Sayfalar

kutlama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kutlama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2011 Cuma

Mutlu Bayramlar!!!

       Ne zamandır elim yeni yazı girmeye gitmiyor. Her sabah milletçe kötü haberlere uyanmak şevkimi kırdı. Hiçbirşey değişmiş değil. Yine kötülüklerle, rezilliklerle gitgide dibe vuran insanlığımızla geriye sayıyoruz.
Tüm bunların yanında hayat devam ediyor. Kös kös oturmak, düşünmek, sosyal medyada, mitinglerde bağırıp-çağırmaktan başka yapabildiğimiz birşey yok. Belki size mucize gibi gelebilir ama ben bir kurtarıcı bekliyorum. Başka türlü yaşama sevincim kalmıyor. Önümüzde güzel günler, aydınlıklar olduğunu hayal ediyorum. Tüm insanlığın insan olduğunun farkına varıp, insanca davranışlar sergilemesini, dünyada huzur, mutluluk, eşitlik ve adalet olmasını tüm kalbimle diliyorum. Çok akıllı yaratıklarız ve bu aklımızı olumlu alanlarda kullanmamızı diliyorum. Şu haliyle nerseinden tutsak elimizde kalan bir dünyayla karşı karşıyayız. Sadece bizim ülkemizde değil tüm insanlarda feci bir dejenere var. Farkındalığımız arttığı sürece dünyayı değiştirebileceğimize inanıyorum. Güzel şeyler düşünelim, ümit edelim, hayal edelim, birbirimize samimi hislerle gülelim, arkadan değil yüzüne konuşalım, kuyu kazmayalım, nispet yapmayalım, sağ gösterip sol vurmayalım. Menfaate insan satmayalım. Özenti değil, kendimiz olalım. Kendimizi sevelim, kendimizi sevmemiz için gerekli tüm huyları, özellikleri, ruhu kendimize yükleyelim.
       Önümüz bayram. Nasıl ki Ramazan Bayramı söylenildiği gibi Şeker Bayramı değilse, Kurban Bayramı da Et Bayramı değil... Bilincine varalım. Maneviyatta yükseliş, insanlığı yükseltir.

    Yazacak çok şey var ama işim de var. Bayramda sayfamda renk olsun istedim. Dün yaptığım ve sahibine yolladığım nar, nazar boncuğu, kalpli bereket kuşlarımı ve saksı süslerimi paylaşıyorum...



 Mutlu Bayramlar!!!

19 Mayıs 2011 Perşembe

Sevgili Günlük- Evimizdeki Kuşlar 1

       Evimdeki kuşlar yazı dizimin ilk bölümü... İkinci bölümü olur mu bilmiyorum ama blogun tozunu alayım istedim. Zoraki konu yaptım kendime :)

Malzemelerimi hafta sonu bu eve taşıdık. Bugün ancak yerlerine yerleştirebildim. Her taşınmada daha da çoğalıyorlar. Arabayla 3 seferde taşıdık. Hala hepsi de gelmiş değil.

Yarın bayramımızı yapıp Ankara'ya gidiyoruz. Çok özledim Ankara'mı... Sevdiğim birçok kişiyle görüşeceğim.
Bayramımız hepimize kutlu olsun...

23 Nisan 2011 Cumartesi

Öykü Diyor ki: "23. Nisanda Bu Blog Benim"

       "23 Nisan'da Bloglar Çocukların" projesi; UNICEF ve TOHUM OTİZM sponsorluğunda, H&M, ROCHE ve TÜRK TELEKOM katkılarıyla bu yıl üçüncüsü düzenlendi.

       Gelen mailde kendi çocuğumuz ya da çevremizden seçtiğimiz bir çocuğa, hiçbirini bulamıyorsak onların seçeceği bir çocuğa blogumuzu devredebileceğimiz yazıyordu. Ben son alternatifi seçtim ve blogumu bugüne özel 6 yaşındaki Öykü'ye devrettim :)

       Öykü,UNICEF yararına Roche tarafından düzenlenen ‘Geleceğin Yıldızı Sensin! Ne Olmak İstersin?” resim yarışmasına katıldığı resmini bizimle paylaşıyor... 


