şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Perşembe, Eylül 11, 2008
Gazel / Beni Candan Usandırdı
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım gara bahtım uyanmaz mı
Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
....................................................
Sevgili beni candan usandırdı,cefâdan usanmaz mı
Âhımdan gökler yandı,dileğimin mumu yanmaz mı
Sevgili,bütün hastaların derdine ilaç veriyor
Bana niçin ilaç vermiyor, beni hasta sanmaz mı
Ayrılık gecesinde canım yanar,ağlayan gözüm kanlı yaş döker
Feryadım halkı uyandırır, kara bahtım uyanmaz mı
Yanağının gülüne karşı gözümden kanlı su akar
Sevgilim, bu gül mevsimidir, akar sular bulanmaz mı?
Ben gamımı gizli tutardım,"sevgiliye aç" dediler
Desem o vefasız acaba inanır mı inanmaz mı
Ben sana meyletmiş değildim, aklımı sen yok ettin
Beni kınayan gafil seni görünce utanmaz mı
Fuzuli çılgın bir rinttir,daima halkın diline düşmüştür
Sorun ki bu nasıl sevdadır, bu sevdadan usanmaz mı
Okumayı ve dinlemeyi (bestelenmiş) çok sevdiğim bu Fuzûlî gazeline, okumayı yeni bitirdiğim "Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk" kitabının yorumundan önce yer vermek istedim. Kitap sonra da yazacağım gibi pek çok güzel beyitle dolu. Sadece Fuzûlî'nin beyitleri de değil: Bâki, Nef'i, Nâbi, Şeyh Galip, Şeyhülislam Yahya...
Divan Edebiyatını seviyorsanız, gazel de kitap da hoşunuza gidecek...
Etiketler:
araştırı-yorum,
Divan Edebiyatı,
şiir
Cumartesi, Mayıs 03, 2008
ARASTANIN SON ÇIRAĞI
Ali Ayçil
.
.
.
göğsümde koca bir gök taşırdım ben
çerçilerin boncuk sattığı çarşılardan
elimde atıp vurmaz bir sapan
avlanırdım hışmımdan naçar düşmüş dallarda
ustam bazen çok uzak bir yerden gelsin diye
günün dalgın ipini dolardım makaraya
Bir gün devrildi arastaya
kocaman, ağır gölgesi çınarın
benden kaçan onca kuş
meğer dallarına konarmış ustamın...
Ali Ayçil... Denemelerini çok severek okuduğum, külliyatını oluşturmama şurada iki kitap kalmış olan kelamın ve kalemin hakkını veren güzel yazar/şair.
Yazarın ilk şiir kitabı 1999'da basılan Arastanın Son Çırağı ve kitapta tek beğendiğim şiir de bu. Demek ki ben, sevdiğim bir yazarı da eleştirebiliyormuşum :-)
Neden sevemedim? Çünkü, düz yazılarındaki doğallığı - bu şiir hariç- şiirlerinde bulamadım. Anlam aradım, onu da bulamadım. Zor kelimeler, duygu karmaşası... Şiirlerin üzerini örten sisi kaldıramadım, tüm uğraşıma rağmen...
Şiir yazım tarzını pek beğenmedim ama hikayelerindeki, denemelerindeki şiirsel dili doyumsuz.
En iyisi -tanışmadıysanız- bu yazar/şairle tanışın. Kesinlikle memnun kalacaksınız. Kovulmuşların Evi, Ceviz Sandıklar ve Para Kasaları okundu, sırada Sur Kenti Hikayeleri var.
Ali Ayçil yazdığı ve benim de ömrüm vefa ettiği sürece beğeni listemin üst sıralarında yer alacak şiirle giydirilmiş hüzün kokulu enfes yazıları... Kalemi son derece kuvvetli bir yazar. Umarım değeri bilinir...
benim gibi bilmeyenler için, Arasta: Çarşılarda veya alışveriş bölgelerinde aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu bölüm, manasında...
Şule yayınları, basım yılı 1999, 55 syf.
Etiketler:
Ali Ayçil,
Günümüz Türk Edebiyatı,
oku-yorum,
şiir
Salı, Mart 18, 2008
BİR FORSANIN İTİRAFLARI
Erol Çatal
...
