çorba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çorba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2014 Pazartesi

Sipsak Mercimek Corbasi (Alisilmisin disinda bir tarif)



Mercimek corbasi icin yillarca pek ugrasildigini gorduk. Icine butun olarak patates, sogan, havuc koymalar. Pistikten sonra malzemeleri stilden gecirmeler... Fakat aslinda tum bu ugraslarla vakit harcamaniza hic gerek yok. Cok hos bir lezzeti cok daha kolayca elde edebilirsiniz. Fakat cocuklar icin daha besleyici olsun, ben bu sebzeleri eklemeye devam edeyim derseniz o baska. Iste tarifimiz:

 Malzemeler:
* 1 su bardagi kirmizi mercimek
* Yarim yemek kasigi tuz
* Yarim yemek kasigini biraz gecen kimyon (İsteğe gore artirilabilir).
* 5,5 ya da 6 su bardağı su

Yapilisi:
Kirmizi mercimegi yikayip dudukluye koyun. Tuzunu ve kimyonunu ekleyin. Uzerine, normalde mercimek corbasi yaparken eklediginizden daha az miktarda su ekleyin. Bu corbanin guzel olmasinin sirri mercimegi cok suyu az olmasi. Yani biraz kivamli olacak. Bir de tum o eklediginiz sebzelerin tadini Allah'in izniyle kimyon sagliyor burada. Kimyonu bol olursa iyi olur yani. Pisirdikten sonra suzme mercimek corbasi olmasini arzu edenler suzgecten gecirebilirler. Sart degil bu adim. Iste hepsi bu kadar. Deneyenlere afiyet olsun.

6 Haziran 2011 Pazartesi

KONYA TARHANASI

Bu defa sevgili memleketim Konya'dan bir lezzet eklemek istedim. Asla vazgeçemediklerimden, miss kokulu tarhanamız. İçerisinde domates, biber, un, yoğurt, nohut, baharatlar başta olmak üzere bir sürü şey var. Dolayısıyla son derece besleyici. Yapması zor olsa da yemesi bir o kadar lezzetli. Önce tarhana yoğurulur çok çok büyük bir kovanın içinde. Sonra beş gün orada bırakılır ve ekşimesi beklenir. Mümkünse sıcak bir yere konur kova ve taşarsa diye de altına temiz bir leğen konur. Bu esnada her gün iki defa karıştırılır. Tabi o kadar büyük bir kovaya yetecek kaşık bulamayacağınızdan oklava gibi bir şeyle karıştırmanız gerekir. Kovanın ağzı kesinlikle kapalı tutulur.

Sonra temiz bir sofra bezi serilir ve üzerine un serpilir. Bir kaşıkla ekşimiş tarhanadan parçalar alıp beze koyulur. Sıcak bir ortamda bir kaç saate kadar kurur. Kuruyunca tersi çevrilir ve biraz da o yüzü kurur. İyice kuruyup da yapışmayacak kıvama gelince kevgirden geçirilir. Ki en zor aşaması budur. Eller kıpkırmızı olur ve acır =) Resimdeki tarhanayı annem yapmıştı. Ben de ovalama kısmında rol aldım =)

TARHANA ÇORBASININ YAPILIŞI:

* Bir buçuk kepçe kuru tarhana
* 1 yemek kaşığı domates salçası
* 1.5 litre kaynar su
* İsteğe göre tuz
* Arzu edilirse tereyağı

Yapılışı:

Tarhana bir gece ya da bir kaç saat öncesinden üstünü geçecek kadar bir suyla ıslatılır. Bu işlem içinde hiç pütür kalmaması içindir. Ama zamanınız yoksa ya da benim gibi pütürlüsünü bile seviyorsanız beklemeden de yapabilirsiniz =) Islanan tarhanayı ocağa koyup üzerine kaynar suyu eklenir ve topaklanmasın diye sürekli karıştırılır. Bir müddet sonra az suda eritilmiş salçası eklenir ve sürekli karıştırılarak pişrilir. Yapılırken mazemesine tuz konduğu için pişirirken normalden az tuz eklenir. Pişip de servis tabağına alındıktan sonra üstüne yakılmış tereyağ (yoğurt çorbasındaki gibi) eklenir. Ama bu tamamen isteğe bağlıdır. Ben yılda 20 kez tarhana yapsam belki bir kez anca ekliyorum. Yağsız da süper oluyor.



