bahçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bahçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mart 2023 Pazartesi

Bir Hayal, Bir İstek..

 

                    * ''Geleneksel Hint bakış açısına göre, bir insanın hayatı dört kesin ve net mevsime ayrılır, her birinin kendi meyveleri, hakları ve görevleri vardır.

                     Birinci mevsim, çocukluk ve ilkgençliktir, bu eğitim döneminde sonradan işe yarayacak her şey alınmalıdır. İkinci mevsim olgunluktur; o dönemde erkek koca, baba olur; aile sorumluluğunu sırtlanır ve bununla da topluma katkı ve süreklilik sağlar. Bu zenginlik haz, ün ve dünyayı tanıma gibi arzuların peşinde koşmanın hoş görüldüğü  ve doğru olduğu mevsimdir. Bundan sonra evlatlar da ana baba olduklarında, kopuş ve 'ormana gidiş' mevsimi başlar. İşte bu kopuş ve çekilişle insan ; neşeleri, kaygıları, başarıları, hayal kırıklıklarını -yani hayatta geçici ve yanılsama olan her şeyi- geride bırakarak daha gerçek ve kalıcı olana yönelir.

-Seçmek isterse- sonuncusu da her şeyden bağların koparıldığı , basit bir dilenci olunan mevsimdir; insan sinyasin olur; arzular dahil olmak üzere geçici olan Ben'in sahip olduğu her şeyi simgesel olarak yaktığı ateşin renginde bir giysi giyer ve artık yalnızca makşayı, yani değişimler dünyası , hayat ve ölüm okyanusu olan samsaradan kesin olarak özgürleşmeyi arar.


                       Modern Batı dünyası da -hepsi maddesel olan- kendi amaçlarını emeklilik dönemiyle gerçekleştirir. Altmış ya da altmış beş yaşında çalışmaya son veren kişi ; balık tutmak, resim yapmak ya da bir zamanlar olmuş olduğu şey  - müdür, şef, avukat, kasiyer- olmadığı için sıkıntıdan patlamak için para alır. Pek çok kişi bu nedenle kalp krizi geçirir ve herhangi bir şey olma ihtimalini kesin olarak yitirir.''
                     Dönemlerimi adım adım geçerken hayatımızın şekli de bakış açımızda çok değişiyor. Herkesin hayatı bir sona doğru evriliyor farklı şekillerde. Hayatımı irdelemediğim, kendimi tanımaya çalışmadığım bir zamanım dahi olmadı.Çocukken dahi kafamda deli sorular vardı. Sorular seçimlerinizi etkiliyor. Şu an bir çok insana emekli olup bir kenara çekilme isteğim anlamsız geliyor. Aslında daha çalışabilirim, aslında bu kadar gençken işe devam etmeliyiz, aslında çocuklarımızı okutup evini arabasını almadan işimiz bitmiş değildir, aslında aslında..
Tamam işim kutsal, son 8 senesinde köyde yaparak yıllardır almadığım hazzı aldım ama yine de sizi sıkan, onaylamadığınız bir çok durumun içinde suyunuzu sıkan , fare çarkında dönüp durduğunuz duygusunu içinizden atamadığınız bir yaştasınızdır. 
Şimdi başka bir mevsime geldiğimi hissediyorum. Yukarıda yazılanlar gibi..Ormana gidiş..Bir çok şeyden kopmak istiyorum. Yıllardır çoğalan eşyalarımı, giysilerimi, hatıraları, biriktirdiklerimi atmak, rahatlamak istiyorum. 50 metrekarede yaşamak, az eşya, az insan, az teknoloji istiyorum. 
*Atlıkarıncada Bir Tur Daha 
kitabından