       Öykücüğüm, çok teşekkür ederim bu güzel resminle blogumu aydınlattığın, renk kattığın için... Yarışmada başarılar dilerim :)

       H&M, 23 Nisan günü çocuklara devredilen her blog için, yardıma muhtaç çocuklara toplamda 1000 adet kıyafet bağışlıyor. Türk Telekom, bilgisayar ihtiyacı olan çeşitli okullara 10 adet bilgisayar bağışında bulunacak.

       Ben de tüm dünya çocuklarının bayramını tüm içtenliğimle kutluyorum :)

17 Kasım 2010 Çarşamba

Sevgili Günlük- Mutlu Bayramlar

        Hava güzel, herşey güzel, bayram güzel geçiyor. Tıpkı kışlık eve taşındığımız gün kapıdaki kargo paketinden çıkan Markafoni siparişimdeki Twigy terlikler kadar neşeli... Bildiğimiz Crocs modelinin baskı yapılmış ve içi astarlanmış hali. Çok hafif, sıcacık, yumuşacık. Bizim ev çok sıcak olduğu için sabah kalkınca ilk bir saat kadar giyip sonra parmak arası terliklerime dönüyorum ama üşüyen ayaklar için ideal. 
 Kampanyayı kaçıranlar için Pabbuc'da satılıyor. Başka renkleri de mevcut.


       Bugün annemlere gidiyorum, tüm kuzenlerim orada olacak. Bayramların en çok topluca yenilen neşeli yemekler ve el ayak çekilip, pijamalar giyilip, abur cbur eşliğinde laflayıp, sabahlama kısmını seviyorum :)
       Allah herkesin kurbanlarını kabul etsin. Gerçi herkesinkini eder mi bilmem. Bugün hiç tv izlemedim ama izleyenler klasik, utanç verici kurban görüntülerinden bahsediyorlardı. Biz küçük bir ilçede yaşıyoruz ve kendimi bildim bileli çevremizde kan, pislik görmeden yapıldı bu önemli görev... Ne çevre kirletildi, ne hayvanlara eziyet edildi. Buralarda yıllardır çok modern, temiz kesimhanelerde, hem İslami hem de insani (aslında ikisi de aynı)  kurallara uygun kesim yapılıyor. Bu yıl da bir damla kan görmeden teslim aldık etlerimizi.
HERKESE MUTLU BAYRAMLAR....

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Sevgili Günlük-Hıdırellez 2

        Ben çok inanırım bu günün özelliğine.5 Mayıs' ı 6 Mayıs' a bağlayan akşam güle para bağlamak, yerlere veya bir kağıda dileğimizi çizmek ya da maketini yapmak, taze soğan saplarını bağlamak gibi ritüelleri coşkuyla yerine getiririz. Eskiden ateşten de atlardık. Komşunun 4 adet taze soğanını günler öncesinden reserve ettim bile :) Yarın bağlayacağım... Bu soğanlar hep doğruyu söylüyor. Yıllardır bebek için bağlarım, hiç uzadığını görmedim. 3-4 yıldır bebek istemeyi bıraktım, küstüm bu dileğime. Diğer dileklerim uzar, o yerinde sayar. Geçen yıl SBS için bağladığımız tuttu ve oğlum Anadolu Lisesi'ni kazandı.
       Haftalar öncesinden, arkadaşlarla Perşembe günü bir yerlere gitmeyi planladık. Hatta ilk olarak piknik-mangal yapmayı düşündük. Sonra  uğraşmayalım, yemeğe gidelim, dedik. Yazıyı yazdığım saatlerde henüz kesinleşmemiş olmakla birlikte, bir yemeli içmeli kutlama olacağı kesin gibi :)
       Bugün arkadaşlarımla Hıdırellezi konuşurken, biri çantasından geçen sene yazdığı dilek listesini çıkardı. Ferman gibi birşeydi. İstemedik birşey bırakmamış, dünyada cennet gibi... Kızdık ona, senin yüzünden Hızır A.S. bize gelmeye fırsat bulamayacak diye :) 
       Geçen yılki Hıdırellez yazım burada, yorumları tekrar okudum az önce. Bence siz de okuyun :)
Türk Wikipedia'sı Vikipedi bakın ne kapsamlı yazmış konu hakkında...

