Andy Murray etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Andy Murray etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mayıs 2017 Çarşamba

30 yaş şampiyonu Djokovic

Novak Djokovic, pek çoklarına göre tenis tarihinin en iyi üçüncü oyuncusu. Mükemmel devam eden kariyerinde hala bu kategoride ikinci, hatta birinci olma şansı var. Bu yazı kaleme alınırken Nole, iki gün önce 30 yaşına girdi. Sırp tenisçi aynı zamanda bir süredir boşta olması sebebiyle yeni koçu Andre Agassi'yi de doğum gününden bir gün önce kamuoyuna açıkladı. Bu da yetmezmiş gibi Djokovic, 5 yıldır sponsoru olan Uniqlo ile yollarını ayırıp Lacoste ile anlaşmaya vardı. 30 yaşına girerken Roma Masters'ta finalde Zverev'e kaybetse de yeni koç + yeni sponsor ile Roland Garros'a hazırlanmaya başladı bile. 

Tenis tarihinin en iyisi Roger Federer'in 36 yaşına girmesine yaklaşık iki ay kaldığını düşünürsek, kalan kariyerinde oynayacağı maximum iki yıl daha var gibi. Onun yerinde başka bir isim olsa belki bu kadar uzun süre fit kalıp hala kariyerine devam ediyor olamazdı. Zaten Federer gibi sporcuları en üst seviyede tutan başarının sırrı da bu olsa gerek : Kendilerine iyi bakıyorlar, işlerine büyük saygı duyuyorlar ve tüm bunları severek yapıyorlar. Sevmek demişken geçenlerde Nick Kyrgios'un "tenisi sevip sevmediğime emin değilim" açıklaması dahi Avustralyalı raketin kariyerinde nasıl gel-gitler yaşadığını göstermesi açısından önemli bir ayrıntı olsa gerek.

Federer'deki bu profesyonel anlayışın aynısı Nadal ve Djokovic'de de var. Nadal yaşadığı sakatlıklara aldırış etmeden turun sürekli içinde kalmak için fazlasıyla mücadele verdi. Hep daha iyisi için savaştı. Bitti denilen anlarda küllerinden daha güçlü doğarak geri dönmeyi başardı. Keza Murray de, tarihin en büyük üç tenisçisi ile aynı döneme gelen kariyerinde elinden gelenin en iyisini yaparak iki kez olimpiyat şampiyonluğu kazandı. Birçok üst düzey turnuvada kupalar kaldırdı ve o da nihayet dünya 1 numarası koltuğuna oturmayı başardı.

Tekrar Djokovic'e dönelim. Novak; Andy'den 1 hafta, Nadal'dan ise 1 yaş küçük. Federer ile aralarında hemen hemen 6 yaş fark var. Djokovic'in doğum günü şerefine; bu büyük dört tenisçi için hepsinin 30 yaşına ayak bastıklarında kariyerlerinde ne tür başarılar elde ettiklerine göz atalım istedim ve bununla ilgili küçük bir araştırma yaparak bunu tabloya döktüm. Tabloda birçok parametre var. Bu tablo 'kim daha iyi' kısmından öte, 'The Big Four'a neden böyle dendiğinin kanıtı gibi adeta.

Yine de her biri 30 yaşındayken hangisi genel anlamda daha iyi diye sorarsanız, ben az bir farkla Djokovic derim. Ya sizler?

30 Ocak 2017 Pazartesi

Federer Olmak

"Federer, yıllanmış bir şarap misali; içtikçe içesiniz, izledikçe izleyesiniz geliyor. Federer, sevgiliye okunan bir şiir misali, her okunduğunda sizi değişik dünyalara götürüyor, sizi sizden alıyor. Federer, bir tür bağımlılık durumu sanki; asla vazgeçemiyor ve daima kalitenin, en iyinin yanında olduğunuzu hissediyorsunuz. Peki Federer olmak nasıl bir duygudur acaba? Bunu, onu ilk gördüğümde mutlaka soracağım!"

.............................................................................................................


