna inanmıyorum açıkçası.

Nereden girdim konuya, nereden çıktım... daha doğrusu nasıl dağıtıp bıraktım.
Aklım karmakarışık bu aralar be blog :/ ne yazacağımı/yazdığımı bile bilmiyorum.

Görsel: Google Images
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...