Ben ölçü olarak bu kepçeyi kullandım. Üstünde tarhana tozları hâlâ duruyor =)

Hepinize sevgilerimle.

21 Mart 2011 Pazartesi

MARAŞ TARHANASI VE PRATİK ÖTESİ BİR KURABİYE =)

Doğu&Güney Doğu mutfağına merakım malum. Aylar evvel Maraş tarhanası almıştım. Tuzlu yemem yasak diye denemek de nasip olmamıştı. Şimdilerde çok nadir de olsa az tuzlu bir iki kaçamak yapmaya başladım =) Bu tarhanayı da Sevgili Mihriban'ın tarifiyle denedim. Güzel oldu ancak bizim alışık olmadığımız bir tat olduğu için oldukça ekşi geldi. Annem ve babam pek içemediler =) Sonradan Elazığlı bir teyzeden öğrendim ki; Maraş ve Elazığ tarhanası ekşi olurmuş. Eğer sen o ekşiliğiyle yemek istemezsen pişirirken içine biraz suda ezilmiş yoğurt eklermişsin. Ben bunu bilmeyince ekleyememiştim tabi. Nasipse sırada denenmeyi bekleyen Elazığ tarhanası var. Ona eklerim artık inşaAllah. Maraş ve Elazığ tarhanası hakkında bildiklerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum.

YAPILIŞI:

Bir miktar tarhanayı üzerini geçecek kadar suya ıslatın. Yumuşayınca kısık ateşte iyice ezilene kadar pişirin. Zaten kağıt gibi incecik olduğundan çabuk pişiyor. Bu esnada el blendırı ile çekin. El blendırınız yoksa normal robottan geçirip tekrar tencereye alabilirsiniz. Sonra içine bir diş ezilmiş sarımsak ekleyin. Ben 2-3 diş ekledim. Ve haşlanmış nohut ekleyin. Bir taşım daha kaynatıp ocaktan alın. Bir tavada tereyağını eritin ve içine nane ekleyin. Çorbanızın üstüne döküp servis edin.

PRATİK KURABİYE

Bu kurabiyeye ne desem bilemiyorum =) İyi ki tarifi karşıma çıkmış. Cumartesi gelecek misafirlerime yapmak için pratik bir kurabiye tarifi ararken internette bu arife rastladım. Ekleyenden Allah razı olsun. Misafirlerime içinde ne olduğunu söylemeden önce tahmin etmelerini istedim. Kimi fındıklı dedi kimi tahinli. Ama hiç biri değildi. Tarifi okuyunca çok şaşıracaksınız eminim =) Resimler akşama yakın çekildiğinden renk farkı var biraz. Kurabiyenin tadı bildiğimiz un kurabiyesi gibiydi. Denemenizi kesinlikle tavsiye ederim.

İşte tarifi:

Bir poşet (dikkatinizi çekerim, paket değil poşet) krem şantiyi, bir su bardağı sıvı yağ ile çırpın. Ben Afia Gıda şanti kullandım. Sonra üç su bardağı un ekleyip yoğurun. Şekillendirip yağlanmış tepsiye dizin. 175-200 derecede üzeri çatlayana dek yaklaşık 20 dk pişirin. İşte hepsi bu =)

Tarifin orijinalinde ılıdıktan sonra üstüne pudra şekeri serpiliyordu ama ben tadına bakıp da şeker miktarını yeterli bulunca serpmedim. Bir de tepsiden ılımadan çıkarmayın sakın, dağılır. Şekil vermek için ise önce kısır gibi sıktım elimde. Sonra hafif hafif yuvarladım. Böylece dağılmadan kolayca şekillendi. Denemek isteyenlere şimdiden afiyet olsun.