Bazen sadece iyi olmak yetmez. İşinizde iyi olduğunuz kadar, onu severek de yapmalısınız. Hatta bu noktada Konfüçyüs'ün "Sevdiğiniz işi yapın ve hayatınızın tek bir günü bile çalışmış olmazsınız" sözünü de hatırlayarak 'aşk ve tutku ile yapılmış işlerin bizleri sürekli başarıya, en ulaşılmaza götüreceği' gerçeğini de ezberlerimize ekleyelim. 

Roger Federer... İlhamını, tutku ve aşktan alan İsviçreli raket; tenis sporuna yüklediği derin anlamlar, kattığı evrensel dokunuşlar ve tarif edemeyeceğimiz güzellikte birçok argümanı ile sadece 21.yüzyılın değil, tarihin gelmiş geçmiş en iyi tenisçisi pozisyonunda. "Yedisinde neyse yetmişinde de odur" sözünün gerçek hayatta birebir yansımasıdır onun muazzam kariyeri. Dünyanın dört bir yanında bu derece sevilmesi, takdir edilmesi ve sürekli zirveye oynayan sağlam karakteri onu her daim finallerin, kupaların ve başarıların ortak paydasında buluşturdu. 


Başarılı iş = Tutku + Sevgi + Aşk

Bugün internetten iki üç dakikanızı almayacak şekilde Federer'in kazandığı başarıları okuyabilir ve kendisine kısa sürede mest olabilirsiniz. O ise 19 yıllık tenis kariyerinde bir an olsun az ile yetinmedi, her olumsuz durumda sabretti ve çok çalışıp, yukarıdaki 'başarılı iş' formülüne sonuna kadar bağlı kalıp engelleri bir bir aştı. 'Tarihin en iyisi' öyle bir çırpıda söylenen, kişiyle özdeşleştirilen basit bir elbise değil. Bilakis o elbisenin ağırlığı diğerlerine benzemez, taşıması da oldukça güçtür ve giyildiğinde de nesilden nesile aynı duyguları yansıtması gerekir. 2017 yılındaki Federer, ilk Grand Slam şampiyonluğunu aldığı 2003 yılındaki gibi ruhu genç ve işine büyük saygı duyuyor. İşine asla küsmüyor, sonuç ne olursa olsun hedefinden bir adım dahi olsa geri adım atmıyor ve içindeki o sonsuz kazanma dürtüsü ile daima en ulaşılmaza koşuyor. Tutku, aşk ve bağlılık işte böyle bir şey...

Tenisin 'ekselansları' ünvanını GOAT kişiliği ile özdeşleştiren Federer için hiçbir şeyin asla imkansız olmadığı gerçeğini daha dün Avustralya Açık finalinde ezeli rakibi Rafael Nadal karşısında kazandığı Grand Slam şampiyonluğundan net bir şekilde anladık. 3 farklı slamde en az 5 kez şampiyonluk elde eden tek tenisçi olarak da tarihe bir kez daha geçti Federer. 6 aylık sakatlığının ardından katıldığı ilk ciddi turnuvada çeyrek final dahi görmesi başarı sayılacakken, finale kadar yürüyüp, üç kez 5 setlik maçlar oynayıp, 'Top 10' kategorisindeki 4 ismi birden yenerek, kariyerinin 18. Grand Slam şampiyonluğunu kazanması ve buna 35,5 yaşında ulaşması, bu satırları yazan ve okuyanlar için takdir ötesi bir iştir. 5.sette 3-1 geriden gelip, 5-0'lık seri ile seti 6-3 kazanıp şampiyon olmanın anlamını bazen kelimeler ve rakamlar dahi doğru şekilde karşılayamaz, izah edemez.

