Szeged etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Szeged etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Eylül 2011 Çarşamba

Yeniden Szeged

Eylül 14, 2011 6 Comments

Gecen Pazar sabahi erkenden trene binip once Budapeste'ye sonra Szeged'e geldim. Yolda yemek icin kendime atistirmalik kraker almistim. Yukarida gorulen atistirmaliklar mini ekmek dilimlerinin firinda kizartilmasindan baska bisey degil. Ancak cesitli tatlarda hazirlamislar, elimdeki peynirli ispanakli idi, cok lezizdi.


Budapeste'ye indigimde saat 9.30 civariydi. (Kosice-Budapeste arasi trenle 3.5 saat suruyor). Bir sonraki Szeged treni icin beklemem de gerekiyor ve tabi kahvalti etmem. Budapeste'de iki tane tren istasyonu mevcut, birincisi uluslararasi trenler icin (Keleti) digeri ic hatlar icin (Nyugati). Szeged treni icin once Keleti'den metro ile Nyugati'ye gittim. Nyugati de metro istasyonundan cikinca devasa bir altgecitte buluyorsunuz kendinizi ve cesitli yonlere cikislari var.  Szent Istvan Caddesi cikisini bulup, 400 mt yuruyunce solda Saray diye bilinen bir Turk lokantasi var ismi Szeraj (aslinda okunusu seray ama hep int de saray diye geciyor neyse). Bence hem Szeged'de hem Budapeste'de yiyecek fiyatlari cok makul. 1000 forint yaklasik 8.5 tl.  Bu kahvaltiya 845 forint odedim. Ayni yerde tavuk doner 650 forint, et doner 750 forintti.


Kahvaltidan sonra trene binip Szeged'e geldim. Bu yolculuk da yaklasik 2.5 saat suruyor. Budapeste de Szeged de Kosice'ye gore cok sicakti, Szeged daha guneyde oldugundan daha da sicak. Geldigimde valizle otele kadar biraz yurumem gerekti, sicakta baya zor olmustu. Insanlar Tizsa nehrinde yuzuyorlardi, cok ilginc ama resimde gorulen yer tamamen kum, yalniz biraz dik :]


Daha onceki gelislerimde hem kis olmasi sebebiyle hem de konakladigim yerlerden memnun kalmadigim icin pek sevmemistim bu sehri. Bu sefer gozume cok daha guzel geldi. Tabi konakladigim otel de bir harika. Genelde burada turistik oteller var ama benim icin pahali. Daha once bir kere universitenin akademik konuk evinde iki kere de ozel bir ogrenci yurdu gibi yerde kalmistim. Her ikisinde de odalar tek kisilik ve banyoluydu ama cok memnun kalmadim. Akademik olan fiyati simdiki kaldigim yerden bile pahali olmasina ragmen, cok eski bir binaydi ve pek de bakimli odalar yoktu.  Mesela perdeyi cekerken kornis dusmustu, mobilyalar cok eskiydi falan.

Digeri ise tam bir felaketti. Hani eskiden kutuphaneli cekyatlar vardi hatirlarsiniz, onun sandikli yatagi vardir, oyle bir yatak, belki 20-30 yillik carsaflar. Annem o carsaflari gorse coktan yer bezi yapardi. Hani yikaya yikaya incelir tul gibi olur ya nevresimler bir de reklamlardaki gibi cart diye yirtilit, iste oyle yirtik ve deliklerle doluydu. Aman allahim.

Bu sefer sansima internetten bir yer buldum. Daha once universiteye uzaktir diye nehrin diger yakasina bakmamistim. Ne uzagi yurumeyle 15 dakkaymis (zaten sehir cok ufak bastan sona bir saatte gezilir yuruyerek). Neyse otel akademik konukevinden ucuz ama super luks, onun bir odasi kadar banyo, cift kisilik yayli yatak, bembeyaz yeni nevresimler.  Bayildim. Iste geldigimden beri hergun yukaridaki kopruden yuruyorum, manzarasi harika yurumesi keyifli, tek sorun biraz daha serin olsa keske hava.