Sen nakkaşlar içinde en nadide nakkaşsın
Bırak, köklerini kavramaktan acizdi zaten toprak
Bir işe yaramadı heybendeki çakıl taşları
Tuzakları çözdün, sırlara erdin
Dindirmedi; azdırdı acılarını Lethenin büyülü ırmakları
Nafile;
Altına çevirdin tahtını, yükselttin krallığını
Fakat kayboldun köhne sarayların labirentlerinde
Yoruldun yağmur gibi yaşamaktan
Bak düştü elinden mızrak
Böyle mi olacaktı encamın ey Vaiz
Ey yıkık surların tamircisi
Zırhın zehirledi seni
Yankın yok
Görüntün silindi şimdi aynalardan
Aşk istedin ondan
Bütün aldananlar gibi
Eritmek istedin bu sihirli çözeltide kendini
Ama çöl sadece kum doldurdu yüreğine
Korkma, hiç bir gül kirletemez artık seni
Çünkü çöl kumuna karıştırdı som elmastan kalbini...
Şair olmak, şiir yazmak kolay belki ama şiir diye dizilen mısraların içe seslenişi her zaman mümkün olmuyor. Okuyucuyu çok zorlayan, yoran ve şiire tat veren lirizmin yoksun olduğu düz yazı benzeri şiirler, usta şairleri saygıyla anmamı sağlıyor. Ben yine usta şairleri; "Merdiven" şairini, Mona Rosa şairini, Sakarya Türküsü şairini, Han Duvarları şairini; Orhan Veli'yi, Cahit Sıtkı'yı, Ümit Yaşar'ı, şair Nazım'ı ve illa ki Yunus'u, Fuzuli'yi, Bâki'yi... Ruhumuzda yer eden tüm şairleri saygıyla anıyorum bir kez daha...
Sevemedim bu kitabı...
Şule yay., 42 sayfa, basım yılı 1999
Cuma, Şubat 22, 2008
TANINMA KORKUSU
Cafer Keklikçi
ağzınızı sesime alıyorum artık siz başka bir kapı bulun
en iyisi pencereden atlasanız iyi edersiniz
şapkamı kaldırıyorum İstanbul'dan Maraş'a
gitmeyeceğim: güneşin boyasından damlayan kuşlardan
karıştırıyorum galiba ben dünyanın gerekmeyen bir tarafını
iyi ezberleyin beni rûz-i mahşerde sorarım ben sorarım
bu birinci şerhim: pardesümü alıyorum bu parktan
geldim sakalımla geldim akşama kadar geldim
sonra birden gençleşince kendimi tutmadan:ismimden
her yerde şenlik başladı ayağım döndü ay da göründü
meyveler soyuyor yüzümün en uzak kıblesinden
demiyorum: biz işimize bakalım yani şu mezarlığa
kaç bin serçe konar düşürdüğüm düşlerden
hesap tutmazsa ben öderim siz bir kerecik olsun ölün
ölçülün mesela kaç metre acıyla uyanıyorsunuz
bana bildirmezseniz kin tutmam hiçbir şey tutmam
cesedimden başka
gelecek olan var mı arkadaşlar açtığım günlerden
.
.
.
Şiiri seviyorum; ölçülü, serbest, divan şiirleri... Ama şiirin amaçsızca olanını değil;kişinin yorgunluğunu, bıkkınlığını, sorunlarını bazen bir vezne sokup bazen de vezinsiz cümleler bütünü oluşturmasından hazzetmiyorum. Şairinden başka kimsenin anlam çıkaramayacağı yazılı ürün benim gözümde şiir kategorisinde olmuyor; kendini şiir kitabı olarak tanıtsa da.
Bütün bunları yazdım, çünkü bu kitap bu cümlelerimin 54 sayfaya yayılmış hali. Kitabı okudum, bitirdikten sonra aklıma düşen tek bir satır (mısra demiyorum, şiire benzetemedim) bulamadım. Hayal kırıklığı yaşadığım bir kitap daha...
Maraşlı genç şairimizin kitabından lezzet alan var mıdır bilinmez ama ben şiir deyince bu ismi anmayacağım sanırım.
ağzınızı sesime alıyorum artık siz başka bir kapı bulun
en iyisi pencereden atlasanız iyi edersiniz
şapkamı kaldırıyorum İstanbul'dan Maraş'a
gitmeyeceğim: güneşin boyasından damlayan kuşlardan
karıştırıyorum galiba ben dünyanın gerekmeyen bir tarafını
iyi ezberleyin beni rûz-i mahşerde sorarım ben sorarım
bu birinci şerhim: pardesümü alıyorum bu parktan
geldim sakalımla geldim akşama kadar geldim
sonra birden gençleşince kendimi tutmadan:ismimden
her yerde şenlik başladı ayağım döndü ay da göründü
meyveler soyuyor yüzümün en uzak kıblesinden
demiyorum: biz işimize bakalım yani şu mezarlığa
kaç bin serçe konar düşürdüğüm düşlerden
hesap tutmazsa ben öderim siz bir kerecik olsun ölün
ölçülün mesela kaç metre acıyla uyanıyorsunuz
bana bildirmezseniz kin tutmam hiçbir şey tutmam
cesedimden başka
gelecek olan var mı arkadaşlar açtığım günlerden
.