Büyük bir kupa koleksiyoncusu olan Federer için bu saatten sonra "Artık yaşlandı, bırakmalı, daha Grand Slam kazanamaz" gibi söylemlerin son bulduğu da aşikar. Federer'in içinde yanan ateş (tutku), daha doğrusu gençlik iksiri, onu en zor yollardan hayata döndürdü ve kısa zamanda en ulaşılmaz hedeflere götürdü. Federer'in 18.Grand Slam şampiyonluğu için tam 4,5 sene beklediği ve o zaman dilimi içerisinde onu 3 kez bu yoldan döndüren kişi Djokovic'den başkası değildi. Bundan sonra da başta Djokovic olmak üzere, büyük bir savaşçı ve asla pes etmeyen kişiliği ile Nadal, daha güçlü dönmesi beklenen Murray ile rekabete sonuna kadar devam edecektir Roger.

'bel18ve' den 'bel19ve'lere gelen süreçte , neredeyse imkansızı başardı ve tenis tarihindeki adını daha kalın puntolarla yazdırdı.
Sürekli en iyisini istemek, eleştiriler karşısında yolunuzdan dönmemek, tutku ile içinizde büyüttüğünüz ve yaşattığınız gençlik iksiri ile hangi spor dalı olursa olsun başarı kaçınılmaz bir gerçektir. Aynen Michael Jordan, Muhammed Ali, Usain Bolt ve Michael Phelps'in daha önce bunu birçok kez yaptığı gibi. 

Paolo Maldini, Ryan Giggs, Francesco Totti, Andrea Pirlo, Frank Lampard, Gianluigi Buffon ve bu yazıyı okuyanlara da buradan selamlarımı yolluyorum...


2017 Avustralya Açık finali - Federer & Nadal

21 Haziran 2016 Salı

2016 Wimbledon

WİMBLEDON = ROGER FEDERER 

... diyerek sözümüze başlayalım. Evet Grand Slam turnuvalarının en prestijlisi olan Wimbledon'da bugüne kadar tam 10 kez final oynayıp bunların 7 tanesini kazanan (Pete Sampras ile beraber bu alanda zirvede) bir isimden söz ediyoruz. Ayrıca son iki final olan 2014'te 33, 2015'te ise 34 yaşında olmasına rağmen hala final oynayabilecek düzeyde bir efsane, Federer. Sözkonusu 2 finalde de 'makina' Djokovic'e kaybetti. 2014 finali en unutulmaz finallerden biriydi. Novak 3-2 kazandı ama Federer ile arasındaki 6 yaş farkın verdiği fiziki dayanıklılık ve mental yorgunluk maçın son setinde bariz bir şekilde hissedilmişti. Final setinde Djokovic 5-4 öndeyken servis atan Federer, basit hatalar yapmış ve son olarak fileyi geçemeyerek kupayı Novak'a vermişti. O turnuvada Federer final maçı da dahil (son anlar hariç) inanılmaz agresif ve istekliydi. Çeyrek finalde Wawrinka ve yarı finalde de Raonic'i eleyerek gelmişti. 2015 Finalinde ise bir yaş daha yaşlanan vücudu ile Djokovic'den yalnızca 1 set alabilmişti.

Son 10 Wimbledon finalinin tamamında Big Four (Büyük dörtlü) olarak adlandırılan Federer- Nadal - Djokovic - Murray'den ikisi yer aldı. Belki de en unutulmaz Wimbledon finali ise 2008'deki 4 saat 48 dakika süren ve Nadal'ın Federer'i 3-2 ile geçtiği maçta yaşandı. İzlemeyenler mutlaka izlesinler (Maç sayısında Federer yine fileye takıldı). Bu epik final, Nadal'ın aynı zamanda ilk Wimbledon şampiyonluğu olurken, Federer'in de üst üste 6.kez bu turnuvayı kazanmasına engel olmuştu. Favorilere geçmeden önce daha önce Wimbledon'u 2 kez kazanan Rafael Nadal'ın sakatlık dolayısıyla turnuvaya katılamayacağını belirtelim. Nadal ayrıca geçen sene henüz ikinci turda Dustin Brown'a elenmişti. Nadal için en erken geri dönüşün ve nihai hedefin olimpiyatlar olacağını (5-21 Ağustos) kestirmek zor değil.