Burda herkes bisiklet suruyor. Bisiklet ulasim icin tercih ediliyor, spor icin degil. Slovakya'da oyle degildi. Orda da bisiklet kullanan coktur ama spor amacli yapilir (zaten cok sportif bir millet oldugunu soylemistim daha once sık sık). Orda kimse kasksiz cikmaz, ozel bisiklet kiyafetleri giyerler. Burda kimsede kask yok. Yaslilar sismanlar zayiflar, gencler, kizlar, mini etekli dekolteli herkes bisiklet suruyor. Bisiklet yollari da guzel duzenlenmis ama gecen sabah neredeyse bir bisiklet beni eziyordu.

Genelde aliskin degilim ama dikkatle yuruyorum, yaya yolundan gitmeliyim bisiklet yoluna gecmeyeyim diye. Bir kosede yaya yolunu sag taraftan sola almislar, tam ben ordan gecerken (tabi bisiklet yolu ortada kalmis gibi oldu) bir bisiklet geliyormus, meger arkama bakmam gerekirmis. Bu sabah ayni yolu onumden yuruyenlere baktim onlar otomatikman kontrol ediyorlar.


Szeged'de ogle yemeginde ya Wok'nGo cin yemegi aliyorum yada Cafe Diemme diye bir restoranda yiyorum. Ikisi de nefis ve ucuz. Ozellikle Szeged'de tum porsiyonlar o kadar buyuk ki bizdekilerinin neredeyse iki kati. Yukaridaki yemegi kutuya koyuyorlar ama kutuyu agzina kadar doldurup bir de bastirarak dolduruyorlar ve bombeli sekilde kapatiyorlar. Yukardaki tavuk yemegi 690 forint. Ben tek seferde bitiremiyorum.

Asagidaki de diger restorandan bugun yedigim yemek. Burasi ozellikle porsiyonlari abartiyor. Gerci bu seferki cok gozukmuyor ama gecen gun tavuklu salata aldim ve paket yaptirdim. Buyuk boy cartdor kaplari olur ya onun tika basa doldugunu dusunun, oyle bir kap verdiler. Bu restorana her kesimden insan geliyor. Dikkat ettim kendileri kap getiriyorlar (cunku kaplar icin ayrica para aliniyo) yarisini yiyip yarisini aksama sakliyorlar herhalde. Cok ucuz oldugu icin de sanirim evde yemek yapmiyorlar muhtemelen. Ben de burda yasasam oyle yapardim ;)


Yukardaki tepsideklere de 1000 forint verdim. Bu restoranda her gun degisik yemek cikiyor ve cok basarili. Oyle leziz yemekler ki. Ustte soldaki brokoli (hep tavuk yemekten bikmis sebze yiyeyim demistim ama bu da tavuklu cikti) inanilaz lezzetliyid. Alta ince bir tavuk ustte brokoli en ustte de besamel sos gibi bisey ama bayagi hos bir peynir tadi aldim nefisti. Yalniz salatalar pek basarili degil, hic kivircik kullanmiyorlar (yok) ve lahanayi dolduruyorlar.


Bugun de 5 gun surecek bir festival basladi Dom Ter meydaninda, biraz kalip seyrettim. Bir sonraki postta daha fazla resimler esliginde anlatirim.

2 Aralık 2010 Perşembe

Yeni İzlenimler

Aralık 02, 2010 6 Comments
Hafta başından beri Szeged'deyim, en son Kosice'de kar vardı, burası daha güneyde olduğu için hava aynı derecede soğuk ama kar yok yağmur var şimdilik. Her gün üniversiteye gelip, sabahtan akşama kadar kalıyorum, akşamları ise pansiyon gibi bir yerde kalıyorum. Szeged'i fazla keşfetmedim ama oldukça küçük bir şehir, sanırım başından sonuna yürümek yarım saat falan sürecektir.

Bazen düşünüyorum burdaki insanlar acaba sıkılmıyorlar mı neler yapıyorlar eğlencelik olarak, daha pek konuşma fırsatım olmadı.