23 Şubat 2010 Salı

BİSMİLLAH HER HAYRIN BAŞIDIR ve SEBZELİ BUĞDAY ÇORBASI



"Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız." der Üstad Hazretleri.

Kur-an'ı Kerim'de 114 Sûre vardır. Bu 114 Sûre'den 113'ünün başında Besmele geçmektedir. Sadece Tevbe Sûresi'nin başında yoktur. Bu nedenle bazı âlimler "Tevbe Sûresi, Enfal Sûresi'nin devamıdır" derler. Ancak Tevbe'nin başında Besmele geçmemesinin sebebi hikmeti, Sûre'nin kâfirlere hitaben başlamasıdır. Besmele'de eman ve emniyet vardır. Oysa bu Sûre kâfirlere ciddi tehditler ihtiva etmektedir.

Bunun yanında Neml Sûresi'nin hem başında hem de ortasında Besmele geçmektedir. 30 ve 31. Ayetlerin mealinde:
# Mektup Süleyman’dandır ve “Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla” diye başlayıp:
“Bana karşı kibirlenmeyin, itaat ve teslimiyet göstererek yanıma gelin!” diye devam etmektedir.# denmektedir. Dolayısıyla Yüce Kitabımız’da toplam 114 defa Besmele geçmektedir.

Bismillah, bir anahtardır. Nasıl ki kapalı kapıları anahtarsız açamayız, aynen onun gibi Besmele anahtarı olmadan da kapılar açılmaz. Yazın yolda yürürken kaldırım ve asfaltın birleşim yerlerinden ipek gibi incecik otların çıktığını görür de hayret ederiz. Mantıken anlayamayız o zarif otçuğun koskoca taşı-kayayı nasıl yarıp çıktığını. Ya da özellikle Karadeniz’de dağlara baktığımızda (mesela Maçka yolunda) kayaları yarıp da küçük ağaçların çıktığını görürüz. İşte bu, Bismillah anahtarının açtığı kapıdır. O nazik ot-kök toprakta ilerler. Kayalar gibi bir engele rast gelince “Bismillah” der. Rahman’ın adıyla kapıya anahtarı sokup çevirir adeta. Ve o kayalar o minik otun emrine musahhar olur. Adeta şakk-ı kamer gibi yarılır. Üstad Hazretleri bu konuyu çok güzel açıklamaktadır.

Konyamız’ da çok güzel bir adet vardır. İnsanlar Besmele’yi ağızlarına pelesenk etmişlerdir. Özellikle otobüse-minibüse binerken teyzelerin mırıltıyla Besmele çektiğini duyarsınız :) Bu bilinci yayabilsek ne güzel olur.

Şimdi Bismillah deyip tarifimize geçelim:

SEBZELİ BUĞDAY ÇORBASI


Sevgili rumma’ dan aldığım bu tarifi bir iki küçük farkla uyguladım. Tadı güzeldi, ben sevdim. Ama kerevizli ve fazla taneli çorbaya alışkın olmayan anne ve babam biraz garipsediler :) Tarifi, orijinal miktarları yarıya indirerek yaptım. Çünkü okuyunca “bu çorba bize çok gelir” diye düşünmüştüm. Yarı malzemelerle uyguladığım halde bir tencere dolusu çorba oldu.
Bakliyatların bir gün önceden ıslatılması gerekmekteydi ancak ben aniden karar verip iş dönüşü aceleyle yapınca ıslatamadım tabi. Düdüklüde haşladım bakliyatları. Başka bir tencerede de çorbayı pişirdim. Sonra ikisini birleştirip bir müddet de öyle pişirdim. Gayet hoş oldu.