Güncelleme: Taze soğan olayını sormuşsunuz. Link verdiğim geçen yılki yazımda yazıyor. Oradan okuyabilirsiniz.

26 Kasım 2009 Perşembe

Amacından Sapmış Post...

      Şu anda tv. de Uma Thurman'ın "Bir Nefeste Hayat" adlı filmi var. Bir yandan ona takıldım, bir yandan post yazıyorum. Konusu çok ilginç ve güzel işlenmiş. Aşk-ı Memnu'da Firdevs hanımın kırmızı elbisesi nasıldı ama ? Ben de yapıcam, ben de edicem oldum yine. ..Bir de Bihter'in gri elbisesindeki asimetrik yaka süslemesi detayı da güzeldi.

       Akşam üstü itibarıyla bayram hazırlıklarımız bitti. Canım fena halde birşeyler yapmak istiyordu. Gerçekten tuhaf birşey bu istek. Sigara gibi, uyuşturucu gibi. Bazen böyle şeyler elimde başka işler varken de aklıma geliyor, o işin arasına başka iş sokuyorum. O nedenle tamamlanmamış bir sürü proje bekliyor kutularda.

      Bu keçe parçalarının makina dikişi kısımlarını, kendime bayramlık dikerken o an gelen karşı konulmaz ilhamla yapmıştım. Bu arada kendime Fransız mürebbiye elbisesi diktim. Bayan Rotenmayer olacağım yarın :)

      Postum renksiz olmasın diye bu önizlemeyi koydum şimdilik. Bayram sonrası tamamlanmış halini yayınlarım.

      Efenim postun amacı bayramımızı kutlamaktı. Lafı uzattım. Şimdiye kadar yatmış olmam lazımdı. Yoğun bir gün ve hatta 4 gün bizi bekliyor. Erken kalkıp, çok insan ağırlayıp (domuz gribi bahanesiyle öpüşmeyeceğiz oleyyy), yatılı kalanlarla muhabbete dalıp geç yatacağız. İlk günü kayınvalidemlerde, ikinci günü annemlerde olacağız. Belki orada 2 gün kalırım. Kardeşim 5,5 saatte kendi arabasıyla İstanbul'dan Adapazarı' na gelebildi. Bayarm trafiği fecaatmış. (nereden duydum ki ben bu lafı )

       Bayramımızı kutluyorum ve sevgiyle, muhabbetle, sağlıkla, huzurla, 2009 yılına yakışan kurban kesimi görüntüleriyle geçen bir bayram ve bayramlar diliyorum ve diyorum ki, bu açıdan da büyükşehirlerde yaşamak zor. Biz burada yıllardır, keseceğimiz hayvanı, kanını görmeden, etlerimiz buzdolabı poşetlerine sığacak şekilde doğranmış, tertemiz ve vakitlice kestirebiliyoruz kurbanımızı. Sabah en geç 10-11 gibi, bu şekilde eve geliyor etler ve dağıtımını biz yapıyoruz.

       Bayram öncesi baklavalarımızı yaptık. Her zaman bir minik tepsilik hamur artar, onu hemen o gün şerbetlerdik. Bu sene tam geldi, hiç artmadı. Normalde tatlı sevmeyen benim bile bir canım istedi ki sormayın. Dün hazır baklava yufkası aldım. Eve gelip hemen yaptım. Daha önce baklava şeklinde yapmıştım, kesimi çok zor olmuştu. Bu sefer rulo yapıp, burma tatlısı şeklinde yaptım, daha kolay ve güzel oldu. Bol ceviz ve tereyağıyla yaptım.