5 Haziran 2022 Pazar

Kiraz Partisi

                     Altı kişilik kızlar grubumuz ( gerçi bir arkadaşımız Siirt'e tayini çıktı gitti , ayrı kaldık ondan ) yıllar süren birlikteliğimizle hayatımda güzel bir yeri olan şey. Hafta boyunca işe gidiyoruz geliyoruz, arada bir araya geliyoruz. Geçen hafta sonu trenle Eskişehir'e gitmiştik. Bu hafta içi de yani perşembe günü okul sonrası buluşalım dedik. Bir arkadaşımızın bahçesinde ki iki ağacın kirazları olmuş, gelin toplayalım dedi. Bize de bahane olsun; o günü güzel geçirelim dedik ve kiraz partisi yapalım, yiyelim içelim , biraz hayatımıza renk gelsin istedik :)

                 Dediğim gibi, en küçük durumları güzel anlara dönüştürmeyi seviyoruz. Yoksa elimize torbayı alır yarım saatte kiraz toplardık. Ama hayat onu ne kadar güzelleştirdiğine, anlam kattığına bakar. Her şey tercih meselesi. Yoksa hepimiz en az yarım gün çalışıyoruz, okul sonrası çok yorgun oluyoruz ama mutlu bir ortamda oturmanın keyfi de başka bir şeyde yok. Hepimiz arkadaşımıza giderken bir şeyler götürdük. 



Bahçesine geldiğimizde arkadaşımız sofrayı hazırlamış, bizi bekliyordu. Bahçeli evi olmasının avantajıyla sakin bir ortam hazırdı.


Sonra el birliği ile yiyecekleri masaya taşıdık.


                                                            İçecekler hazırlandı..



Arkadaşımız bugün için temaya uygun tabak bile almış :)




Partilerimizin olmazsa olmazı pastalarımız tabi ki kendi yaptıklarımız..


Akşama kadar masa başı sohbet, muhabbetle geçen zaman..
Ağaç altında kurulmuş masada oturmak, yemek ,içmek..
Rüzgarla biraz üşüdük ama işte kiraz vakti bile geldi çattı. En son benim bahçe de limon kızlar partisi yapmıştık. Bakalım bundan sonra ne olur?
Size tavsiyem, arkadaşlarınızla bir araya gelmelerinizi özelleştirin, her anı kutlayın, hiç birşey için üşenmeyin, küçük dokunuşlar yaşama büyük mutluluklar olarak dönüyor, unutmayın!



7 Temmuz 2020 Salı

Geldi Geçti Yaseminler


Haziran ile her tarafı güzel bir koku kaplamıştı kasabamda. Yasemin ve hanımeli zamanıydı çünkü. Benim bahçe kapımı saran bir yasemin ağacı var. İlk Büyükadayı gezerken görüp çok sevmiştim yaseminleri, eğer bahçem olursa bir gün ilk iş ekeceğim ben de demiştim. Oldu da bahçem; kapısı bomboştu, yan tarafına ektim ben de küçük bir yasemin fidanı. Ve zaman geçtikçe her yeri sardı, çiçekler açtı her haziran, mahalleye neşe oldu. 
Bu haziran ayı boyunca yürüyüşler yaparken bir çok evin bahçe kapısında rastladım yaseminlere.











Bu da benim bahçenin kapısı. Haziranın bitmesiyle çiçekleri de bitti ama her zaman yemyeşil. Çok seviyorum yaseminin doladığı kapıları görünce. Çok fazla yaprağı , çiçeği dökülüyor ama kokusuna, görüntüsüne değer diyorum. Her güzelin bir kusuru var, ne yapalım..













11 Mayıs 2018 Cuma

Sessiz Kapılar


Monet  şöyle demiş;
 “Baktığım her şeyi unutuyorum görmesem 
Yazmasam biraz daha soluyor bahçe 
 içimde bir örümcek durmadan 
 örüyor ağını kalbimin kırılan yerlerinde”
 Resim yapmasa, yazı yazmasa solan bahçesinden bahsederken mayısta şenlenen bahçelerden ve bahçelere açılan kapılardan bahsedelim biraz. Bir sokakta yürürken güzel bir bahçeye denk gelince  içi mutluluk ve huzur dolmayan azdır bence. Ya da bunu görmeyecek kadar körse artık birşey demiyorum. Büyük , büyük binaların diplerinde , parketmiş onlarca arabanın arasında nefesim kesilerek , göğsüme ağırlık yapan bir iç sıkıntısıyla yürürken hep mutsuzumdur.