Ancak şu resimde gördüğünüz çam ağacı, çalıştığım odanın bulunduğu koridora konulmuştu, gayet hoş ama üniversitede görmek beni şaşırttı, belki normal birşeydir bilmiyorum. Biz daha resmi olarak düşünüyoruz.


Yukarda ise bugünkü öğle yemeğim. Sanırım bir çok yerde şubesi var Wok & Go. Çin yemekleri böyle kutularda satılıyor. Bir kutu oldukça doyurucu, ben ilk seferinde iki kutu yemek almıştım çatladım yiyemedim. Bu yemek ise bambulu tavuk, normalde birçok çeşidini yemiştim ama bambulu yememiştim, Ce ile de konuşuyorduk o yiyormuş işteyken öğle saatlerinde. Şimdi ben de denedim. Gayet güzeldi.

Çeşit çeşit kağıtlar

Sonra okula yakın bir alışveriş merkezie gittim, zaten bu restoranda orda.Ama bu alışveriş merkezi bizim alıştıklarımıza hiç benzemiyor. Hem çok büyük değil hem de sanki halk pazarı gibi, dükkanların sınırları yok, hepsi açıkta.

Soldaki köpükten şekiller, üzerini süsleyip süsler yapmak için, sağdaki ise şekilli kağıt kesici zımbalar

Bu birçeşit kırtasiye marketi gibi biryerdi. bayağı büyük ama beni şaşırtan craft malzemeleri oldu. Zira şehir küçük olduğu için midir nedir öyle fazla bişey yok. Mesela mağazalardaki kıyafetler falan çok eski modeller, hiç almak isteyebileceğim birşey yok. Oysa burada resmen kayboldum.


Çeşit çeşit kurdelalar

Ve karton :)

O kadar güzel şeyler gördüm ki, canım hepsini almak istedi. Hele kağıtlar, hiç bilmediğim kağıt türleri vardı. Ancak acı gerçek malesef insanların çoğu bu reyonlarda değil, hazır yılbaşı süslerinin yapıldığı reyonlarda dolaşıyordu. Burdakilere craft dersleri vermek lazım :p

8 Kasım 2010 Pazartesi

Szeged

Kasım 08, 2010 20 Comments

Böyle bir şehrin varlığını, buraya gelme durumum söz konusu olana  kadar bilmiyordum.  Burası Macaristan'ın Romanya komşuluğunda bulunan, güneyindeki illerin içinde en büyüğü olan bir şehir. Merak edenler için Wiki bilgisi.


Bol tarihi binalarla dolu ama Budapeşte kadar boğucu değil bana kalırsa, Budapeste daha sıkıcıydı, yeşillik alanları daha az görüyorsunuz binalar arasında. Burada dengeli şekilde dağılmış, ben biraz Kosice'ye de benzettim.


Her yer bisiklet dolu, burda spor amaçlı değil günük ulaşım amaçlı kullanılıyor. Üniversiteden dolayı (Avrupanın en iyi 100 üniversitesi içindeymiş) öğrenci nüfüsu toplam nüfusun 5 te birini oluşturuyor ve gençlerin hepsinde bisiklet. Üstelik kızlarınki yukardakinden :(


Bu resimleri Pazar günü çektim, hafta sonları çok boş oluyor nedense, dükkanlar kapalı, herkes evlerinde herhade. Ama şansıma hava güzeldi, bugün kapadı mesela fotoğraf çekemezdim. Üstelik bunlar cep telefonuyla çekildi. Bu yüzden neredeyse her bir resmin sol altında parmaktan dolayı bir fluluk olmuş :p


Balkonlar çok hoşuma gitmişti.


Altından yol geçen bu binadan sonra şehir merkezi olarak kabul edilen yere geliyoruz ki tarihi bir meydan.


Ardından Dom ter. olarak bilinen meydan çıkıyor. Burada büyük bir kilise ve etrafında çevrili binalar var. İşte şimdi bu binalar üniversite.