       Şimdilik benden bu kadar. Bayram sonrası görüşmek üzere, sevgiyle, sağlıkla kalın.

29 Ekim 2009 Perşembe

Sevgili Günlük- Tabu, Kestane, Cimdik, Saç Çekme....



       Genelde kalabalık olunca, bayramlarda falan oynarız tabuyu. Akşam eve girip daha üstümü çıkarmadan, okulun öğleden sonra tatil olması ve yağmur yağması sebebiyle evde feci sıkılan oğlum, "yemekten sonra upwords oynayalım mı?" dedi. Çatıya çıkıp dün tadı damağımda kalan şapka dikme operasyonumun ikincisine kendimi hazırlamışken, bu özel isteği kıramadım.

       Yemek yedik Ben ortalık toplarken baktım o sehpayı hazırlamış. Son anda daha çok eğleniriz diye tabuda karar kıldık. O sırada klasik kestane kesme görevimi de ifa ettim. Komşum tavsiyesi üzerine, maket bıçağıyla kestim bu sefer. Gerçekten çok daha kolay oluyor. Ben de size tavsiye edeyim. Ucunu fazla çıkarmadan, kibar kibar kesiyorsunuz.

       Kestaneler pişerken ben annemi arayayım, dedim. Tam 25.dk konuşmuşuz. Telefonu kapattım, kestaneleri fırından çıkardım.

       Tabu sonrasında ben çok yorgun düşüyorum. Hala kollarım cımırılmaktan acıyor, saçlarım çekilmekten, çenem sıkılmaktan...

         Kuklalı anlatımda süreyi yettiremiyorum, konuşmadan edemiyorum. Sonra da çıngar çıkarıyorum. Daha kalabalıkla çok daha güzel oluyor. Daha da gürültülü oluyor tabii. Oyun sırasında birbirimize davranışlarımızı gören, bir daha bunlar yüzyüze bakmaz herhalde der, hakaretler havada uçuşuyor ama gülmekten de karnımız ağrıyor.

Salonun loş ışığından dolayı fotoğraflar berbat. Fakat kestaneler çok güzeldi :)

       Yarın sabah oğlum uzun zamandan beri katılmadığı bayrama katılacak. Yağmur da yağıyor, ertelenebilir sanırım.

      Cumhuriyet Bayramımızı kutluyorum ve şu güzelim ülke topraklarında bölünmeden, kardeşçe, refah içinde yaşadığımızı gözlerimi kapamadan görmeyi diliyorum.


16 Eylül 2009 Çarşamba

Bloggera Giriş Sorunu Yaşayanlar...

           Kaç gün oldu saymadım bloguma ve birkaç blog hariç hiçbirine giremezken, inat edip değiştirmeye tenezzül etmediğim DNS ayarlarımı değiştirip bloguma normal şekilde (biraz ağır ama) girmiş bulunmaktayım. Ohh be...

           Denemek isteyenler buradan girip, uygulayabilir.
 
          Gerçi yarın ne olur bilinmez, sebep ne kimsenin bir açıklama yaptığı yok, fakat birçok blogger aynı durumda. TTNetten şüphelenenler çoğunlukta. Günah ta almayalım mübarek gece :)