Neyse ki oturduğum mahalle çok fazla bu tarife uymaz. Mahallemizin geçmişten gelen bir adı daha var gerçek adının dışında. Amerikan mahallesi de derler buralara. Tahmin ettiğiniz gibi bir zamanlar buralarda askeri bir birlik ve yaşayan amerikalılar varmış. Nedense dikkat edin , eğer o bölgede yabancılar ( ermeni, rum, amerikalı vs. ) yaşamışsa diğer yerlerden çok faklıdır estetik olarak. Eski rum evlerii hatırlayın , hep güzellerdir.


Mahalle de yaşayan Amerikalılar ev ve bahçe bakımına önem vermişler, onların da etkisiyle hala bizim buralarda bahçeli evler var. Gerçi iki katlı evleri yıkıp yedi katlı apartmanlar yapılmaya başlandı. Direnenlerden biri de biziz.


İşte mahallemizde yürürken rastladığım bahçe kapılarını göstermek istiyorum size. 


Çirkinde olsa o apartmanı güzelleştiren tek şey bahçe kapıları..


Mayısta açan güllerle, hanımelleri ve yaseminlerle çevrilmiş bu demir  kapılar ne harika değil mi?



Vee  son olarak yaseminle çevrili benim bahçe kapım :)


Bahçe kapısı deyip geçmeyin önünden ,hepsi sakince dururlar evlerin önünde. Giden gelen aldırış etmese de onlar selamlar insanları. Herkese hayırlı cumalar !


8 Mayıs 2018 Salı

Mayıs Geldi Bahçe Coştu


Aslında nisanın gelmesiyle doğa harekete geçti biliyorsunuz. Şairin dediği gibi ayların zalimi nisan bir çırpıda geçti. Hatta mayısı bile ortalamak üzereyiz. Bahçemde özellikle haftasonları uzun uzun oturmayı çok seviyorum. Çayımı ya da kahvemi alıp aşağı iniyorum. Masamı açıp dergilerimi, kitaplarımı yerleştiriyorum üzerine. Biraz da güneşe alıyorum sırtımı, ohh benden keyiflisi yok diyorum kendi kendime.


Mor salkımlar bu sene daha da coştu. Aslında üşenmeyip şu duvarı boyamamız lazım ama haftasonu kendimizi yormak istemiyoruz ve her sene ah şu duvarı şimdi bembeyaz kireçle boyasak mı acaba diye konuşuyoruz eşimle. Yerimizden kalkıp icraata geçmek hep zor. 


Ağacın üzerine motiflerimi koymadan olmaz..


Taşlarımı da bu yıl yeni boyadım ve yerlerine koydum.


Yan apartmanla aramda ki duvar . Bahçemin ön tarafı..


Geçen günlerde TLC kanalında İngiltere'de ki bir şatoda yaşayan çiftin hayatını seyrettim. Çok güzel bir bölümdü. 78 yaşında ki çift çok büyük bir şato alıp yoktan var etmiş 15 yılda. Tek başlarına bahçesiyle, binayla ve özüne uygun eşyalarla donatmayla uğraşmışlar. Şato o kadar büyük ki hele bahçesi tipik ingiliz bahçesi burada yaşamak büyük bir güç gerektiriyor. Öyle uşakları falan yok. İki yaşlı insan bu şatoya adamışlar yaşamlarını. Bahçesini insanlara da açmışlar, belirli saatlerde geziliyor. Şatonun oda duvarlarında 500 yıllık resimler var. Tüm günlerini bahçenin bakımıyla uğraşarak geçiriyorlar. Hatta eşlerden bayan olan , ölünce kalbinin çıkarılıp bu bahçede bir yere gömülmesini vasiyet etmiş.Bu programı seyrederken büyük zevk aldım. Ama acıklı bir yönü de vardı. Çiftin 4 çocuğu var ve herkes kendi alemlerinde. Öldüklerinde şatoyu onlara bırakmak istiyorlar ama çocuklar şatoyu satma derdindeler. Yaşlı çift buna çok üzülüyordu doğal olarak.