Kaldığım yer hemen kiliseyle karşılıklı. Sol yukardaki resim konukevinden çıkıp kapı arkamda kaldığında görünen manzara. Kilise hemen solda.


Olmadık zamanda öten kilise çanına alışamadım ama ben de her duyduğumda dua ediyorum, ezan duyamıyorum ama günün her saatinde Allah'ı hatırlayıp dua ediyorum. Kafamda öyle ilişki kurdum.


Dün yine avare avare gezinirken bir caddeye daldım. Galiba burası da bu şehrin hlavnası. Keman çalan palyaço heykeli çok güzeldi ama bence güzelden öte dokunaklı br yüzü vardı, bknz aşağıda yakın görünüm.


Her adımda bir heykel görmeye başlayınca sıkıldım, birkaç tane daha çektim ama bıraktım sonra. Aşağıda da o caddeden görüntüler var.


Bu şehir de Kosice gibi sakin ve temiz ve bana kalırsa Budapeste'ye göre daha yaşanılası bir yer. Daha resimler var ama nedense internet bağlantım çok iyi değil, yüklemem uzun sürüyor.

Ve diğer mevzu bugün nihayet heyecanla beklediğim günü atlattım. Önce hocanın diğer öğrecileriyle tanıştım, oldukkça yoğunmuş kendisi. Sonra bir ara onla da tanışıp konustuk. Genel olarak çok iyi davrandılar, ingilizce konusunda fena değildim. Özellikle diğer öğrenciler benden daha az biliyorlar bu yüzden onlara karşı rahattım ama hoca çok iyi biliyor ki yıllarca başka üniversitelerde bulunmuş.

Kabaca neler çalışabileceğimizi konuştuk, yarın daha detaylanacak, hala heyecanlıyım ama bu sefer çalışmaya başlayacağım için. Gerçi, aynı derslere girsem de, sekiz yıldır her dönem girdiğim ilk dersten önce çok heyecanlanan biri olduğumu söylememiştim sanırım :)

Bu da öyle bir heyecan :p

7 Kasım 2010 Pazar

Aklımdan Çıkmadan...

Kasım 07, 2010 4 Comments
Bugün Szeged'e geldim, bildiğiniz üzere, Szeged üniversitesinden bir hocayla çalışmaya başlayacağız. Yarından itibaren. Öyle heyecanlıyım ki... Öncesinde çalışsam iyi olur dediğim şeylerin tamamını biteremedim, şimdi bakacağım ama aklım sürüyle düşünceler tarafından işgal altında. Çok fazla kafamda senaryolar yazıyorum ve eşime göre çok abartıyorum ama durmuyor beynim. Yarın sabah dananın kuyruğu kopacak, kafamdaki senaryoların gerçek olup olmayacağını göreceğiz.

Buraya Ce ile beraber geldik, Kosice'de iki kere trene binerek. O, 1 saat bile duramadan döndü ne yazık ki. Yoksa treni kaçırırsa yarına kalması gerekecekti ve buradaki odam da tek kişilik.

Macaristan Bilimsel Akademisi gibi bir kurumun misafir evinde kalıyorum. Otel gibi. Oldukça eski bir bina ama temiz ve şirin. Odanın tavanı çok yüksek ve eşyalar öyle eski ki kendimi Einstein zamanındaki fizikçiler gibi hisettim. Böyle ortamları andıran küçük bir odada ahşap masa üzerinde çalışırken figüre edilmiş resimler görmüştüm. İşte burası da öyle. Tek farkı kucağımda laptop olması.

Şehir hakkında görüşlerimi resimlerle birlikte daha sonra anlatırım, ancak ne zamandır unutmadan yazmak istediğim birkaç ilginç olay var.