  .       Biz bugün sitecek Kuran-Kerim hatimimizi bitirip, bu gece bağışladık, ağlaştık. İki senedir Türkçe mealden okuyorum. Çok tat aldım, herkesin uykusu gelirken, ben cin gibi okuyorum. Çünkü yazılanlar çok güzel ve çok anlamlı. Kadir Gecenizi tüm kalbimle kutlarım, dualarınız kabul olsun, melekler başınızdan ayrılmasın, katı katı sevap yazsın. Allah herkesin ibadetlerini kabul etsin. Biraz burada takılıp tekrar ibadete dönmek istiyorum. Bin aydan daha hayırlı bu geceyi iyi değerlendirmek lazım. Nafile yüz rekat,bin rekat namaz kılacağınıza bol bol Allah'ı zikretmek, tövbe, salavat ve şükür tesbihlerini zikretmek ve kaza namazı kılmak gerekiyormuş. Bu arada zikir beyin hücrelerini bilimsel olarak açıp, feyz almayı sağlıyormuş. İçimize işleyerek, huşu içinde ibadetler yapmamızı ve feyz almamızı tüm kalbimle diliyorum.

         Yazılacaklar birikti. Şimdilik bir ceee demek yeterli. Çok özledim blogumu. İşte böyle...

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Sevgili Günlük- Tatil Gitti, Ramazan Geldi...

Tatilden kalan birkaç foto daha... Erkekim benim :)
Su yatağında güneşlenme olayını iki yıldır keşfettim. Şimdi sezlongda, minderde pişe pişe yatacağına su yatağında havuzda yatarak serin serin ve çok güzel yanılıyor.
Biz Ramazan arifesi döndük. Şirince'ye ait fotoğraflar kaldı, onları da bir sonraki postta yayınlarım. Dün orucun ilk günü münasebetiyle biraz sersem geçti. İkindiye kadar süperdim ama sonraki klasik baş ağrısı her sene olduğu gibi yine oldu, ki ben buna çaybaşım tuttu :) diyorum. Gerçekten de açlık,susuzluk değil de kafeinsizlik başıma vuruyor. İftar sonrası komşumun verandasında su gibi çay içip, 1 saat yürüyelim, diye sözleşip, üstbaş değişmeye eve girip kendimi kanepede sızmış buldum.
Sahurda kendime sert bir espresso yapıp yemek üstüne içtim. Şu an itibarıyla bomba gibiyim.
İlerleyen günlerde yine bol yemekli postlara hazır olun. Ramazanda ben içimdeki aşçıyı çıkarıyorum ona göre :)
Herkese hayırlı Ramazanlar, oruç tutanlara kolaylıklar ve ibadetlerimizin, dualarımızın kabulunü, sadece aç kalanlardan değil, maddi-manevi arınanlardan olmamızı tüm kalbimle dilerim.

5 Mayıs 2009 Salı

Sevgili Günlük- Hıdırellez


Çocukluğumdan beri annemin katkılarıyla :) unutmadığımız bir gelenektir Hıdırellez. O akşam soğanlar bağlanır, gül ağacına kırmızı bezlere sarılı paralar bağlanır, toprağa resimler çizilir, ateş üzerinden atlanır, vs... Evlendikten sonra ben unutsam bile annem telefon edip hatırlatır. Ben unuttuysam diye de her ihtimale karşı benim ve bütün çocuklarının soğanını, parasını o bağlar.
Önceleri eğlencesine yaptığım bu ritüele iyice inanır oldum. Çünkü bunca yıldır bağladığımız soğanlar hiç yalancı çıkmadı. Bilmeyenler için bulabildiğiniz ekili taze soğan saplarından ikisini bir boy kesip birine kırmızı ya da başka renk, diğerine beyaz ip bağlayın. İster sefa mı, cefa mı diye, isterseniz de kişisel bir dilek tutun. Sabah erkenden kalkıp soğanlarınıza bakın. İnanılmaz şekilde biri diğerinden farklı uzuyor. Uzayan hangi seçeneğinizse o olacak diyorsunuz. Şimdiye kadar hep doğru çıktı bu soğanlar. Sonra bahçenizde bir yere ev, araba, okul vs... ne isterseniz onun resmini, derme-çatma maketini yapıyorsunuz. Üniversitedeyken yurtta sevgilisi olan arkadaşlar kağıttan gelinlik yapıp cama asmışlardı:)
Bir de gül ağacına para bağlama olayı var. Kırmızı bir bez parçasına sardığınız bozuk parayı akşamdan gülün dalına bağlayıp, sabah erkenden alıyorsunuz. Sonra o parayı cüzdanınızda saklıyorsunuz, bereket getirsin diye. Normalde hemen hemen hiç batıl inancım yoktur ama hıdırellezi ayrı tutarım bunlardan... Geçen yıl anneler gününde eşimin teyzesini de ziyarete gittik, o da hepimiz için ayrı ayrı centler bağlamış, anneminkilerle birlikte cüzdanımda duruyor.
Akşama da sitede ateş yakıp atlayacağız yağmur yağmazsa. Eskiden 6 mayısta pikniğe de giderdik. Oğlum yarın dersanenin düzenlediği pikniğe gidecek...
Hepinize bahar gibi güzel, renkli, bereketli, missler gibi bir yaşam diliyorum ve tüm sevdiklerinizle beraber tabii...