Kocaman bir şatoyu görünce ahh keşke diye hayal kurmayacak olan yoktur herhalde. Ama kendi dünyama döndüğümde bahçemle evimle masallarda ki gibi hayat sürdüğümü anlayıp çok çok şükrediyorum. Bir de şu yönü var, bu hayat gökten üç elmayla düşmedi. Yıllarca kiralarda oturma,uzun yıllar para biriktirme, ve bu yaşama dair aynı hayali kurmakla geçti. Sonra da hayalini gerçekleştirme çabasıyla..


15 Ocak 2018 Pazartesi

Çuha Çiçekleri, Annem ve Biraz da Ben

               Engin Geçtan “hayatta en güzel şeyler bedava” demiş, ne kadar doğru değil mi?  Bugün okul çıkışı eve gelmeden yol üzerinde ki çiçekçiye uğrayıp mevsimi olduğu için yeni çıkan çuha çiçeklerinden aldım. Genelde anneme çiçek alırım ve bunu yapmayı çok severim. En güzel hediyelerden biri bence. Küçükken ilkokula gittiğim zamanlardaydı galiba sokaklarda bir yetişkin yanımda olmadan oynadığım yaşlardayken arkadaşlarımı bırakıp bağlara bahçelere giderdim. O zamanlar bu kadar bina yoktu etrafta. Dağlara tepelere daha bir yakındık. Arkadaşlarımı bırakıp gitmemin amacı bir ağaç bulup buna tırmanmak ve üzerinde oturmaktı. Öyle çok severdim ki bu doğayla başbaşa kaldığım anları. Demek ki insanın içinde bir gen var onu sevdiği şeylere zorlayan. Sonra da çiçek toplardım, en çokta şu sarı parlak çiçeklerden. Artık onlara hiç rastlamıyorum. Elimde küçük bir demet kapıyı çalardım. Annem her seferinde büyük bir coşkuyla çiçekleri alır vazoya koyardı. O da çok sever çiçekleri. 
             O yüzden her hafta çiçek alırım malum artık çiçek toplayacak bahçeler kalmadı. Annem çocukken duymaya alışık olduğum sevinç nidaları eşliğinde, devamlı oturduğu camın önüne koydu  çiçekleri. Hala böyle coşku içinde olmasına hayret ederim hep. Belki de bu anı yaşamak istediğimden devamlı çiçek alıyorum ona. Bizi mutlu yapan bu çiçeklere bakarak oturduk cam kenarında. Ah analar işte, başka bir alemdir onların dünyası.  Ah Muhsin Ünlü belki de erkek olduğundan anlayamaz bu duyguyu ve şöyle der ; ''Anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor, ne tuhaf..''




                     Çuha çiçekleriyle odaya dolan minnet , sevgi bizi öyle güzel sarmaladı ki anlatamam. Aklıma  Katherine Mansfield  Bir Hüzün Güncesi'nde yazdıkları geldi;
“Bu sabah, penceremin altından çuha çiçekleri satan bir kız geçti. Koca koca demetler satın aldım, sımsıkı bağlanmış iplerini çözüp mengeneden kurtardım onları; her yıl çuha çiçekleriyle doldurduğum gök mavisi çanağa, küçük, acınası, yorgun bedenlerini yaydılar.”… “Yanımda muhabbet çiçekleriyle dolu küçük bir çanaktan tatlı bir koku yayılıyor, sardunyalar kıpkırmızı, canlı.''