Çorbada yaptığım bir diğer değişiklik ise, tavuk eti yerine tavuk bulyon kullanmak oldu. Bence en iyisi tavuğu haşlayıp suyunu kalıplarda dondurmak ve bulyon olarak kullanmak. Ama evde eskiden kalma Bim yapımı bulyon vardı, iki adet ondan attım çorbaya.

Ben bu çorbayı sevdim. Ve özellikle çocuklar için çok besleyici olduğunu düşünüyorum. Çorba severlere önerir, rumma’cığıma da teşekkür ederim :)

Tarifi burada. Sevgilerimle.

3 Şubat 2010 Çarşamba

EZOGELİN ÇORBASI VE KENDİNİ TANIT MİMİ


Üç öğünde hiç bıkmadan çorba yiyebilen biri olarak (ki Hadis-i Şerif'te çorbanın şifa olarak geçtiğini öğrendikten sonra ona olan düşkünlüğüm sevinerek artmıştır) farklı çorbalar denemeyi seviyorum. Ezogelin, en sevdiğim çorbalardandır. Nasıl yapılacağını bilmiyordum. Kanserojen diye hazır çorba almadığımız halde, sadece ezogelini ara sıra alırdım. Fakat Handenur'daki monosodyumglutomat yazısını okuyunca ondan da vazgeçtik. O an bu sevdiğim çorbanın tarifini araştırıp Oktay Usta'dan buldum. Dar bir vakitte yapıp hemen yediğimiz için süslü bir fotoğraf çekemedim :) Kusuruma bakmayın. Zaten dikkatli baktığınızda çorbanın üzerindeki buharı göreceksiniz, dumanı üstünde yani :) Blogcuda güzel tariflerini bizlerle paylaşan Sevgili guljahan bu tarifi yayınlamamı bekliyordu. Taşınma vesaire derken biraz gecikti tarif, kusuruma bakmasın. İşte tarifimiz:
Malzemeler:

* 3 çorba k.kırmzı mercimek
* 3 çorba k.pirinç
* 3 çorba k.bulgur
* 1 soğan
* 3 çorba k.un
* 2 çorba k.salça
* 3 çorba k.tel şehriye
* 1 çorba k.tereyağı
* pulbiber
* nane
* su
* sıvıyağ

Yapılışı:

İlk olarak mercimek, pirinç ve bulgur ayrı bir kapta haşlanmaya alınır. Diğer tarafta tereyağı eritilir. Üzerine sıvıyağ ve doğranmış soğan eklenerek sotelenir. Daha sonra üzerine un ilave edilir. Bir süre sotelendikten sonra üzerine şehriye eklenir. Sonrasında içerisine nane ve salça ilave edilerek kavrulma işlemine devam edilir. İyice kavrulunca üzerine önce soğuk, sonra sıcak su verilerek kaynaması beklenir (Pirinç ve mercimeğin de içinde su olduğu hesap edilerek su eklenir). Kaynayınca üzerine haşlanmış pirinç, mercimek ve bulgur eklendikten sonra tuzu ve baharatı ayarlanarak pişmeye bırakılır.


İkinci konumuz ise mimler. Okurken rahat, cevaplarken sıkıntılı olduğum bir konu :) Sevgili Tuba ve ablam Hilal Timur beni mimlemişler. Tuba üç mimden istediğimizi seçmemizi söylemiş. İnsanın kendini anlatması zordur, bu yüzden blogla ilgili mimini seçmeyi düşünüyordum. Ancak ablam da aynı konudan mimleyince mecbur buna (Kendinizi yedi maddede tanıtınız) cevap vermek durumunda kaldım. İşte cevaplarımız:

1. İlk cevabımın ne olacağını aranızda bilmeyen yoktur sanırım :) Urfa Tutkunu'yum.

