hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
13 Ağustos 2009 Perşembe
Sevgili Günlük- Yaramaz Günlük...
7 Ağustos 2009 Cuma
Sevgili Günlük- Samsung NC10 Netbook...
Dün bizim 15. evlilik yıldönümümüzdü. 3 gündür hararetli bir şekilde gece-gündüz misafir ağırladım. Yaptığım işlerden çok sıcak yordu beni. Dün sabah kahvaltımızı yaparken kapı çaldı. Kargo gelmiş. Eşim bana bu oyuncağı almış :)
Hem minik, hem beyaz, hem boyundan büyük özellikleri var. Piyasada 3 rengi var. Diğer seçenekleri siyah ve lacivert. Ben beyaza hasta oldum. Klavyesi de antibakteriyelmiş.
Touchpadi biraz dar geldi ama alışırım zamanla. Sığamıyorum, parmaklarım space bara doğru açılıyor eski alışkanlıktan.
Zavallı, emektar laptopum son zamanlarda iyice ağırlaşmıştı, sürekli resetlemek zorunda kalıyordum. Bu eşyalara duygusal bağlanma halime sinir olsam da engel olamıyorum. Eski laptopuma bakıp bakıp suçluluk duymaktayım. Sık kullanılanlarımı yeni netbookuma aktarmam gerek ama yok; laptopuma dokunamıyorum. Buna da dün hiç dokunamadım. Paketi açtım, sevindim, zıpladım ama işim çoktu. Oğluma al, kurcala, birşeyler yükle görevi verdim. Akşam da son misafirlerimi yollayıp mutfağı toplamaya giriştiğim anda eşim geldi. Üç günün yorgunluğuyla üstümden tren geçmiş gibiydi. Hadi biryerlere gidelim, dediğinde o yorgun, bitkin kadın koşa koşa gidip giyinip, süslenip 20 dk. içinde hazır olabildi:) Saat 20:30 oldu bu arada...Sapanca'ya gidelim dedik, sonra Alaşara aklıma geldi. Hem daha yakındı. Gece eve dönerken yorgun ama mutlu o kısacık yolda uyumuşum bile...
9 Mayıs 2009 Cumartesi
Sevgili Günlük- İçimden Geldi...
İki ermiş kardeş varmış. Biri dağda tek başına, diğeri şehirde demirci ustası olarak yaşarmış. Dağda yaşayan ermiş her hafta kardeşine ziyarete gelir, gelirken de mendille süt getirirmiş. Evet ermiş ya, sütü mendile koyar, hiç damlamadan, dökülmeden getirirmiş. Birgün kardeşinin dükkanında otururken yoldan geçen bir kadın görmüş. Çarşaflara bürünmüş kadının sadece ayak bileğinin minicik bir kısmı görünüyormuş ve o an sadece o bölgeye bakıp nefsi uyanmış. Anında kafasını çevirmiş. Ertesi hafta gelirken sütü mendile koymuş. Süt damlaya, döküle gelmiş. Ne oldu da böyle oldu, diye kardeşiyle dertleşirken, aklına o an gelmiş, kardeşine anlatmış. Kardeşi de cevaben; "eee dağda ermek, şehirde ermeye benzemez kardeşim", demiş.
Bize doğarken üflenen elmas gibi ruhu yaşadığımız dönem ve şartlarda ilk güzelliğinde ve saflığında muhafaza etmemiz gerçekten zor. İnsanlarla birarada yaşayıp, hem farkındalık içinde olup, hem de hoşgörülü olmak, kime evet kime nerede hayır diyeceğimizi kestirmek zor... Yolumuzdaki çukurlar o kadar çok ki; herbirini görüp düşmeden atlamak zor ama hiç değilse gördüklerimizi seçip temkinli olmak iyi birşey. Engebeleri atlamak bana çukurları geçmekten daha kolay geliyor. Dilerim ki; engebelere odaklanıp çukurlara düşmeyenlerden olalım.
28 Ocak 2009 Çarşamba
Siz Nasıl Nefes Alıyorsunuz?
16 Ocak 2009 Cuma
Tatsız...
14 Ocak 2009 Çarşamba
Pimpirik, evham, vesvese- Ben böyle değildim yaşarken oldum...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)