                    Katherine Mansfield 35 yıllık kısa ömründe hayatın bedava lezzetlerini belki de seksen yıl yaşamış gövdelerden fazla fazla duyumsadı. Çuha çiçeklerinin bu hallerini başka kim gözlerimizin önüne getirir ki böylesine  kanlı canlı. Annemle çuha çiçeklerine bakarken bir kez daha içim ısınıyor. Çünkü bazı ruhlar var ki -aynı Katherine gibi çiçekleri, kuşları, yaprağı, yağmuru ayrı bir tatla hissediyor. Bunlardan biri de annem diyorum, bana geçirdiği genlerle nasipleniyorum bu farklılıktan. Birlikte olmaktan, aynı camdan dışarıyı seyretmekten, elimizde çaylarımız konuşmasak bile öylece oturmaktan çok mutluyum. Acaba yıllar sonra kendi kızımla aynı sahneyi paylaşıyor olacağım mı diye düşünüyorum, umut duymak istiyorum bu konu da. Belki de başıma gelmesini istediğim şeyleri yapıyorum bu dünya da...
                           






















                     

13 Kasım 2017 Pazartesi

Hayatın Bedava Hazları

                    Geçenlerde Hayalkahvem de okudum , öyle de hoşuma gitti ki bu terim ben de birşeyler yazmalıyım dedim. Şöyle düşünürsek hayatta bedava olup aslında devamlı yapıp bizi mutluluk ve hazla kuşatan ne çok şey var. Hayalkahvem bunların başında '' çay içmek'' ten bahsediyor. Çeşitli zamanlarda ve yerlerde içilen taptaze, sıcak ve tavşan kanı çayı ince belli bir bardaktan içmenin paha biçilmez zevkini anlatıyor. Çok çay sever olmasam da bu bahsedilen hazzı çoğu zaman yakalarım. Otobüslerde, ayak üstü bir yerlerde kağıt bardakta içilen sallama çayları içenleri hiç anlamam. Çay sever birinin bunu hiçbir zaman yapmayacağına inanırım.
                   Biz de haftasonu arkadaşlarla son bahar günlerini kaçırmayalım, denize martılara eşlik edip şu hayatın bedava hazzını yaşayalım dedik. Sahilde bir kafe de elimizi ısıtan, içimize sıcaklığıyla mutluluk veren , sohbet eşlikçisi çayımızla harika bir zaman geçirdik. Hayatın bedava hazların en başında simit - çay geliyor bence. Sizce başka neler olabilir ?



                  "ne garip bir sıvıdır bu ateş suyu.. ugh!. ve fakat en güzeli sahilde, denize karşı içileni olsa gerek.. salaş tahta masalarda ve pek tabii hava da az biraz rüzgarlı olacek.. çay da hep sıcak olacek.. laflayarak, denize ve martılara bakınarak.. ciddi gibi içilecek.. garson rahatsız etmeyecek ama.. hem çayın dostlukları da başka başka.. hem çay bizim ömrümüzün bitkisel ateş suyu.. ama kız belli bardakta olacak.. avucunuzla kavrayacaksınız bardağı.. tabağa koymayacaksınız.. diğer  yuduma kadar.. ama tekrar, kaynamış değil.. ama kokusu da aklını alacak.. bir çay marş'ımız niye yok.. bir çok şeyden daha mühim bu sıvı, oysa.. ımmmh, nefis.. "tazeler misiniz usta, benimki demli olsun lütfen.." aynı bardakta çay gibiyiiz"

metin üstündağ

7 Kasım 2017 Salı

Yazın Sonu Hazandır..

Ekim nasıl geldi geçti anlamadan kasımı bile yarılamak üzereyiz. Sonbahar muhteşem bir mevsim. Her sene tekrar tekrar doğaya hayran kalıyorum, renklerinde kaybolmak istiyorum. Büyük şehirler de bu mümkün değil. Yurt dışında ki şehirler gibi doğanın olduğu kaçış noktaları çok az. Bu haftasonu arkadaşlarımla Ankara'da bir buluşma gerçekleştirdik. Üniversite yıllarında ki Ankara'dan iz kalmamış. Dağ taş gökdelen olmuş. Böyle bir yerde mecburen yaşamak zorunda olmadığım için içim minnet doldu.


Yaşadığım kasaba da oldukça kalabalık olmaya başladı. Her yere binalar arka arkaya dikiliyor ve buna canım çok sıkılıyor. Neyse ki bu binaların arasında sıkışmış bir bahçem var. Ve mevsiminde coşan kasımpatılarım..


Her köşesinde emeğim var ve bunu çok seviyorum..