8 Mart 2009 Pazar

Sevgili Günlük- Mevlid Kandili Hakkında...

Yaklaşık 17-18 yıl önce kadar (uff ne çok olmuş) fakülteye giderken Ankara Beşevler civarındaki otobüs duraklarında Kutlu Doğum Haftasıyla ilgili afişler görürdüm. Nedir bu diye anlayana kadar uzun süre geçti. Çok ta üzerinde durmadım açıkçası. Zaten anlayana kadar ya afişler kalkıyor ya da yerine yenileri yapışıyordu. Neredeyse 5-6 yıl önce öğrendim anlamını ve yuhh dedim kendime. Noeli kendimi bildim bileli bilirim de kendi Peygamberimizin doğum haftası kutlamalarından bu kadar geç haberim olmasına çok şaşırdım ve üzüldüm. Şimdi neredeyse bir ay önceden çeşitli hazırlıklar yapılıyor, broşürler dağıtlıyor haberimiz oluyor. Hııı diyorum Hz. Muhammed' imizin doğum günü yaklaşıyor. Sanılmasın ki, dine soğuk bakan ya da dinini yaşamayan bir ailede büyüdüm. Çok ileri görüşlü bir o kadar da dinin gereklerini kendince, gösterişsizce yaşayan, yapmasa da yapılması gerekeni bilen ve öğreten bir annem ve babam var. Buna rağmen annem Salavatın ne olduğunu 3 yıl kadar önce tesadüfen bana sorarak öğrendi. Çok şaşırmıştım. Aaaa annem daha Salavatın ne olduğunu bilmiyor diye... Bilmiyor derken, cümleyi biliyor ama onun Salavat olduğunu bilmiyormuş. Tekbirle ikisini karıştırmış. Bu gün ve gece Peygamberimize Salavat getirmek çok kıymetliymiş , günü iyi değerlendirelim arkadaşlar. Hristiyanların ya da Yahudilerin dini inançlarını özgürce yaşamalarına, filmlerinde bu yaşamdan kesitler görmeye öyle alıştık ki, hatta imrendim zaman zaman. Şükran günü hindili yemeklerini, pazar ayinlerini, vaftiz törenlerini, bar mitzahlarını filmlerden, kitaplardan farkında olmadan öğrendim. Giyinip süslenip kiliseye gidişelerini, dini günlerini hediyeleşerek, güzel yemekler yapıp, özel sofralar kurarak yaşayışlarını imrenerek izledim hep. Bizde bir Türk filminin içinde benzer bir durum geçmesi için dini filmler kategorisine girmesi gerekiyor çoğu zaman ya da dini film değilse genelde din konusu, imam, camii, namaz vs... genelde inananlarla alay etmek amaçlı kullanılıyor senaristler tarafından. Kendimize bu kadar yabancıyız yani ve yabancılaştırılmışız. Utandırılmışız. Din konusunda her konuşanı inanan değil yobaz dinci kategorisine almışız. Öyleleri de yok değil ama önyargıları kırmak gerek. Bugün insanlarımızın yüzde olarak çoğunluğu din adına oy toplayan partilerin arkasına takılıp hiçbirşey düşünmeden gidiyorsa, bunun sebebini de din elden gidiyor korkusuna bağlıyorum ben. Dinci partiler başı açık kadınları özellikle üst yönetimlere getirip, bakın biz moderniz imajı vermeye çalışıyorlar. Yine sol partiler kendilerinden beklenmeyen bir