.
.
Şiiri seviyorum; ölçülü, serbest, divan şiirleri... Ama şiirin amaçsızca olanını değil;kişinin yorgunluğunu, bıkkınlığını, sorunlarını bazen bir vezne sokup bazen de vezinsiz cümleler bütünü oluşturmasından hazzetmiyorum. Şairinden başka kimsenin anlam çıkaramayacağı yazılı ürün benim gözümde şiir kategorisinde olmuyor; kendini şiir kitabı olarak tanıtsa da.
Bütün bunları yazdım, çünkü bu kitap bu cümlelerimin 54 sayfaya yayılmış hali. Kitabı okudum, bitirdikten sonra aklıma düşen tek bir satır (mısra demiyorum, şiire benzetemedim) bulamadım. Hayal kırıklığı yaşadığım bir kitap daha...
Maraşlı genç şairimizin kitabından lezzet alan var mıdır bilinmez ama ben şiir deyince bu ismi anmayacağım sanırım.
Beğenmediğim için pek bir şey yazmadım ama şair ve kitap hakkında ayrıntılı edebiyat eleştirisi okumak isteyenler bu adrese bakabilir.
Etiketler:
Cafer Keklikçi,
Günümüz Türk Edebiyatı,
oku-yorum,
şiir
Cumartesi, Temmuz 14, 2007
SÖZÜM MECLİSTEN DIŞARI
Ümit Yaşar Oğuzcan
Sevelim ya da sevmeyelim ama Ümit Yaşar'ın iyi bir şair olduğu muhakkak özellikle de taşlamalarının olduğu bu kitabı oldukça başarılı ve komik. Şairin kaleminden herkes nasibini almış. Politik taşlamalardan tutun da doktorundan öğretmenine, müteahhitinden kapıcısına, sporcusuna, avukatından çiftçisine öyle geniş bir yelpazede iğnesini batırmış ki bir yandan gülüyor bir yandan da hak veriyorsunuz şaire. Sezen Aksu'dan dinlediğimiz Namus şarkısının da şairi kendisidir ayrıca.Yine kitap da İntihara Yergi gibi,Kebuter Hanım gibi,İstanbul'un Kızları gibi, Bir Politikacı Konuşuyor gibi, Sadrazam gibi komik ve düşündürücü şiirleri bolca mevcut.
Taşlama türünü sevenlere fikri ne olursa olsun tavsiye edilebilir çünkü şairin kaleminin ucunun değmediği, iğnesini batırmadığı hiçbir şey kalmamış denilebilir:-)
Ümit Yaşar Oğuzcan
Sevelim ya da sevmeyelim ama Ümit Yaşar'ın iyi bir şair olduğu muhakkak özellikle de taşlamalarının olduğu bu kitabı oldukça başarılı ve komik. Şairin kaleminden herkes nasibini almış. Politik taşlamalardan tutun da doktorundan öğretmenine, müteahhitinden kapıcısına, sporcusuna, avukatından çiftçisine öyle geniş bir yelpazede iğnesini batırmış ki bir yandan gülüyor bir yandan da hak veriyorsunuz şaire. Sezen Aksu'dan dinlediğimiz Namus şarkısının da şairi kendisidir ayrıca.Yine kitap da İntihara Yergi gibi,Kebuter Hanım gibi,İstanbul'un Kızları gibi, Bir Politikacı Konuşuyor gibi, Sadrazam gibi komik ve düşündürücü şiirleri bolca mevcut.
Taşlama türünü sevenlere fikri ne olursa olsun tavsiye edilebilir çünkü şairin kaleminin ucunun değmediği, iğnesini batırmadığı hiçbir şey kalmamış denilebilir:-)
Etiketler:
Hiciv,
oku-yorum,
şiir,
Ümit Yaşar Oğuzcan
Kaydol:
Yorumlar (Atom)