Havayı güzel bulduğumuzda, bir de kuvvetli rüzgar yoksa soluğu bisikletle sahilde alıyoruz. Bu yolu iki üç yıldır yeni yaptılar. Sağlı sollu ağaçlar diktiler. Bazen belediyeler böyle güzel işler yapıyor işte. Bisikletimle buradan geçişimde bu ağaçların kocaman olup koyu bir gölge yapacaklarını hayal ediyorum.


Buradan yan kasabaya geçiyoruz bisikletle. Bizim buradan oraya 6 km gibi. 


Eski evleriyle meşhur ama ne yazık ki zamana teslim olmak üzereler. Belediyelerin bir gün kendilerine el atmalarını bekliyorlar.


Bu ağaç altı da yazın hep geldiğim , bisikletle mola verdiğim yer. 


Minik çarşısı ..


Dönüşte bizim plajdan geçiyoruz. Yazın tıka basa olan yer şu an en güzel haliyle ..



Daha da ileriye gidince balıkçı barınağı. Sahil şeridimiz oldukça uzun. İster bisikletle ister yürüyerek gidin bu saatlerinizi alıyor. Sonbaharın güzelliklerinden biri de gökyüzünün bulutlarla dolu olması bence.


Yağmurda olsa biz bu rotadayız. Hele yağmur yağdı mı kimse kalmıyor ortalıklarda.


Sonra da eve dönüş. Hele ev de kek ya da kurabiye varsa değmeyin keyfimize. Ispanaklı kek en güzel ve bu mevsim renklerine uygun. Hayatınıza bu renkleri bol bol sokun bence. Sehpanızda turuncu, kırmızı yapraklarınız olsun, topladığınız kozalakları, pelitleri saklayın bir kabın içinde, küçük kabaklar  bulursanız bir yerlerde mutlaka alın !


Akşama akıyor ışıklar artık.
Bil ki gün akşamlıdır; bil ki yazın sonu hazandır

M. C. Rûmi


20 Ağustos 2017 Pazar

Taşlar, Boyamalar

                             Şu taşların her türünü o kadar çok seviyorum ki. Güzel ve düz olanları ayırıp üzerine mandala yapıyorum ya da renkli boyuyorum bilen bilir. Yaz gelsin şunu şunu yapacağım diye hayaller kurdum tüm kış. Nedense kurulan hayallerin üçte birini gerçekleştirdim. Baya bir taş birikmişti, yazın bahçe de boyarım dememe rağmen bir türlü başlayamamıştım. Neyse ki şu son iki hafta da iyi iş çıkardım. Hem su kabaklarını hem de taşları boyadık kızlarla.
                           Küçükken Pelin'e yaptırabiliyordum birşeyleri. Şimdi zorla oluyor herşey. Arkadaşı geliyor ve odasına kapanıp tüm gün tablete bakıyorlar. Hareket etsinler diye şuraya buraya gönderiyorum ama onu da oflayarak söylene söylene yapıyorlar. Geçen gün hadi bakalım kapatıyorsunuz ellerinizdekini bahçeye çıkıyoruz boyama yapıyoruz dediğimde de çok söylendiler. Neyse ki işe başlayınca hoşlarına gitti boyama.Bahçenin çeşitli köşelerine koyduk taşlarımızı sonra. Ben bayılıyorum her köşede ıvır zıvır taşların olmasına. Boyanmamış olanlar bile öyle güzeller ki.


                      Görüntünün olası içeriği: açık hava

                      Görüntünün olası içeriği: bitki


                      Otomatik alternatif metin yok.

                      Görüntünün olası içeriği: ayakkabılar ve bitki


                            Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, bitki, açık hava ve doğa

                                Görüntünün olası içeriği: bitki, ayakkabılar, açık hava ve doğa


                                Görüntünün olası içeriği: bitki, açık hava ve doğa


                                Görüntünün olası içeriği: bitki ve açık hava

Son Kasım Cuması

                    Mustafa Kutlu'dan, Ezanı Beklerken kitabında şöyle der; "Zaman, nehir gibi akıp gidiyor. Ne geri geliyor, ne ...