2. Kitap okumayı ve kitap kokusunu çok severim. Kitapsız bir hayat düşünemiyorum. Çok dar vakitlerde kalır ve okuyamazsam, en azından kapağını açar bir koklarım. O mis gibi kokuyu mutlaka duymam lazım.

3. Şüpheli şeylerden sakınmaya çalışırım. Bir şey (yiyecek-içecek) şüpheli ise benim için iş bitmiştir. Haram zaten haramdır, ona dikkat eder insan, göz göre göre yemez. Ama şüpheli ise, yemezse ölmez ama yerse ahiretini öldürebilir. Böyle şeylere dikkat ettiğim için "birlikte yaşanması zor bir insan" olduğum söylenir.

4. Kırmamak için kırılmayı seçerim. Bu yüzden de zarar gören taraf hep ben olurum (zahirde tabi bu zarar).

5. Bir insandan soğumam için yalan söylediğine şahit olmam yeter. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) bir Müslüman'ın her şeyi yapabileceğini, ama asla yalan söylemeyeceğini bildirmiş çünkü.

6. Evin derli toplu ve eşyaların simetrik olmasını önemserim. Dağınıklıkta resmen fenalık geçiririm :)

7. Limon ve sade kahve bağımlısıyım.

Bilmem açıklayıcı oldu mu ama yazabildiklerim bu kadar :)

2 Şubat 2010 Salı

Bir Birecik Lezzeti: TIKLİYE ÇORBASI


Seneler evvel bir Nizipli'den Antep'e özgü yemekleri dinlerken Tıkliye'yi duymuştum. Sadece ad olarak duyduğum bu yemeğin ne olduğunu çok araştırdım fakat kaç tane Antepli'ye sorduysam yörelerinde böyle bir lezzet olmadığını ve hiç duymadıklarını söylediler. Önceki hafta Tıkliye'nin tekrar aklıma düşmesi üzerine teknolojiden yararlanmak gerektiği münasebetiyle internette bir araştırma yaptım. Ve o Nizipli arkadaşın bana Antep yemeğidir diye tanıttığı Tıkliye'nin { tecelliye bakın ki :) } Canım Urfam'ın Birecik ilçesine ait bir lezzet olduğunu öğrendim. Urfa'ya gözlerimin açıldığı ilçe, Fırat'ı güzel, köprüsü özel Birecik. Nasipte çorbanı bulamak da varmış.

O akşam ablam hilaltimur'un evine gidecektik ve Tıkliye için daha fazla beklemeye takati olmayan ben annemi arayıp buzluktan parça et çıkarmasını, bir su bardağı nohutu da ıslatmasını istedim :) Malzemeler hazır olsun ki iş dönüşü hemen Tıkliye yapımına başlayabileyim.

İlk kez denediğim bu lezzet Antep yuvarlamasına benziyor biraz. Ama bunda topalaklar yok (yani yuvarlamalar). Tüm ev halkı beğendi. Hatta yeğenim Hamza Paşam maşaAllah büyük bir iştahla yedi. Görünen o ki, Tıkliye vazgeçilmez lezzetlerimiz arasına girdi. İşte tarifimiz:

Malzemeler:
*500 gr kuşbaşı et (ben 300 gr kadar kullandım)
*1 su bardağı nohut
*1 çay bardağı pirinç
*500 gr süzme yoğurt
*1 yumurta
*1 su bardağı süt
*tuz
*karabiber
*nane
*Sıvı yağ

Yapılışı: Nohut geceden ıslatılır. Et ile nohut pişer (düdüklüde pişirdim). İçine yıkanmış pirinç ilave edilir. Pirinçler pişirilir. Öbür taraftan yoğurt, 1 yumurta, 1 su bardağı süt, tuz, karabiber ile ezilir. Pişen çorbaya eklenir ve bir taşım kaynatılıp altı kapatılır. Yağ yakılmış nane ile servis yapılır. Afiyet olsun.

(İlk yayın Tarihi 28.12.2009)