Geçenlerde Budapeste'ye gittiğimizde (hala o resimleri de eklemedim tabi) güzel bir alışveriş merkezinin güzel bir kahvecisinde oturuyorduk. Yan masada 20'li yaşlarda bir çift, belli ki ciddi şekilde ilgileniyorlar birirleriyle, kız süslü püslü mini etekli, erkek gayet şık ve kıza romantizim ayaklarında. Biz yan masadayız ama benim hafif arkam dönük tam göremiyorum. Birden bir sesle irkildim aman o ne. Bu beyefendi çocuğumuz, kızın yanında gayet gürültülü şekilde, borazan gibi öttürerek burnunu siliyor. 10 mt den bile duyulur o kadar yani. Ana şok oldum. Eşim gülmeye başladı. O, 5 aydır bu coğrafyada alışmış meğersem, bu öksürmek gibi doğal birşeymiş burda, ve diyor ki benim işyerinde neler çektiğimi bir bilsen (büyük bir ofiste bulunuyor). İşin tuhafı sadece erkekler değil kızlar da böyleymiş.

Kızların da böyle olduğunu bugün trende anladım. Trene bindik daha hareket etmeden ben gelen kızları göz ucuyla süzüyorum, güya kafamda kıyaslıcam, hangi ülkenin kızları güzel diye. Bir kız geçti çok ama çok beğendim. Yüzünü giyimini kuşamını... İki üç sıra arkamıza oturdu, eşyalarını yerleştirdi montunu falan çıkardı ve 5dak. sonra ondan da aynı ses. Yine şok. Üstelik erkeklerle aynı derecede kuvvetli bir sesle. İnanamıyorum. Ben de kendi kendime denedim daha sonra, yok benden çıkmıyor o ses, nasıl iş ya. Demek ki ciğeri sağlam bu insanların.

Bu olay öksürmek gibi doğal onlar için diyor eşim, ama bence, öksürürken başka seçeneğin yok, daha az sesli yada sessiz, engel olunamıyor ama bu öyle değil. İnsan burnunu nasıl sileceğini seçebilir.

Bugün de biraz gördükten sonra karar verdim ki Macar kızları güzel değil (bunu derken ortalama alıyorum, mesela 10 kişiden 2 güzele raslarsınız bunun gibi) ama Slovak kızları şahane (10 da 8-9). Ve ilgiç ki slovakyada (yada Kosice desem daha doğru tabi) etraf fıngır fıngır kız kaynıyor. Otobüsler yollar , ufak çocuklar... Her yerde daha fazla kadın var. Gerçekten de istatistiksel olarak kadın nüfusu daha fazlaymış, artık erkekleri şanslı mıdır, kadınlar şanssız mıdır bilemem. Düşünüyorum; erkekler az diye güzelim kızlar, artık ne bulurlarsa (güzel çirkin) yetinecekler, tabi diğer yandan erkekler, çok fazla kadın olunca birden fazla isteyebilirler yada kadınlar erkekleri kaptırmasın diye savaşabilir, belki de bu yüzden süslüler ne biliyim. Anam çok zor öylesi de yaaa.

Yalnız bence bir güzel tarafı var ki burada kadınlar gecenin her saatinde sokakta. Biz kimi yerlerde sokağa çıkamıyoruz mesela kadın başımıza, ama onlar öyle değil, ohh rahatlar, ortada erkek yok, olsa da gözleri doymuştur herhalde.

Bugün şahit olduğum bir diğer ilginç şey ise, Szeged'den. Yemek yemek için Burger King'deydim. İki bayan girdi, biri bebek arabalı biri hamile. Kapıya gayet yakın bir yere oturdular, eşyaları ve bebek arabasını bırakıp yiyecek almak için gittiler. Arası da bayağı var öyle birkaç adımda ulaşabileceğin bir masa değil. Ben yine şok oldum nasıl bebeği bıraktılar diye. İçimden diyorum belki bebek yoktur, eşya falan vardır ne bileyim hiç düşünmezler mi bişey olcak diye. Sonra kalkarken özellikle baktım, minicik bir bebek, bir aylık belki, öyle uyuyor yavrum. Ya bu ülke gayet güvenli (ki hiçsanmıyorum) ya bu kadınlar gayet geniş yürekli idi, cık cık cık. Bakalım daha neler göreceğim.