Bir haftadan daha az bir zaman sonra başlayacak olan Wimbledon için baş favori, son yıllarda alışık olduğumuz şekilde tenisin 1 numarası Novak Djokovic. Bu sene takvim slami yapmak için büyük bir iştahı olan Sırp raket ara ara sendeler pozisyonda olmasına rağmen yine de en zor yenilebilecek raket konumunda. Novak daha önce Wimbledon'da 4 finalde 3 şampiyonluk çıkartma başarısı gösterdi. Rakiplerinin onu yenmesi için o gün en ekstra işleri yapmaları şart görünüyor. Djoker'den sonra 2 numaralı favori ise tartışmasız bir şekilde Andy Murray. Roland Garros'ta ilk kez bu sene finale çıkan Britanyalı raket kendi oyununu fazlasıyla geliştirdi, seviye atladı. Ayrıca an itibariyle Novak'ı yenmesi en muhtemel raket olarak görünüyor. 1 kez Wimbledon'u kazanan Murray, geçen sene yine yarı finalde Federer'e kaybetmişti. 2 sene aradan sonra tekrar beraber çalışmak için anlaştığı İvan Lendl'ın ayağının tozuyla "Djokovic'in takvim slami yapmaması için buradayım" şeklinde verdiği iddialı demeç sonrası Murray bakalım neler yapacak? Federer ise hem çim kortta her daim iyi olması ve hem de turnuvanın Wimbledon olması münasebetiyle bence 3. favori konumunda. Fakat bu favori durumu her turdaki rakibine göre değişkenlik gösterecektir. Çünkü Federer'i yenmek artık eskisi kadar zor değil. Zaten ekselansları Wimbledon öncesinde iki çim turnuvasında da (Stuttgart ve Halle) final göremedi. Yaşlılık ve bunun en büyük artçı sarsıntısı olan sakatlığının kendisi için en büyük engel olduğu İsviçreli için 18.Grand Slam şampiyonluğu kelimenin tam anlamıyla 'bıçak sırtı'.

Kendime göre belirlediğim 4 numaralı favorim; 2014'te yarı final oynayan Kanadalı 'dev' Milos Raonic. Wimbledon'u daha önce 3 kez kazanan John McEnroe gibi bir efsanenin çalıştırdığı Raonic, her zamankinden daha iddialı hazırlandı bu turnuvaya. Daha sonra ise 5 numarada Stanislas Wawrinka geliyor. Üst üste 2 yıldır çeyrek finalde elense de eğer istikrarını ve konsantrasyonunu bozmazsa Stan en az yarı final görebilir. İlk 5 isimden sonra sırayla favorilerim; Nick Kyrgios, bu senenin en formda isimlerinden 22'lik Dominic Thiem ve son olarak "yüzüp yüzüp kuyruğunda boğulan" Kei Nishikori..."Sürpriz" kategorisinde yer alan Tsonga, Dimitrov, Cilic, Berdych gibi isimlere ise açıkçası hiç şans vermiyorum.

Wimbledon aynı zamanda yeşil ve beyaz renklerini temsil eder. Yeşil bir zeminde beyaz ritüeline uygun olarak korta çıkan tenisçilerden bakalım hangi isim 10 Temmuz'da şampiyon olacak? Gerçi 10 Temmuz'da Avrupa Futbol Şampiyonası final maçı da var. Euro 2016 finali Türkiye saatiyle akşam 22:00'da olacak. Wimbledon finali ise geçen sezon gibi olursa 16:15 gibi başlar ve 5 set sürerse tahminle 20:00'a kadar sürer. Sonuçta iki finalin birbiri ile çakışma şansı yok, rahat olabilirsiniz :)


9 Mayıs 2016 Pazartesi

Djokovic yenilmez mi?


