21 Haziran 2015 Pazar

BÜYÜK HİSSEDİYORUM AMA...

Yağmur, sekiz buçuktan dokuz denilebilecek bir yaşa geldi. İlkokul dördüncü sınıfa geçti. Altı yaşından beri hayatında bir kardeşi var.
Damla; iki buçuk yaşında. Bildiğin evde dolaşan sevimli bir cadı. Ablasından rol çalıyor. Biri omzuma geldi, biri diz boyumu ancak geçti. Yağmur kucağa sığmıyor, ne öptürüyor, ne sevdiriyor. Damla desen tam tersi kucak delisi, öp, kokla, gıdıkla, dokun bayılıyor. Hal bu olunca bir kıskançlık, bir çekişme, bir senin annen, benim babam kavgaları. İki buçuk yaşındaki sendromlu bebeğe göre her şey onun zaten. Tamam her canlının da küçüğü tatlı, sevimli oluyor da... Ben Yağmur'u özledim be Damla.
Azcık dur!

Anne-büyük kız arasına girme. Bırak tavla oynayalım, at sevelim, dışarı çıkalım, alışveriş yapıp, film izleyelim, çekirdek çitleyip, masum sırlarına sırdaş olayım. Sen büyürken ablanında büyümesini kaçırmak istemiyorum. Ablan benimle ya da babanla konuşurken araya girip çözülmez dilinle bir şeyler anlatıp, rol çalma. Hem ablanın anlattıkları yarım kalıyor hem -yarım, yarım- konuşmalarına dayanamayıp üstüne çullanıyoruz senin. Bu yaptığın hiç adil değil.

Ablan benim ilk göz ağrım, ilk canım, doyulmaz kızım.

Sen az geri dur babanın kızı ol, ben ablanla ilgileneyim. Misal yarın anne-(büyük) kız günü ilan ettim ben. Sen babanla evde kalıp babanın babalar gününü kutla. Her türlü şaklabanlığa açıktır kendisi.

Mutlu babalar gününe...

19 Haziran 2015 Cuma

OMZUMDAKİ EL

Evde, yolda, arabada, dışarıda etrafında bin kişi olsa da Damla (hep) benim dibimde.

Gider, oynar, gezer ama illa gelir bir dokunur bana. Yemek yerken üşenmez taburesinden iner gelir bir dokunur gider. Çamaşır katlarım tepemde, yemek yaparım ayağımın, uyurum burnumun dibinde. Evde odalar arası ev toplarken önüm sıra yürür. Becerebilirsem bir sollar, bir sağlar geçerim onu. Olur da onu geçmeye çalıştığımı fark ederse adım attığım yere adımını atar beni tökezletir.

Ne hoş değil mi?

Bugün o ve ben evde yalnızdık. Aldı mı? beni bir korku. Ablası yok, babası işte... Bana saracak yine besbelli.

Önce koltukta otururken omzumdan baskıya başladı. (İç ses; "seviyor beni galiba" diyor.)
"İn! kızım tepemden". İnmez.
"İn! kızım". Yok, inmez.
Öğle uykusu vakti geldi zati. "Hadi uykuya!"

Uyudu iki saat. Ben "oh!" Dedim. Yalan yok.
Uyandı, yatağından indi, çıplak ayaklarıyla koşa koşa gelip üstüme kuruldu. Şekerleme uykusunu üstümde yaptı.

İç ses; "İn(me)! üstümden kızım, in(me)!"

Çok şükür bugünlere, kıymet(im) biline başka bir şey istemem.