şekilde dindar! ve din koruyucusu oluverdiler birden ne hikmetse... Bu halk bundan anlar nasılsa diye düşündüler sanırım ama biraz abarttılar. Dolayısıyla insanlar dış görünüşleriyle değerlendirilmeye başlandılar. Dindar veya dinsiz diye. Tesettürlüler başı açıklara, başı açıklar tesettürlülere ters ters bakar oldular. Şimdi bir ılımlı İslam zemini hazırlanmaya çalışılıyor sağ-sol siyaset platformunda. İş işten geçti mi geçmedi mi bunu zaman gösterecek. Kaldı ki; gerçek İslam anlayışı zaten çok güzel ve ılımlı... Bizim inanıyor görünen kesimin, en azından gözde yıllardır kötü bir imaj bırakacak büyük çoğunluğuna baktığımda gördüğüm malesef şu; camiye gidersiniz ayak kokusu, boğaz temizleyen, hak huk yere tüküren, ter kokan, yırtık çoraplı, dağınık üst-başlı adamlar. Kadınlar kapanmak için ne bulduysa örtmüş gibi, renk uyumu yok, estetik yok, bakınca temiz olduğundan şüphelenecek kadar paspal, etekleri yolun bütün pisliğini süpürür, sonra o pislikle evlerine girip namaz kılarlar. Yine namaza dururken aynı şekilde ne bulduysa kapansın diye uğraşıp, yahu ben Allah'ın huzuruna duruyorum, şöyle temiz, güzel ve uyumlu giyineyim, bana verdiği nimetleri üzerimde görsün demez. Kadınlar, erkekler her fırsatta eş-dost ne varsa dedikodularını yapar, haklarını yer, aralarını bozar, çalar,çırpar, metres tutar, eşine-çocuğuna kötü davranır. Dua eder, okuduğu duanın ne anlama geldiğini bilmez. Acayip tarikatlara girer, kolundaki bileziklerini sıyırıp ne idüğü belirsiz insanlara bağışlayıp vicdanını rahatlatır. O tarikat şeyhlerinin adını Hz. Muhammed'den daha çok ve sık duyarsınız ağızlarından. Sıra dine gelince atıp tutar, kimseye laf söyletmez. Gösterişte dini yaşar, onun için cennet garantidir artık. O kıçı-başı açıklar duruken o mu yanacaktır cehennemde hıh. Bunlar bizzat yaşadığım, gördüğüm şeyler arkadaşlar. Bu arada şu ana kadar yazdıklarıma baktım da; "ben kandil kutlayacaktım sahi", dedim. Ne kadar doluymuşum:) Bu arada ben Mevlid Kandili' nin bugün olduğunu dün akşam üzeri öğrendim. Şu anda düşünüyorum irmik helvası mı yapsam lokma mı diye:) İbadet kısmını geç vakte bırakmayı düşünüyorum. Aslında toplu halde ve aynı saatte yapılan duaların daha makbul olacağını düşünüyorum. Bir dahakine organize olsak ta aynı saatte duaya otursak mı arkadaşlar, ne dersiniz? Hepinizin Mevlid Kandil'ini kutluyorum, dualarımızın kabulünü tüm kalbimle diliyorum. Bir de Kadınlar Günümüz vardı sahi... "Kadın derya-deniz bir düne sığmaz sevginiz" (Şu anda yazıverdim, alıntı falan değil, bugün yazar ve düşünür günümdeyim, craft insanı değilim şu an için ona göre:)...) diyor yine de günümüzü kutluyorum.