İlk olarak şu teşhisi koyalım : Djokovic ne yaparsa yapsın, bir türlü yaranamıyor. Belki geçmişinde kendisinin de pişman olacağını düşündüğüm; maçları yarıda bırakması, oyunu yavaşlatması ve aldığı sağlık molaları gibi tepki çeken hareketleri dışında, tenis tarihinin en büyük rekabetlerinden birine sahne olan Federer ve Nadal'ın gölgesinde başarıları nispeten daha az gündeme getirilip, hatta zaman zaman ikinci sayfalara taşınsa da o rekorları birer birer kırmaya, adını da en iyilerin olduğu listede üst sıralara yazmaya devam ediyor. Federer'in 17 Grand Slam şampiyonluğuna karşı 11 ile (en yakın rakibi 14 ile Nadal olsa da) bunu kırabilecek potansiyeller listesinde 1 numarada olan Sırp tenisçi, kortun tamamına yayılan enerjisi ve izleyicilerin biraz maçı izledikten sonra "tamam bu maçta cepte" diyebileceği bir ortamı tüm dünyaya ispatladı. Son yıllarda en çok karşılaştırıldığı Federer ve Nadal'ı "head to head"te de (ikili rekabette) geçti ve psikolojik üstünlük artık Nole'da. Gerçi bu satırları yazarken 'head to head' konusunda Djokovic'in neredeyse tüm vasat üstü tenisçilere karşı üstünlük kurduğunu da ekleyelim. Tenis tarihinin en estetik vuruş ustası Federer de, tenis tarihinin en savaşçı ismi Nadal da onu yenmek için biliyorlar ki, o gün oldukça fazla ekstra işler yapmaları gerek. Sonuçta karşılarında bir makine var ve bu makinenin sekteye uğramasını beklemek bir yana, sizler için herşeyin yolunda gitmesinin yanı sıra seviyenizin de en üst noktada olması şart. Bunu son yıllarda belki de tek başaran 2015 Roland Garros'ta Stan Wawrinka olmuştu. Ne var ki İsviçreli, o seviyeye bir türlü tekrar ulaşamadı, çünkü o seviyeler büyük ölçüde istikrara endeksli ve bu kıstas için Wawrinka örnek bir model asla olamadı.


Novak Djokovic'in son 2 yılda sürekli beşinci viteste devam eden tenis hayatında en başta da belirttiğim gibi tüm dünya tarafından yeteri kadar takdir görmemesi, başarılarının sessiz bir şekilde haber olması onu asla yolundan döndürmedi. Federer ve Nadal ile oynadığı maçlarda, seyircilerin neredeyse tamamının onları desteklediği ortamlara zamanla o kadar alıştı ki, bunu kendi içinde (aklıyla) çözümledi ve negatif görünen ortamı pasifize ederek yenilmesi çok güç bir makineye dönüşüverdi. Final maçlarını, final puanlarını, final setlerini çok daha büyük oynuyor Novak. 2016 Avustralya Açık yarı finalinde herkesin "Acaba bu defa Federer, Djokovic'i yenip 18.Grand Slam hayaline yaklaşacak mı?" diye sorduğu bir ortamda öylesine iki set oynamıştı ki, adeta ekselanslarına nefes bile aldırmadan sadece 3 oyun vererek 2-0'ı bulup maçı neredeyse orada bitirmişti. Federer demişken, tenis tarihine yön verecek kadar büyük olan efsanenin ilerlemiş yaşına rağmen 2014'ten bu yana oynadığı büyük oyunla bugün Grand Slam sayısını 20'ye çıkartamamasının baş sorumlusu yine tahmin ettiğiniz gibi Novak Djokovic'ten başkası değil (2 Wimbledon finali, 1 Amerika Açık finali ve 1 Avustralya Açık yarı finali).


Djokovic eskiye nazaran çok değişti. İlk başta kendine çok iyi baktı. Hayatının tüm merkezine tenisi koydu. Tamamen tenis odaklı hayat felsefesi ile yoğurduğu kariyerinin zirvesinde ve dünya 1 numarasından da uzun yıllar inecek gibi görünmüyor. Hem eskiye nazaran daha pozitif ve gerek kort içinde gerekse de kort dışında daha eğlenceli bir Djokovic var. Çoğu zaman esprili videolarda onu görmek mümkün. Ayrıca Federer ve Nadal hakkında konuşurken de gayet üsluplu ve rakiplerinin her zaman hakkını veren, övgü dolu sözler kullanıyor. Evet tüm dünyada her sporcunun yükseliş ve parlak dönemi kadar gerileme dönemi de oluyor ve olacaktır ama Novak için bu kısır döngünün gelme olasılığı şimdilik biraz daha uzun sürecek gibi görünüyor. Zira onun seviyesine yaklaşacak tenisçi sayısının az oluşu da onu daha bir güçlü kılıyor. Son zamanlarda Nadal, savaşçı kimliği ve şampiyonluklara olan özlemine ek olarak toprak kort sezonunda büyük bir çıkışa geçti ama onun Djokovic seviyesine gelmesi için birkaç turnuva daha kazanması ve gelecek özgüveni ile beraber en başta da Novak'ı mağlup etmesi gerekiyor. Zaten hali hazırda 35'ine gelmiş ve 1-2 sene içerisinde muhtemelen efsane kariyerini bitirmek zorunda kalacak olan Federer'in Novak için bir tehdit olmasının eskiye nazaran daha da zor olduğu gün gibi gerçek. Kariyerinde sadece 2 Grand Slam şampiyonluğu bulunan ve final maçlarında çoğu zaman boynu bükük ayrılan Murray ise yine Grand Slam finalleri oynayacaktır ama bu alanda Novak'a olan zaafını yenmesi biraz zor olacak.

Novak Djokovic'in tenis dünyasında geldiği seviye gerçekten insan üstü. En inanılmaz puanları alırken soğukkanlı ve istikrarı, seviyesi bir 'tık' bile düşmüyor. Seyirci tahrikinden etkilenmiyor, profesyonelce sadece rakibine odaklanıyor ve ciddiyeti asla elden bırakmıyor. Kortun tümüne yayılan bedeni, esnekliği, hızı her zaman en üst seviyede. Hatta ve hatta bazen basit hatalar yaptığında biz ekran başında oldukça şaşırabiliyoruz. Rakiplerinin neredeyse tamamının "ne yapsam olmuyor, çünkü çok güçlü" serzenişlerinin yüz ifadelerinden net bir şekilde algılayabildiğimiz bir ortamda, hak ettiği saygıyı, itibarı ve desteği beklemek onun da hakkı. Kariyerinin en büyük eksikliği olan Roland Garros için ise çok istekli ve kendi adıma onun mutlaka bu turnuvayı birgün kazanacağını düşünüyorum. O yıl, bu yıl mı olur bilmem ama o kupayı kaldırıp sevinçten ağlayacağı günlerin oldukça yakın olduğunu hissediyorum.


Roger Federer'i tenis tarihinin gelmiş geçmiş en iyisi yapan sadece kazandığı şampiyonluklar değil. Korttaki asil duruşu, adeta tenis topu ile olan aşkın herkesin kalplerinde bıraktığı derin etki. Estetik ve zerafetin akıl ile birleşmesinin son evrede çift taraflı aşka dönüşmesi gibi bir durum aslında Federer'in bizlere yansıyan görüntüsü. Bu sayede dünyada gittiği her ülkede en büyük desteği, saygıyı görüyor, çünkü insanların hep görmek istediği - bir yerde sanat - görsel şöleni sunuyor. Djokovic de durum biraz farklı. Federer gibi başarısının çıkış yolu AKIL gibi görünüyor ama Sırp tenisçiyi son yılların en iyisi yapan temel etken ise asla sinirli olmayan soğukkanlı yapısı ve lakabı olarak bilinen 'makine'nin keskinliğine bürünen istikrarlı ve şaşmaz çizgisi. Kort içinde bedeni öyle seri işliyor ki, bir o tarafa bir bu tarafa esnediği ve inanılmaz gibi görünen puanları alması hep bu kusursuz işleyen makinenin ezberlenmiş görüntüsünden başka birşey değil. 3 setlik maçlarda kimi zaman ufak tefek sekteye uğrasa da makine 2016'da da yine güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. Djokovic yenilmez mi? Tabii ki hayır ama onu yenmek için o gün rakibinin 'Optimus Prime' seviyesine çıkması şart!





SON 1 AYDA EN ÇOK OKUNANLAR